İhtiyaç kültürünün arzu kültürüne dönüşmeye başladığı 20’nci yüzyıl başlarından bugüne “Tüketim kültürü” toplumun öznesi haline geldi. Bugün medya ve reklamlar aracılığıyla markalar beynimize kazınıyor ve bizler daha çok tüketiyoruz. Arzuların ihtiyaçları gölgede bırakmasıyla birlikte alış-veriş merkezlerini doldurup taşırıyor, yeni giysiler almaya devam ediyoruz.
Her geçen gün artan tekstil üretimi, doğal kaynakların en çok kirletildiği ve tüketildiği alanlar olarak bilinirken çevreye duyarlı ürünler tüketmenin yanı sıra ikinci el kıyafet kullanımı ise israfla mücadelede önemli bir alternatif olarak önümüzde duruyor.
Doğal yapıyı korumak ve sürdürülebilirlik amacıyla ikinci el kıyafet ve eşyaların satışını yapan ve bu ürünleri kullanan çevreye duyarlı kişilerle konuştuk.
“İkinci el, insanların özlem duygusunu tazeliyor”
Üniversite yıllarında “ek gelir olsun” diyerek Feriköy Pazarı ve Urla Sanat Sokağı’nda ikinci el giysi satmaya başlayan Esra Ateşgüneş, yine aynı dönemde dil kursu için gittiği İsviçre’de eniştesiyle birlikte bit pazarlarında tezgahtarlık yaptı. Üniversite ve yükseklisans öğrenimini tamamladıktan sonra atanamayan öğretmenler kervanına katılan Ateşgüneş, öğrencilik döneminde yaptığı mesleği sürdürmeye karar vererek Kadıköy Yeldeğirmeni’nde ikinci el kıyafet ve eşya mağazası açtı.
Amacının hem geri dönüşüme katkıda bulunmak hem de insanları bilinçli tüketime yönlendirmek olduğunu ifade eden Ateşgüneş, “Her yaştan insanla bir şeyler paylaşıyoruz. Yaşlı bir teyze mağazada gördüğü bir eşyaya dair anısını anlatıyor. Gelen bir gence ise ürünün hikayesini anlattığımızda o ürün daha kıymetli oluyor” diyerek ikinci elin insanların özlem duygusunu tazelediğini belirtiyor.
“Öncelikle egomuzu yenmemiz gerekiyor”
Yaklaşık 6 yıldır ikinci el eşya satan Ateşgüneş, Avrupa ülkelerinde ikinci el kıyafetlerinin kullanımının yaygın olmasına karşın Türkiye’de durumun farklı olduğunu söyleyerek şöyle devam ediyor: “Avrupa’da beyaz yakalı birisi bit pazarından aldığı bir montu çekinmeden giyiyor. Onlar yalnızca ürün kalitesine bakıyorlar. Ülkemizde ise birçok insan ikinci el kıyafet ya da mobilyayı evlerine sokmak istemiyor. Oysa bugün herhangi bir x mağazasına gittiğinizde polyester bir kazağa 80 TL verirken, ikinci el mağazadan daha kaliteli ürünleri daha uygun fiyata alabiliyorsunuz. İkinci el kıyafet, bedenine duyduğun saygıya dönüşüyor. Toplum olarak içimizde aşmamız gereken şeyler var. Öncelikle egomuzu yenmemiz gerekiyor.”
Kendisi de ikinci el tüketicisi olan Ateşgüneş, tüm ürünlerini kuru temizlemeden sonra mağazaya koyduğunu belirterek, iyi bir ürün sunmayı ve müşteriyi memnun etmeyi amaçladığını söylüyor. Gelenleri zaman tünelinde yolculuğa çıkaran bu mağazada 1970’li yıllara ait fotoğraf makinasından, eski fincan takımlarına, kıyafetten küçük ev aksesuarına kadar pek çok şeyi uygun fiyata bulmanız mümkün.
“İkinci elden kimse tiksinmemeli”
Daha önce özel bir hastanede hemşirelik yapan Melisa Küçük de geçtiğimiz yıl işinden istifa ederek Kadıköy’de küçük bir ikinci el kıyafet mağazası açtı. Mağazanın bir bölümünü çamaşırhane yapan Küçük, her hafta İstanbul’daki bit pazarlarını dolaşarak topladığı ikinci el kıyafetleri çamaşırhanesinde sıkı bir temizlikten geçirdikten sonra müşteriye sunuyor. Mağazada 5 TL’den başlayan fiyatlar 350 TL’ye kadar çıkabiliyor.
Tüketim toplumuna karşı duruş sergilemek ve farkındalık yaratmayı amaçladığını kaydeden Küçük, “Mağazalarda kıyafetler çok pahalı. İnsanlar en ufak bir yırtık ya da hasarda kıyafetlerini atıyor. Hiç çekinmeden onları tamir edip giyiyordum. Şimdi ise insanları geri dönüşüme katkı sağlamaya, daha az tüketmeye teşvik etmeye çalışıyorum” diyor.
“İkinci elden kimse tiksinmemeli” diyen Küçük, sürekli tüketime karşı ikinci el kıyafet ve eşya kullanma çağrısında bulunuyor.
“Eski kıyafet ve eşyaların biricikliği”
Üzerine giydiği kıyafetlerden evinde kullandığı eşyalara kadar her şeyi ikinci el temin eden Burçak Tekin ise eski kıyafet ve eşyaların; özel ve biricik olmaları, yeni moda kıyafetlerin fabrikasyonel benzerlikleri nedeniyle ikinci eli tercih ediyor. Daha ucuz, dönüşüme açık, uzun ömürlü ve ihtiyaç duyduğu parçalara yönelik harcamalar yaptığını ifade eden Tekin’in uğrak mekanları arasında bit pazarları, kıyafet takas şenlikleri, belediyelerin sosyal yardım merkezleri ve vintage mağazaları yer alıyor.
“Tüketim çılgınlığı önünde bariyer olacağını düşünüyorum”
Ülkemizde ikinci el giyimin Avrupa ülkelerine nazaran daha az tercih edildiğine değinen Tekin, sözlerini şöyle sürdürüyor: “İkinci el kıyafetler sektörel bir yapıya dönüşmeden çok önceleri, komşu kadınlar kendi çocuklarının küçülen kıyafetlerini mutlaka yeni doğmuş bir başka komşularının bebeklerine vererek sürdürülebilirlik katıyorlardı. Bunun bugün de değişmiş olduğunu düşünmüyorum. Yaygın olan şudur ki; bu sürdürülebilirlik eş, dost, akraba arasında olduğunda ikinci el takası olarak değil yardımlaşma ve sürdürülebilirlik olarak görülüyor. Hiçbir biçimde tanımadık birisine ait bir parçayı kabullenmede ise bir tabu var. Bu durum ilerleyen dönemde değişir bilemem ama değiştiği noktada tüketim çılgınlığına bariyer oluşturabileceğini öngörmekteyim”
Alışverişlerinde sürdürülebilirlik bilinciyle hareket ettiğini sözlerine ekleyen Tekin, kullanmadığı kıyafetleri arkadaşlarına yahut cadde üzerlerinde bulunan kıyafet ve eşya kumbaralarına bıraktığını söyleyerek, tüketim bilincinin acil bir gereksinme olduğunu ifade ediyor.