2015’e girdik gireli 144 kadın öldürüldü. Kadınların öldürülme sebepleri arasında büyük yer kaplayanlar; kıskançlık, tartışma, eski eşin barışma talebi, töre, para, eşten ayrılma talebi, terk edilme, tecavüze direnme, platonik aşk, aldatma şüphesi, tecavüz ve sevdiklerini korumaya çalışma. Kadınlar; ayrılmak isteyince, ayrıldıkları eski kocalarıyla barışmayı kabul etmeyince, kız çocuklarını babalarından ve kocalarından korumaya yeltenince, etek giyince, tecavüze direnince, daha çok gelir elde edince, kıskanılacak kadar güzelleşince, daha doğru bir laf söyleyince öldürülüyor!
Kadın cinayetleri azalmıyor, artıyor. Kadına yönelik bu bitmek bilmeyen şiddet ve toplumsal baskı sonucunda kadınlar, erkekler tarafından öldürülüyor. Toplum göz yumuyor, sessiz kalıyor, her geçen gün daha da adaletsizleşiyor. Çünkü hem toplum hem adalet: erkek! Adalet ve toplum genelini avucuna alan erkeklik, yani erkek egemenlik, tüm kurumlara bulaşıyor sırayla, yapış yapış, usul usul. Sonra nereye dönsek bir engel: Aile içi şiddet, okulda şiddet, işte şiddet, yolda sokakta şiddet. Şiddet: Kaba kuvvet anlamının yanında duygu ve davranışta aşırılık şeklinde de tanımlanıyor. Şiddet tanımına dahil davranışlar ise; darp, cinsel taciz, tecavüz, psikolojik baskı, korkutma, sindirme, mahrum etme tehditleri ve benzerleri. Mevzu bahis aracı davranışlar ile kadınların büyük çoğunluğu şiddet görüyor, bir şekilde. Adaletin de erkek olmasından ötürü erk gittikçe arsızlaşıyor. Her istediğini yapıp çamur atabiliyor, haklı çıkabilyor, cezai indirimler kazanıyor.
Yılın ilk altı ayında 144 kadın erkek kurbanı
2015 yılının ilk kadın cinayeti 5 Ocak’ta gerçekleşti. Ütü kablosu ile boğularak öldürülen Aydınlı tarım işçisi Neriman Aktarmacı‘nın kim tarafından ve neden öldürüldüğü bilinmiyor. Tartıştığı kocasının tüfekle vurduğu Arzu Köse ise 2015’in ilk altı ayı dolmadan ölen 144’üncü kadın.
Kadınlar çok farklı sebeplerden öldürülüyor ve bazı ölümler toplumun masum addettiği kişilerin başına gelirken, bazıları ise “ama”lar ile başlayan cümlelerin haber verdiği ölümler oluyor. Bu tarz ölümler “hak edenin” başına geliyor. İkinci grup ötekilerdir. Toplum onların öldürülmesini meşrulaştırdığı için şiddetin artışı rakamlarla açıklanamaz hale gelir. Rakamlar arttıkça hissizleşir toplum. Hissizleşti.
“Kadın mini etek giyerse tecavüzü hak eder, o da tahrik etmiş canım, aa o saatte sokakta ne işi vardı kadın başına, zaten pavyonda çalışıyormuş” gibi söylemlerle ölümler normalleştiriliyor. Erkek adalet katilleri cezalandırmak yerine “resmen” ödüllendiriyor. Bunlar yaşanırken bir istisna kadın çıkıp kendini savununca, kendi adaletini kendi sağlamaya çalışınca ona istenen müebbet erkek gururuna hafif geliyor; erkek savcı cezanın ağırlaştırılmış müebbet olmasını istiyor. İnanılmaz ama gerçek.
Mahalle baskısı, toplum baskısı, aile baskısı, koca baskısı, baba baskısı… Bu cinayetlerin sebebi adaleti sağlayan zihniyet ile suçu yaratan zihniyetin kardeşliği.
Şimdiki zamanın ruh hâli: Şiddet!
Erkekler kadınları döverek, ateşli silahlar ile vurarak, bıçaklayarak, boğarak öldürüyor. Kadınlar ise sessiz, mahçup ve mağlup bir kenarda unutuluyorlar. Kadınlardan bazıları sessiz kalmıyorlar; şiddete, tecavüze, ötelenmeye. Sessiz kalmayan kadınlar için hemen toplum baskısı giriyor devreye. Toplum kadının hep bir adım geride olmasını, bir çıt daha sessiz konuşmasını ve erkeğine her daim saygılı olmasını bekliyor. Toplumun saygısız kadına tahammülü yok. Ancak yine aynı toplum evine bakmayan, karısını aldatan, döven, kadınlara sarkıntılık yapan, taciz ve tecavüzde yüksek lisansı bulunan, sapkın, kör cahil ve aciz erkeklere bayılıyor. Toplumun algılarında bir kayma var ki dillere destan. Toplum yamulmuş, toplum şaşırmış, toplum kaybetmiş insanlığını.
