Doğa Araştırmaları Derneği‘nin Eymir ve Mogan da dahil olmak üzere ülkenin bir kısmındaki göl ve sulak alanlarda bulunan su kuşu yoğunluğunu ve hangi türlerin gelip geçtiğini belirlemek amacıyla her kış ortasında yaptığı sayıma bu sefer ben de misafir oldum. Günlük tutar gibi aktaracağım bu güzel gezi yazısını okuyarak sizler de misafirimiz olabilirsiniz.
2 Şubat 2016 günü sabah sekiz gibi kalktım dışarıya bir baktım ki neredeyse yazdan kalma bir gün. Yine şansım her zamanki gibi bana “hadi yine iyisin” diyordu (kışların soğuk geçmesi tür çeşitliliği açısından güzel bir şeydir aslında; çünkü kuzeyden daha fazla kuş göçü alırız; ama takdir edersiniz ki onları sayanlar açısından o kadar da güzel değildir). Evde bulunan amatör dürbünümü yanıma alıp, Doğa Araştırmaları Derneği’nin Kızılay’da bulunan ofisine koştur koştur vardım. Orada henüz tanımadığım arkadaşlar ve daha önce tanışmış olduğum biyolog arkadaşım İlker Özbahar beni karşıladı. Çıkmadan önce bir çay daha içerken diğer arkadaşlarla da tanıştım. İki genç biyolog Eylül Dizdaroğlu ve Güler Bozok, bir de doğa fotoğrafçılığında çok yol katetmiş olduğunu düşündüğüm Cenk Polat ekibimizin diğer üyeleriydi.
Dernekte bulunan Swarovski teleskobu ve birkaç dürbünü yanımıza alarak aşağıya indik. Swarovski’nin kristal işleme alanında çok iyi olduğunu biliyordum; ama mercek kesiminde de kristal kesiminde oldukları kadar başarılı olduklarını o gün öğrendim. Orman Bakanlığı tarafından tahsis edilmiş geniş araca bindik, Orman Bakanlığı’nda çalışan bir abimiz de arabanın şoför koltuğunda bizi bekliyordu. Eymir ilk durağımızdı. Durduğumuz her noktayı numaralandırdık ve Cenk koordinat aldı.
İlk noktaya vardığımızda saat 10.04’tü ve göl yüzde 70 oranında donmuştu. Sıcaklık, saatin kaç olduğu, bulutluluk, rüzgar ve don not etmemiz gereken çevresel şartlardı. Eymir’in ilk noktası ile ikincisi arasında giderken büyük akbalıkçıl, kızıl şahin, mavi baştankara, saksağan ve leş kargası gördük. Not etmek benim görevimdi. Her noktayı ayrı ayrı yazmayacağım; fakat yolculuğumuz boyunca yaklaşık 2 bin 567 adet sakarmeke (Fulica atra) gördük. Diğer kuşların sayısı sakarmekelerin yanında çok az kalıyordu.
Sakarmekeler ismini kafalarındaki beyaz izden alıyorlarmış, aynı beyazlığı atlarda da görebiliyoruz onlara da “sakar” deniliyormuş. 2’inci noktaya geldiğimizde karada bir sürü kaz vardı; ama onlar evcilleştirilmiş oldukları için sayımımıza not etmedik. Ayrıca kıyının çok yakınında birkaç tane küçük batağan ve yine bir kaç tane angıt vardı. Arkadaşlar bana çok şanslı olduğumu;çünkü normalde bu türlerin kıyıya bu kadar yaklaşmadığını söylediler. Kaçmasalar başlarını sevebileceğimiz mesafedeydiler. İlker’in en sevdiği kuş angıtmış. Angıtları bu kadar yakından görünce bir çocuk gibi sevindi. Güler de küçük batağanlara hayranlıkla baktı. Küt popoları ve küçük cüsseleriyle küçük batağanlar suya batıp batıp çıkıyordu. Bunun dışında serçeler, “eser” miktarda su tavuğu ve kaşıkgaga da gördük.
Kuşların dişisi ve erkeği çok farklı görünür, bunu duymuşsunuzdur. Bu sebeple bazı kuşları birbirine karıştırmak çok kolaydır. Güler ve Eylül bana sürekli elimizdeki “Collins Bird Guide” kitabından gördüğümüz kuşların dişisinin veya erkeğinin ne kadar farklı göründüğünü gösteriyordu; ama bir yandan da not alma işleminde yanlışlık yapmamaya çalıştığım için şimdilik çoğu aklımdan “uçtu gitti“. Bu arada kuş gözlemine meraklıysanız bahsettiğim kitabı edinmenizi tavsiye ederim. Kitapta dişi ve erkeğin yanı sıra kuşların yavru halleri, uçarkenki halleri ve pek çok değişik halleri güzelce çizime dökülmüş, temel özellikleri sıralanmış.
