Afrika’da son 50 yılda görülmüş en büyük fil 60 bin dolar karşılığında öldürüldü.
Cecil’i hatırladık değil mi? Afrika’nın en tanınan aslanıydı. O kedi, onu öldürebilmek için para ödeyen bir katil tarafından katledilmişti. Aynı şekilde geçtiğimiz günlerde Zimbabve’nin güneydoğusunda bulunan Gonarzhou Milli Parkı’nda Alman bir “katil” tarafından Afrika’da son 50 yılda görülmüş en büyük fil, 60 bin dolar karşılığında öldürüldü. Cinayet, Zimbabveli bir yetkilinin yardımı ile 21 günlük sürecin ardından gerçekleştirildi.
Zimbabve’nin güney doğusunda bulunan Gonarzhou Milli Parkı‘nda bulunan son elli yılın en büyük fili olduğu söylenen, Alman bir avcı tarafından öldürülen ve dişleri sökülen filin karşılığında 60 bin dolar ödendiği belirtildi. Filin ölümü Zimbabve Koruma Görev Gücü Başkanı Johnny Rodrigues tarafından da onaylandı. Öldürülen filin yaklaşık 40 yaşında olduğu ve Gonarezhou Milli Parkı’nda bu büyüklükte bir filin daha önce görülmediğini, büyük ihtimalle Güney Afrika’daki, Kruger Park’ından gelmiş olabileceğini açıklandı. Kruger Parkı yetkilileri ise iddiayı yalandı.
Kruger’ın sözcüsü William Mabasa, ulusal bir gazeteye “Moralleri en çok bozan, yerli bir Zimbabveli ailesine yemek temin etmek için bir hayvanı öldürdüğünde beş ila 15 yıl arasında bir hapis cezasıyla karşı karşıya kalıyor. Ama varlıklı bir yabancı avcı gelip bir hayvanı vurduğunda yaptığı yanına kâr kalıyor. İnsanlara ne mesajı veriyoruz?” yorumunda bulundu.
Zimbabve’de geçtiğimiz aylarda da tüm dünyaca tanınan 13 yaşındaki Cecil, Amerikalı diş hekimi Walter Palmer tarafından 55 bin dolar rüşvet karşılığında izi sürülerek öldürülmüştü. Palmer yaptığının yasal olduğunu sandığını belirterek kendini aklamaya çalışmıştı. Cecil’in ölümü dünya kamuoyunda ciddi yer edinmiş ve büyük tepki uyandırmıştı. Üzerinden yaklaşık 3 ay geçen olayın ardından Zimbabve’de yeni bir cinayet para karşılığı gerçekleştirilerek dünya kamuoyuna duyuruldu. Hem de hayvan cesedinin yanında gülen bir ifadeyle poz verilerek.
İnsan merkeziyetçi yasalar, vahşi canlıların para karşılığı avlanmasını olanaklı kılmakta. Özellikle Afrika’da düzenlenen av safarileri ile vahşi canlılar, büyüklüklerine göre fiyatlandırılarak öldürülebilmekte. Bir haftalık av için en az 3 bin 500 dolarlık bir meblağ ödenmesi gerekliliğinden dolayı, bu seri cinayetler ciddi bir gelir kapısı olarak görülmektedir. Öldürülen canlının başını koparıp yanında götürmek isteyen kişilerden (katillerden) ekstra ücret talep edilerek ek gelir elde ediliyor olması da katliam niteliğindeki olayların bölge yönetimleri tarafından meşrulaştırılması için yeterli. Örneğin bir filin kopartılmış kafası için 25 bin dolar ödenmesi talep edilmektedir.
Afrika’da filler aynı zamanda kaçak avcılığın da en büyük kurbanlarından. Beyaz altın adı verilen dişleri için her yıl binlercesi öldürülmekte ve Asya, Avrupa gibi bölgelerde yoğun talep görmektedir. Fildişi yüzünden her 15 dakikada bir fil kaçak avcılar tarafından katlediliyor.
