“Jozef Van Wissem’in dünyasına girebilmek için, onun kendi hızıyla yaratılan garip müziğin kaçınılmazlığına ve zamansızlığına teslim olmanız gerekir. Jozef, dinleyiciyi özel bir dünyaya bırakır, müziğinin kalitesi kadar esrarengiz bir fanustan dışarıyı seyrettirir. Açıklık, kısalık ve özlülük anahtarıdır.” (Quietus)
Jozef van Wissem 22 Kasım 1962 doğumlu, Brooklyn’de yaşayan Hollandalı minimalist bir besteci ve lavta virtüözüdür. Solo albümleri, “The That That Made” (2009) ve Ex Patris (2010) İmprotant Records‘dan yayınlanmıştır.
Solo albümleri haricinde birlikte ortak eserler çıkardığı kişiler arasında ilk akla gelen kişi avangart yönetmen Jim Jarmusch’dur. 2011’de Jim Jarmusch ile birlikte hazırladığı bir albüm olan “The Joy That Never Ends“i piyasaya sürdü. “Concerning the Entrance into Eternity” de Jim Jarmusch’la birlikte yapılmış bir albümüdür, 2012’nin başlarında yine aynı plak şirketi İmportant Records’dan yayınlanmıştır. Jarmusch’la yaptığı başka bir ortak albüm olan “Heaven Mystery” 2012’den sonra Sacred Bones Records’dan yayınlanmıştır.
Sürekli tur halinde gezen bir müzisyen olan Wissem, Londra Ulusal Sanat Galerisi tarafından Hans Holbein’in “The Ambassadors” adlı tablosuna ses parçası oluşturmak için de görevlendirilmiştir.
Ben de kendisini diğer birçok kişi gibi Jim Jarmusch’un iz bırakan filmi “Only Lovers Left Alive”ın (“Sadece Aşıklar Hayatta Kalır”) film müziklerinden tanıdım. Jim Jarmusch’un filmlerinin her sahnesine sinmiş ölçülü melankoli ve varoluş sancısı, Wissen’in yaşanmışlık dolu tınıları ile birleştiğinde, senaryonun içtenliği apaçık ortaya çıkabilmiştir. Şüphesiz onun müzikleri olmasaydı bu harika sanat eseri birçok açıdan eksik kalabilirdi. Hal böyle ki Jozef van Wissem, 2013 yılında Cannes Film Festivali’nde “Only Lovers Left Alive” kapsamında Cannes Film Müziği Ödülü’nü kazanmıştır.
Wissem, New York’ta Patrick O’Brien ile birlikte lavta eğitimi almıştır. Onu bir çok fotoğrafında bir lavta ile birlikte görürüz. Yakın dostluk beslediğini düşündüğüm bu güzel müzik aleti “ud” ailesindendir. Lavta; Türk, İran ve Yunan kültürlerinde de bilinen bir enstrümandır. Tarihin her sayfasındaki ve her coğrafyadaki bir çok medeniyet “ud” ailesinden enstrümanları kültürlerine dahil etmişlerdir. Wissem’de gördüğümüz lavta ise 18. yüzyıldan bir Alman Barok lavtasıdır.
“Van Wissem, hem avangard bir besteci hem de barok bir lütisttir, dolayısıyla dikotomiye yabancı değildir.” (New York Times)