Geçtiğimiz perşembe 22 Ekim, Timothy Leary‘in 95’inci doğum yıldönümüydü. “Turn on, tune in, drop out” sloganı ile bilinen Leary, LSD’nin babası olarak anılsa da zihnin derinliklerine yolculuk sağlayan uyuşturucularla ilgilenen önemli birçok isim de tarih sayfalarında ilginç hikâyeleri ile yer aldı.
Timothy Leary
İş arkadaşı Anthony Russo, Meksika yolculuğunda halüsinojenik mantar ile yaşadığı deneyimi Leary’e anlattıktan sonra, Ağustos 1960’ta Leary de Meksika, Cuernavaca’ya bir seyahat düzenledi. Russo ile birlikte Meksika’ya gittiğinde Leary, ilk sihirli mantarını yiyerek beyninin içindeki gizemle tanıştı ve hayatının seyrini büyük ölçüde etkileyen bu deneyimden sonra kendini bu farkındalığa adayarak Harvard Üniversitesi’nde “Psilocybin Project”e başladı.
ABD’li ruhbilimci (aynı zamanda yazar ve bilgisayar yazılımcısı), LSD başta olmak üzere psikotrop maddelerin (zihin açıcı ve zihin uyarıcı kimyasalların) araştırılmasını, devlet kontrolünde kullanılmasını ve bunların serbest olmasını savunuyordu. Lear; politika, din ve televizyonla uyutulan gençlerin LSD veya başka zihin açıcı uyuşturucularla algılarının açılabileceğinin mümkün olduğunu düşünüyordu.
1960’larda hippi kültürünün gelişmesine katkı sağladı. Kendisi ve öğrencileri üzerinde halüsinojen maddeler ile (özellikle LDS ile) yaptığı deneyler yüzünden 1963 yılında görevden uzaklaştırıldı. Daha sonra 1969 yılında uyuşturucu bulundurmaktan 10 yıl hapse mahkum edildi ve üç yıl boyunca kaçak yaşayarak 1973 yılında teslim oldu.
Hapse konulduğunda suçluların hangi konuma yerleştirileceğini belirlemek için kendisine, yine kendisi tarafından hazırlanmış bir test yaptırdı. Bilerek verdiği cevaplarla testten uysal ve itaatkar çıktı. Hâliyle en az güvenlikli bir hapishaneye konuldu. Daha sonra bulunduğu hapishaneden kaçtı.
Düzenlediği kişilik testleri CIA gibi kurumlar tarafından yaygın olarak kullanıldı. Timothy Leary, 1996 yılında prostat kanserinden öldüğünde külleri uzaya gönderildi.
Tavsiye film: Timothy Leary: The Man Who Turned On America, Timothy Leary’s Dead (1996)
Albert Hofmann
LSD’nin mucidi İsviçreli bilim insanı, Sandoz isimli bir ilaç firmasının laboratuvarındaki işleri için ara ara kır gezilerine çıkıp çeşitli otlar topluyordu.
Albert Hofmann, kır gezilerinin birinde arpa, buğday, çavdar ve mısır gibi tahıl ürünleri üzerinde asalak yaşan, çeşitli kimyasallar ile birleşince “asit” haline dönüşen zehirli bir mantar türü olan çavdar mahmuzu ile karşılaştı. İlaç araştırmaları için bunun üzerinde de çalışan Hofmann, liserjik asit türevleri araştırması sırasında, LSD’nin ilk sentezini 16 Kasım 1938 yılında başardı. 16 Nisan 1943 senesine kadar geçen beş yıl boyunca bu çalışma kenarda durdu. Daha sonra Hofmann, yeniden incelemeye karar verdi.
LSD’yi tekrar sentezlerken kaza ile ağzına, burnuna ve muhtemelen gözüne eli ile dokundu, yanlışlıkla bir miktarı bu şekilde sindirmiş oldu. Tesadüfen LSD’nin güçlü etkilerini keşfetmiş oldu.
Üç gün sonra, 19 Nisan 1943 tarihinde, bilerek 250 mikrogram LSD içti. İşte bilinen o meşhur “Bisiklet Günü” (Bicycle Day) bugün gerçekleşti. LSD’yi kullandıktan sonra evine doğru bisiklet ile giderken LSD’nin etkileri bisiklet üzerinde kendini göstermeye başladı. Bu da bilerek ilk yapılan asit yolculuğuydu.
Albert Hofmann, 102 yaşına geldiğinde, 29 Nisan 2008 tarihinde kalp krizi geçirerek, macera dolu hayatına veda etti.
