Tarih 26 Eylül 1888. Dünya, henüz şiire olan iştâhını yeterince tatmin edememişti. Fransız şiiri bu konuda oldukça cömert davranıyordu ve Baudelaire ile, Rimbaud ile, Verlaine ile tarihî şiir örnekleri veriyordu. Alman şiirinin de ondan altta kaldığı söylenemezdi, onlarda da Heinrich Heine, Hölderlin gibi şairlerin şiir örnekleri dünya şiir literatürüne girmek konusundaki iradelerini gösteriyorlardı. Ama bu iki ekolden uzak bir isim dünyaya gelerek şiirin çehresini ve coğrafyaya bağımlılığını iyiden iyiye değiştirdi: Thomas Stearns Eliot.
Amerika’da, Missouri’de doğan Eliot, eğitimini Harvard Üniversitesi’nde gördü. Bunun yanında Sorbonne ve Oxford’da da okudu. Sadece şiirle değil, oyun yazarlığı ve eleştirmenlik gibi dallarla da uğraştı. İlk şiirlerinde Fransız sembolizminin etkisi görüldü. Ama giderek kendi çizgisini belirledi ve ekspresyonizmi (dışa vurumculuk) benimsedi. Dünya şiir örneklerinden bağımsız kalmadı ve önemli şairlerin şiir ve sanat anlayışlarını değerlendirerek kendi şiir ve sanat anlayışını oluşturmayı başardı.
“Terli yüzlere vuran meşale kızıllığından sonra,
Bahçedeki buzlu sessizlikten sonra,
Taşlı topraktaki can çekişmeden sonra,
Bağırmalar ve ağlamalar,
Zindan ve saray ve yankılanması,
Gökgürültüsünün baharda, uzak dağlarda,
Yaşayan o adam artık öldü.
Yaşayan bizler artık ölmekteyiz,
Nerdeyse tükenmekte sabrımız.”
Yaşamının önemli bir bölümünü İngiltere’de geçiren Eliot, orada bir evlilik yaptı ve bir bankada memur olarak görev aldı, ama yazınsal işlerini asla aksatmadı. 20. yüzyılın en önemli modern şiir örneklerini vermeye devâm ediyordu. Sanatın ve şiirin toplumsal bir uğraş olduğu fikrinden yola çıkarak, şiirlerini toplumsala eriştirmek için uğraştı. Bunda da oldukça başarılı görünüyordu. Onların gerçek kaygılarını kaleme almayı başarabiliyor ve dilini ve üslûbunu topluma değecek şekilde ayarlayabiliyordu.
“Dalgaların sırtında dolaştıklarını gördüm ummanda
Dalgaların ak saçlarını tarayaraktan
Rüzgârla suların ağarıp karardığı an
Oyalandık sarayında denizin
Kendimizi yosun duvaklı su perileri dünyasında bulduk
Uyandırıncaya dek insan sesleri bizi, ve boğulduk.”
T. S. Eliot’ın 20. yüzyıl şiirinde önemli bir uğrak noktası olduğunu tekrâren vurgulamak gerekir ki, 20. yüzyıl şiirinin çok büyük bir havuz olduğu, birçok şair yetiştirdiği ve bu havuzdan cımbızlanacak şairlere oldukça özen gösterilmesi gerekliliği de açıktır. Eliot, eğer böyle bir cımbızlama işlemi yapılacaksa, heybemizde kalan şairler arasında yer alacaktır. Uzun ve üretken bir yaşamın ardından Eliot, 4 Ocak 1965 tarihinde, Londra’da yaşama vedâ etti. Elbette bize baş edilemez güzellikte şiir örnekleri bırakarak…
“Bizler içi oyuk adamlarız
Bizler içi doluk adamlarız
Birlikte eğilen
Kafaları saman tıkılı. Yazık!
Kurutulmuş seslerimiz
Birlikte fısıldaşınca
Sessizdir, anlamsızdır
Yel nasılsa kuru otlarda
Ya da sıçan ayakları cam kırımlarında
Kuru kilerimizde…”
Türkçe’de Eliot:
Seçme Şiirler, Çeviri: Osman Türkay, Yeditepe Yayınları, İstanbul, 1965
Çorak Ülke, Çeviri: Yüksel Peker, Binbirdirek Yayınları, İstanbul, 1988
Çorak Ülke Dört Kuartet ve Başka Şiirler, Çeviri: Suphi Aytimur, Adam Yayınları, İstanbul, 1990
Edebiyat Üzerine Düşünceler, Çeviri: Sevim Kantarcıoğlu, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1990