Eymir içerisinde tam turumuzu attığımızda bahri, alakarga, yeşilbaş, gri balıkçıl, çamurcun, bıyıklı baştankara ve bataklık çintesi türlerinin de bireylerine rastladık. Bataklık çintesi, bilmeyen için serçeden çok da farklı bir kuş değil.
Eymir’in çıkışına yaklaştığımızda son bir kez daha teleskobumuzu kurup sazlıkların arasına göz gezdirdik. Bu sırada kamuflajlı dürbünü ile 60 yaşlarında bir adam bizlere yaklaşıyordu. Kendi kişisel merakı için kuş gözlemi yapan emekli bir ordu mensubu olan gözlemcimizin isminin Hasan Özcan olduğunu öğrendim. Kendisi aynı zamanda Fotoğraf Sanatı Kurumu’na (FSK) gidip gelen bir insanmış. Orada biraz sohbet ederken üşümeye başladık ve ekipçe yine arabaya doluştuk.
Mogan’a vardığımızda ise saat 12:40 olmuştu ve hava iyice soğumaya başlamıştı. Teleskobu kurup kuşları sayarken etraftaki küçük çocuklara da teleskoptan kuşları gösterip insanlarla sosyalleştik biraz. Kim bilir belki büyüyünce onlar da bu işlere merak sarar dedim içimden. Bu arada söylemeden geçemeyeceğim, gözlem yaparken donmuş göllerin üzerinde sayısız bira şişesi, rakı şişesi, bir adet top ve bir adet tüp gördük. Çevre kirliliği her iki arazide de içler acısıydı.
Mogan arazisi içerisinde Eymir’de gördüklerimizin dışında fiyu ördeği ve saz delicesi bireylerine de rastladık. Onun dışında yine bol bol sakarmeke ve diğer kuşlardan gördük. Yürürken İlker Ig Nobel isminde bir nobel ödülünden bahsetti. Ig Nobel ödülü, araştırılması zaman kaybı ve saçma olan şeyleri iş yapmış gibi araştıran insanlara Harvard Üniversitesi tarafından verilen bir ödülmüş. Mesela hindistan cevizi ağaçlarının altında yatan insanların kafasına hindistan cevizi düşmesi olasılığının, diğer insanlardan yüksek olduğunu araştırıp makale yapmak Ig Nobeli almanıza sebep olabilir.
Günün sonunda tekrar arabaya binip Kızılay’a doğru yola çıktığımızda hepimiz yorulmuştuk; ama güzel bir sayım olmuştu. Peki bütün bunları neden yaptık ve kuş sayımı neyi amaçlar? Her yıl yapılan kış ortası su kuşu sayımı Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın Doğa Koruma ve Milli Parklar Birimi tarafından desteklenen ve pek çok başka dernek ve üniversitenin yardımlaşmasıyla gerçekleştirilen bir araştırmadır. Sadece Türkiye’de yapılmaz ve uluslararası veriler daha sonrasında herhangi bir araştırmada veya analizde kullanılmak üzere veritabanlarında depolanır. Kuşların ne yoğunlukta o bölgede bulunduğunu belirlemek önemlidir. Popülasyon büyüklüğünün yıldan yıla karşılaştırmasını yapabilmek, ekolojik açıdan nelerin değiştiğine ve herhangi bir tehdit unsuru olup olmadığına cevap vermekte yardımcıdır. Koruma çalışmalarında çok önemli yer tutan bu uygulama sayesinde, türler herhangi bir tehlikeye girdiğinde düzeltme imkanı ve hızlı müdahale imkanı sağlanır. Ayrıca kuşların yazdan kışa göç yollarının tayin edilmesinde de rol oynar. Doğa Araştırmaları Derneği Eymir ve Mogan’a ek olarak her sene Kulu, Kozanlı, Seyfe ve Tol Gölleri’nin de içinde bulunduğu İç Anadolu, Marmara ve Doğu Akdeniz Bölgesi’ndeki pek çok sulak alanda bu sayımı yapmakta ve Türkiye’nin kuşlarını ekolojik ilişkiler bakımından gözleyip korumaktadır.
Sizler de Doğa Araştırma Derneği’ni ziyaret etmek isterseniz eğer kendilerine şu Facebook sayfası üzerinden ulaşabilir veya sayfada yazan adresteki ofislerine direk gidebilirsiniz.