Tavsiye film: The Substance: Albert Hofmann’s LSD (2011), Hofmann’s Potion (2002)
Ken Kesey
One Flew Over the Cuckoo’s Nest (Guguk Kuşu) eseri ile bilenen Kenneth Elton “Ken” Kesey, karşı kültüre katılan diğer isimlerden biri. 1956’ta okul arkadaşı Faye Haxby ile evlendiği sırada uyuşturucu ile tanıştı ve kendi üzerinde denemeler yapmaya başladı.
Kessey kendisini, 1950’lerin Beat Kuşağı ve 1960’ların hippileri arasındaki köprü olarak sayıyordu.
Merry Pranksters grubu, 1960’ların başında Ken Kesey’in öncülüğünde adını Further koydukları rengarenk boyanmış okul otobüsü ile Amerikayı bir uçtan bir uca gezdi. Aslında amaç Ken Kesey’in “Sometimes A Great Notice” romanın çıkışını kutlamak ve New York’taki World’s Fair’i ziyaret etmek olsa da grup amacından hâliyle saptı. Dönemin en çılgınlarının bulunduğu bu otobüste Timoty Leary de vardı. Yolculukları sırasında “acid test”leri yapmaktan ve insanlara uyuşturucu dağıtmaktan başları çok kere sıkıntıya girdi. Hippiler ve dönemin Amerikası ile ilgili dökümanları kaydederek bu seyahati filme aldı.
Timothy Leary ile birlikte 1960 Hippi kuşağının temsilcisi sayılan Kesey, 2001’de karaciğer kanserinden öldü.
Film Tavsiyesi: Magic Trip, (2011)
Oscar Janiger
LSD araştırmaları ile tanınan psikiyatrist ve psikoterapist Oscar Janiger, Beat Kuşağından Alan Ginsberg‘in de aynı zamanda kuzeniydi.
Halüsinojenleri savunanların öncülerinden olarak, Cary Grant, Aldous Huxley gibi ünlüleri LSD ile tanıştırdı. 13 kere de kendisi LSD kullandı. Yaratıcılık ile zihin açıcı uyuşturucular arasındaki ilişki ile ilgileniyordu.
900 kişi üzerinde LSD deneyleri yaparak deneyimleri kayıt altına aldı. Bu denekler arasında ünlüler, yazarlar, aktörler, öğrenciler, ev hanımları, dişçiler gibi birçok farklı yelpazeden insan vardı.
2001 yılında, 83 yaşındayken öldü. Janiger, ölümden önceki son bir aya kadar psikiyatrik pratiklerine devam etti.
Tavsiye film: Drug-Taking and the Arts (1993)
Cary Grant
Sinema tarihinin en önemli oyuncularından Cary Grant (Asıl adı Archibald Alezander Leach), psikiyatristinin tavsiyesi üzerine LSD almaya başladı.
Çocukluğunda annesinin öldüğü yalanının ortaya çıkmasından sonra Grant, LSD ile ilk deneyimini yaşadı. Grant, gerçekten de çok zorlu bir çocukluk geçirmişti.
Oyuncu eşi Dyan Cannon de evliliklerini devam ettirme konusunda sıkıntılı dönem geçiriyordu ve onunla birlikte bu ilk “yolculuğa” çıkmayı kabul etti. Cannon onun kafasındakilerle ilgili şunları dile getirmişti: “Sanırım, kendi içindeki huzura erişmek için LSD’nin bir geçit olduğunu düşünüyordu.”
LSD aşkını yüksek sesle ilan eden Holywood camiasının lideriydi.
82 yaşında, Blackhaw Oteli’nde tiyatro performansı için hazırlanırken felç geçirdi ve hastanede hayata veda etti.
Owsley Stanley
60’ların karşı kültür ikonlarından, yeraltı kimyageri ve LSD üreticisi Owsley Stanley, dönemin hippi kültürünü derinden etkiledi.
Rolling Stone, ona “The King of LSD” (LSD Kralı) diyordu.
Son derece saf asit yaptığı için halk kahramanı olarak biliniyordu ve yaptığı asiti Haight Ashbury sokaklarında dağıtıyordu.
Grateful Dead’in meşhur dans eden ayı logosunun çıkış noktası da Owsley’in fazlaca tüylü olup, “Bear” lakabı takılmasından geliyor. Grateful Dead’in şahane sound’unun oluşmasında Owsley Stanley’in de büyük payı bulunuyor.
Ayrıca, Oxford’un İngilizce sözlüğüne “owsley” yazdığınızda “Particularly Pure Form of LSD” tanımı karşımıza çıkıyor.
76 yaşında bir trafik kazasında hayatını kaybetti.