Şiddet şimdiki zamanın ruh hâli. Cinayet haberleri dehşete düşürüyor insanı. Normal şartlar altında bunun olması gerekirken, insan dehşete düşecekken düşmüyor, insanlar buna alıştırılıyor. Katillerin erkence salıverilmesi, duruşmalarda geçen ceza indirim bahisleri ve bariz ayrımcı medya sayesinde bir kadın, bir cinayet, bir katil, bir hayal kırıklığı ve birkaç eylemden oluşan bir şema, zincirleme büyüyor istatistik sayfalarında.
Kadınların korunma talepleri yanıtsız kalıyor, tutuksuz yargılamalar ve denetimli serbestlikler can güvenliğini tehlikeye atıyor. Kadınlar öldürülüyor.
Kadınlar için tehlikeli ülkeler listesinde Türkiye 3’üncü sırada
Devletin de erkek olması ile olaylar iyice karışıyor. Bu çıkmazı düzeltmek için örnek alınacak uygulamalar da var. Kadına şiddet Türkiye özgü değil, kadının ötelenişi ve rahatça dövülebileceği, öldürülebileceği fikri dünyada da hakim. Dünyanın en yaygın ancak en az cezalandırılan suçu, kadına şiddet. 3 kadından 1 tanesi bir şekilde şiddet mağduru. AB Temel Haklar Kurumu’nun 28 AB ülkesinden 18-72 yaş arası 42 bin kadınla görüşerek hazırladığı rapora göre, AB’de 62 milyon kadının şiddet mağduru. Amerika’da her 2 dakikada 1 kadın tecavüze uğruyor.
İngiltere’de çıkan Daily News adlı gazetenin yayınladığı habere göre dünyada kadınlar için en riskli üç ülke sırasıyla; Hindistan, Brezilya ve Türkiye.
Bu listenin üçüncüsü olmak çok üzücü. Ancak bu demek olmuyor ki olumlu adımlar atılmıyor.
Örneğin Brezilya hakkında çıkan haber oldukça feyz veriyor, vermeli: “Brezilya Devlet Başkanı Dilma Rousseff, kadın cinayetlerine ağır cezalar öngören yeni yasayı imzaladı. Aile içi şiddet kapsamındaki cinayetlere 12 ila 30 yıl arasında değişen hapis cezaları öngörülüyor. Devlet Başkanı Rousseff, yeni yasanın kadınlara ‘devletin kendilerini koruyacağına dair açık bir mesaj verdiğini’ söyledi. Rousseff, Brezilya’da günde 15 kadının öldürüldüğünü ifade etti. Yeni yasaya göre, hamile bir kadını, yeni doğum yapan bir kadını ve 14 yaş altı kızlar ile 60 yaş üstü kadınları öldürenler ise daha uzun hapis cezalarına çarptırılacak.”
Cezayir’de çıkan yasaya göre de eşlerini yaralayan erkekler 20 yıla kadar hapis cezası alabilecek. Basına yansıyan verilere göre Cezayir’de her yıl 100-200 civarında kadın, şiddet nedeniyle ölüyor, öldürülüyor.
Şiddete sessiz kalmak demek bir gün kadın cinayetlerinin listelendiği dijital anıtlarda yer almaya da çok yaklaşmak demek. Bu nedenle şiddete sessiz kalmayın, şiddete teslim olmayın, her zaman tedbirli olun! Yardım isteyin, yenik düşmeyin!
Özgecan direndi, biber gazı sıktı, sakındı kendini, çırpınması fayda etmedi ama edebilirdi. Bu yüzden biber gazı çok önemli.
Acil yardım hatlarını arayın. Bulamıyorsanız Alo 183, Polis İmdat 155, Alo İhbar 102, Jandarma İmdat 156, bulunduğunuz kentteki baronun kadın hukuku komisyonlarını, üniversitelerin kadın sorunlarını inceleyen komisyonlarını ve kadın derneklerini arayabilirsiniz.
Aile içi şiddete son acil yardım hattı: 0212 656 96 96 – 0549 656 96 96
Kaynak: BBC, Line.do, HaberTürk, Kazete, Anıt Sayaç, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu