12-17 Nisan tarihleri arasında Ankara‘da ve İstanbul‘da gerçekleşen XJAZZ Festivali müzisyenleri arasından Barış Demirel ile festival ve caz üzerine konuştuk.
XJAZZ Berlin Festivali’ni daha önce duymuş muydunuz? Bu senenin Ankara ve İstanbul XJAZZ’ları hakkında ne düşünüyorsunuz? Festivallerin programını nasıl buldunuz?
2015 Aralık ayında XJAZZ festivali kapsamında Coop’ta konser vermiştik, fakat onun öncesinde festivalden haberim yoktu. Festivalin bu seferki ayağının afişine bakınca daha da fazla isim görüyoruz, bünyesinde elektronik seslerden, rock’a, caz’a uzanan pek çok farklı türü içeriyor. Ama şu an Avrupa’da ve Türkiye’de durum çok endişe verici. Memleketin hali ortada, histerik bir vaziyette. Gelmeyi reddeden müzisyenler olduğu için iptal olan konserler var. Ankara konserimiz iptal oldu. Her şeye rağmen müziğin susmaması adına bir başka ses de Xjazz olacaktır.
Türkiye bir süredir zor ve belirsiz zamanlar geçiriyor. XJAZZ gibi bir festival böyle bir zaman içerisinde sizce nasıl bir yerde duruyor? Genel olarak kültür-sanat etkinliklerinin böyle günlerde nasıl bir önemi olduğunu düşünüyorsunuz?
Aslında bir önceki soruda bu soruyu cevaplamış oldum.
Çok sık konser veren biri olarak Türkiye’deki caz sahnesi sizce seneler içinde nasıl bir dönüşüm geçiriyor? XJAZZ İstanbul ve Ankara festivallerinin bu dönüşüm içindeki yerini, buna katkılarını nasıl değerlendirirdiniz? Genç bir müzisyen olarak size nasıl katkıları olabileceğini düşünüyorsunuz?
Açıkçası caz müzisyeni olmadığım gibi Türkiye caz sahnesinin seneler içindeki dönüşümünü kendimce analiz edebilecek yeterli tecrübeye de sahip değilim. Lakin yeni ve kapsamlı uluslararası caz festivalleri düzenlenmeye başladı. Hem ülkemizde senelerdir yapılan köklü caz festivallerinde hem de az önce bahsettiğim heyecan verici yeni festivallerde müziğimizi icra edebilme şansı bulmak bize şevk katıyor. Xjazz da bunlardan biri. Umarım devamı gelir.
Sizin çalışmalarınızda pek çok farklı türden müziğin etkileşim ve kesişimlerini görmek mümkün, bu bağlamda müziğinizi kendiniz nasıl tanımlıyorsunuz? Ve insanların sizin müziğinizi nasıl isimlendirdiğinin bir önemi olduğunu düşünüyor musunuz?
Trompet odaklı Rock müziği diyoruz. Benim ve ekip arkadaşlarımın ilham aldığı pek çok müzisyen, tür, sound var, elbette araya bir şeyler giriyor, değişiyor, gelişmeye başlıyor. Bence dinleyicinin müziğimizi nasıl isimlendirdiği önemli değil; neyi dinlerseniz dinleyin mevzu, içeri alabilmek ya da alamamak.
XJAZZ festivali İstanbul’da hem Avrupa hem de Anadolu yakalarına yayılıyor ve Kadıköy sahnesiyle de buluşuyor. İki yakanın seyircisi arasında bir fark görüyor musunuz? Anadolu yakası müzik sahnesi hakkında görüşleriniz neler?
Kadıköy’de son yıllarda bir evrilme var. Karşı’dan bu tarafa göç, Habire açılıp aynı hızla kapanan kahve dükkanları, artan emlak fiyatları ve benzeri… Üreten insanlar var… Az da olsa konser mekanı var. Seyircinin modu mekanın formuna, konserin oturmalı olup olmamasına ya da sizin sahnede yarattığınız etkiye göre değişebiliyor. O nedenle çok bariz bir farktan bahsedemeyeceğim.
XJAZZ festivali farklı genre’lardan insanları bir araya getirdiği ilginç kombinasyonlarıyla öne çıkıyor. Sizin Martin Kohlstedt ile beraber vereceğiniz konserde seyircileri neler bekliyor?
Gündemin getirdiği tedirginlikle Martin Kohlstedt de gelemiyormuş.. Kadıköy’de Yel Değirmeni Sanat’ta çalacağız. Eski bir kilise olduğu için akustiği ve ambiyansı açısından meraklıyım. Biz elimizden, aklımızdan, yüreğimizden geldiği kadar müziğimizi çalmaya devam edeceğiz. Şu kaosun içinde bizi ayakta tutan en önemli şeylerden biri müzik.
XJAZZ’da emeği ve sevgisi geçen herkese ve siz Gaia Dergi’ye teşekkür ederim.
Hazırlayanlar: Dilara Çatak ve Peter Meister