Yerin 30 metre aşağısında, gizli bir kapının ardında, on yıldan fazla süredir yer etmiş sekiz adet tapınaktan bahsedeceğim. Orijinal ismi “The Temples of Humankind” olan İnsanlık Tapınakları, saklı bir gizemin içinde nüfuz eden mükemmel bir eserdir.
Tapınaklar genel hâliyle, yüzlerce metre genişliğinde, 8 bin 500 metreküpü tutan odalarıyla, Londra’daki Big Ben’in (resmi adıyla Elizabeth Kulesi) neredeyse iki katı büyüklüğündedir.
İçeriğinde bulunan tapınaklar: Ayna Odası, Su Odası, Dünya Odası, Metal Odası, Gökyüzü Odası, Labirent ve Mavi Tapınak.
Tapınakların doğuşu
Her şey, Damanhur’un kurucusu Oberto Airaudi ile başladı. Falco ismi ile anılmayı tercih eden Airaudi, 1975 yılında İtalya’nın Ezoterik Araştırma Horus Merkezinde kendisiyle benzer düşüncede olan arkadaşları ile çalışan bir ruhsal şifacı, medyum ve parapsikolojistti. Falco’nun 10 yaşından beri gördüğü imgelemler neticesinde bir tapınak kurma hayali vardı. Planı, tapınak tamamlandığında, “insanlığa bir hediye” sunmuş olmaktı.
Damanhur: Temples of Humankind isimli kitapta tapınakların şöyle doğduğundan bahsediliyor:
“1978 yılı Ağustos akşamı, Oberto ve Damanhurlu yaklaşık on kişi bir ateşin etrafında oturuyorlardı. Gökyüzünde parlak, büyük bir yıldız göründü. Ardında öyle bir iz bıraktı ki, adeta dünyaya düşen yaldızlı, parıldayan bir kitle idi. Bu olay, dağın içine bir tünel kazmak için harika bir zaman olduğunu gösteriyordu. Bu bir işaretti. O an, dağın içinde, senkronik bir bağ yaratmak adına, dünyanın kalbine gidilebilecek en doğru zamandı.”
Falco ve diğerleri, 1978 Ağustos ayında dağı gizlice oymaya başladılar. Damanhurlular kazı seslerini saklamak için bir parti yapıyorlarmış gibi hareket ediyorlardı. Tamamlanması on yıl kadar sürdü. Fakat 1991 yılında, tapınak tamamen bittiğinde yeni bir problem ortaya çıktı: Polisler.
Polisler sözde vergi araştırmak için geldikten sonra, İtalyan makamları dağların içinde bir dizi gizli tapınak olduğunun ihbarı üzerine 1992 yılında geri geldiler. Devlet savcısı Bruna Tinti “Ya bu tapınağı bize gösterirsiniz ya da yamacı dinamitle patlatırım!” demesi üzerine, Falco yetkililerin emirlerine uyarak onları ilk tapınağın gizli giriş kapısına götürdü. Polisler başlangıçta tereddütlü olsa da tapınağa girdikten sonra, çok şaşırdılar.
Savcı Tinti, içeriyi gezip çıktıktan sonra, Falco’nun omzuna elini koydu ve “Bu tapınakları korumak için bir şeyler yapmalıyız” dedi. İtalyan kanunlarına göre; plansız ve izinsiz olarak yeraltına bir şeyler inşa etmek yasaktır.
Katolik kilisesi tapınağın yıkılmasını talep etse de Falco ve arkadaşları imza ve destek kampanyaları ile tapınağı kurtardı.
Uğraşların mutlu son ile bitmesi büyük bir şanstı. İtalyan hükûmetinin bu gizli tapınakları koruma altına alma kararı, ciddi anlamda güzel bir mimarinin eseridir. İnsanlık Tapınaklarına belki de günümüze kadar gelen “en iyi saklanmış dünya harikası” denebilir.
Damanhurlular, İnsanlık Tapınakları’nın insanın kendi içindeki derin bir yolculuğunu temsil ettiğini söylüyorlar. Eğer öyleyse, fotoğraflara bakılırsa, içimiz oldukça “tuhaf”… Buraya tıklayarak sanal bir tura katılabilirsiniz.
Kaynak: The Temples, The Plaid Zebra