1980 yılında yaklaşık 1 milyon 200 bini bulan fil nüfusunun günümüzde 420 bin civarında olduğu düşünülüyor. Yalnızca Mozambik’te son beş yılda 10 bin civarı filin kaçak avcılık sonucu öldürüldüğü düşülüyor. Bu rakam Mozambik’te bulunan fil nüfusunun yaklaşık yüzde 48’ini temsil etmekte. Güncel verilere göre, her gün dünya genelinde 96 filin öldürüldüğü düşünülmekte. 2002-2013 yılları arasında fil nüfusu yüzde 65 oranında azaldı ve bu hızla giderse 2023 yılında fil nesli tamamen yok olabilir.
Ayrıca filler, fildişi ticareti dışında sirkler, Asya’da fil gezileri ve buna benzer alanlarda kullanılmak üzere zorla alıkonuluyor. Esaret altındaki yaşamlarına bir de eziyet eklenerek insanların verdiği komutları yerine getirmesi bekleniyor. Dünya’nın en büyük kara hayvanları dahi insanın kurduğu acımasız distopyanın esiri olarak yaşam savaşı vermektedir. Özellikle Güney Asya ve Afrika türleri kaçak avcılığın ve hayvan ticaretinin mağdurları olarak yaşamlarını ya esaret altında geçirmekte ya da bu uğurda yaşamlarını yitirmektedirler.
Devlet onaylı avcılığın özellikle Afrika’daki tek mağduru filler değil. Aynı şekilde gergedan, buffalo, antilop, aslan, zebra hatta maymun gibi türler de para karşılığında, özellikle batılı avcılar tarafından öldürülmektedir. Söz konusu avların doğal yaşamı korumak adına gerçekleştirildiğini savunanlar da mevcut.
Bullet Safaris şirketinin sahibi ve kendisi de av tutkunu olan Nathan Askew, kişisel internet sitesinde şu ifadelere yer veriyor: “Tüm hayatım boyunca vahşi doğayı korumak için çabaladım. Bunu, müşterilerimden sağladığım gelirle ve onların Afrikalı hükümetlere ödedikleri meblağlarla yaptım. Bu hayvanların bir değeri var. Bu sistem onlara bir değer yüklüyor… Tükenmek üzere olan dünyamızda hayvanlar varoluşlarının bedelini ödeyebiliyorlar. Bu paralar ulusal parkların bütçesine gidiyor, yasa dışı avın önlenmesinde, bilimde ve yerel halkın eğitilmesinde kullanılıyor.”
Bulunduğumuz coğrafyada da geçtiğimiz aylarda yetkiler tarafından başta ayı olmak üzere yaban keçisi, dağ keçisi, kızıl geyik gibi türlerin avlanılması ihaleye sunulmuş ve ihale sonucu istenen meblağları karşılayan kişilere devlet destekli cinayet onayı verilmiştir. İhale sonucu belirlenen kişiler bu canlıların bir kısmını öldürmüş ve bir kısmı da katledilmeyi beklemekte. Avların yetkiler tarafından hasat olarak nitelendirilmesi de insanların çıkarları doğrultusunda her canlıyı yok edebileceği gerçeğini bizlere sunmuştur.
Tüm dünya genelinde gerçekleştirilen cinayetlerin haklı taraflarının aranıyor oluşu insanın iki yüzlüğünün yansıması niteliğindedir. Gerçekleştirilen eylemin cinayet olduğu gerçeğini gizlemek adına sarf edilen bir çabadan ibarettir. Kendi yaşamları olan varlıkları sırf kişisel tatmin amacıyla katletmek ve bunu spor diye nitelendirmek bir bahane olmaktan öteye gidememekte.
Özellikle insan hakları konusunda belli noktalara gelmiş batılı toplumlara ait bireylerin bu avlarda boy göstermesi ise tüm dünya genelindeki insan odaklı yaklaşımın ötesine geçilemediğinin bir göstergesidir. İnsan gelişiminin vicdani yaklaşımın ötesinde bir bakış açısı geliştirdiğini anlamamız için de fazlasıyla yeterli. Merak konusu ise bu cinayetleri işleyen kişilerin toplum içerisinde zararsız bireylermiş gibi nitelendiriliyor oluşudur. Hayvanlara yöneltilen şiddetin, insanlara öncelikli olarak da kadın ve çocuklara yöneltileceği gerçeğini göz ardı etmemiz ise nedendir bilinmez.
Av bir spor değil, cinayettir!