Araştırmalara göre, medeniyetin kıyılarında gizlenmiş hastalıkların, küresel ısınma ile patlayışa geçmesi çok olası.
Yağış profilinin değişmesi ve sıcaklıkların mevsim normallerinden sapması nedeniyle, kuzgunlar, kemirgenler ve çıngıraklı yılanlar da kendilerine yaşamak için yeni yerler seçmeye başladı. Yer değiştiren bu hayvanlarla birlikte onlarla yaşayan, hastalık yapıcı bakteriler ve parazitler de yer değiştirecek. Bu durum hastalıkların türler arası yeni bir yayılım göstermesi riskini de beraberinde getiriyor.
Konak canlı ve onun paraziti arasındaki ilişki, ortamlarda ciddi değişiklik yaratabilecek düzeydedir. Bu ilişkiyi anlamak, olası hastalıkları tahmin etmek ve önlem almak yoluyla, yaşanacak sağlık sorunları ve ekonomik kayıplar engellenebilir.
Toronto Üniversitesi‘nden emekli bir profesör olan Daniel Brooks konuyla ilgili; “Parazitlerin yayılımlarını izlersek, ekolojik sistemlerde, türler arasındaki ilişkileri de gözlemlemiş oluruz” dedi ve ekledi; “Yeni bir tür enfekte olduğunda, ekosistemde büyük çaplı bir şeylerin olmakta olduğunu anlarız”.
Philosophical Transactions of the Royal Society B dergisinde bu hafta yayınlanan makalelerinde, Brooks ve Amerikan Tarım Departmanı’nda hayvanbilimci olan Eric Hoberg, parazitlerle alakalı geleneksel bilgeliği ve iklim değişikliğinin hastalık yayılımına etkilerini göz önüne serdiler.
Uzun zamandır süregelen anlayış, parazit ve hastalık yapıcı canlıların, belli bir konak canlıyı etkilemek için gelişim gösterdikleri ve evrildikleri, bir süre sonra hedef canlının da bu parazitlere karşı direnç kazandığı ve artık parazitlerin bu canlıda çok da etkili olamadıkları yönündeydi. Bu yönden bakıldığında, kargaları etkileyen ve sivrisinekle yayılan bir virüs kuzgunlarda etkili olmamalıdır.
Nitekim, Kuzey Buz Denizi’nde inceleme yapan Hoberg ve tropik bölgelerde inceleme yapan Brooks, bu anlayışın gerçeği yansıtmadığını buldu.
Parazitler birden fazla sayıda türde etkili olabiliyorlar
Brooks konu hakkında; “Yüksek sayıda vakada, parazitlere rastlamayı beklediğimiz canlılarda değil de diğer türlerde rastladık. Parazitler, birlikte evrim açısından baktığımızda beklenilmeyecek hızda, o canlı türünden bu canlı türüne atlıyor” şeklinde konuştu.
Doğal seyir hakkında daha fazla inceleme yaptıklarında ise araştırmacılar, parazitlerin milyonlarca yıldır birden fazla canlıyı aynı anda hasta edebilme özelliği gösterdiklerini farketti. Hoberg bu davranış biçiminin başlangıcının, Buzul Çağı’na kadar gittiğini belirtti.
Gezegenin ortalama sıcaklığı arttıkça ve insanlar doğanın içerisine bir hışımla daldıkça, hastalık yapıcı canlılar ve onların konakladıkları türler, yeni yaşam alanları bulmak için ilerledikçe, gittikleri yerlerdeki, o hastalıkla daha önce karşılaşmamış yerel türlerin hastalığı kapma riski de artıyor.
Hoberg, bu durumun özellikle Victoria Gölü’nde yayılım gösteren misk geyiği ve ren geyiği üzerinde gözlemlendiğini belirtiyor. İklim değişikliği bu canlıların parazitlerinde ciddi bir değişime sebep olmuş.
Sonuç olarak daha fazla hayvan hastalık kapmış ve bu durum toplu ölümlerin oluşmasına sebebiyet vermiş.
Batı Nil virüsünü ele aldığımızda, karşımıza yine çok ciddi bir salgın çıkıyor. 1999 yılında Kuzey Amerika’da ortaya çıkan ve kuşlarla sivrisinekler arasında dolaşan virüs, insanları da etkilemişti. Ortaya çıkışından sonra bütün Amerika’ya yayılmıştı ve geçen sene Kaliforniya’da rekor sayıda kişiyi etkiledi.
Hareket eden hedefler
Hastalıklar yıldan yıla alçalıp yükselen bir yapıda olsalar da, Batı Nil virüsü kendisine karşı yürütülen yok etme çalışmalarına karşı tehlikesini korumaya devam etmektedir. Bilim insanları iklim değişikliklerinden yola çıkarak, virüsün gelecekteki patlamalarını hesaplamaya çalışıyor.
Nebraska Eyalet Üniversitesi parazitoloji başkanı Scott Gardner, Latin Amerika’daki parazitleri ve onların konak canlılarını araştırmaktadır. Bulguları, parazitin belli bir bölgeye sabitlenmiş olduğu yönünde, konak canlı bölgenin dışına çıksa da parazit varlığını belli bölgede sınırlıyor. Gardner; “ Latin Amerika hayvanlarında bulduğumuz pek çok parazit And Dağları’nın belli bölgelerinde sınırlıydı” şeklinde durumu özetliyor. Bulguları yapabilmek için Gardner ve ekibinin bölgedeki çokça sayıda memeli hayvanı tek tek incelemesi gerekmiş. 15 yıl boyunca pek çok memeli hayvanı toplayıp inceleyen Gardner, bunun kendileri için çok zahmetli olduğunu belirtiyor.
Dünyanın diğer bölgelerindeki bilim insanlarının da hastalıkların geleceği ve özellikleri ile bulgulara erişebilmesi için, benzer bir yol izlemesi gerekmekte. 2013 yılında araştırmacılar Malezya maymunların da kızıl hastalığına sebep olan virüsün yeni bir kolunu keşfetti ve bu virüse uygun yeni tanımlama testleri üretmek durumunda kaldılar.
Fakat iklim değiştikçe, ortaya belli bir veritabanı koymak ve onun üzerinden gitmek zorlaşıyor; çünkü yeni şartlara uyum sağlayan parazitler, eski bilgileri hızla yetersiz bırakıyor. Brooks son olarak; “Uzun vadede, bir salgın çıktıktan sonra onunla başetmek pek de sürdürülebilir bir yöntem olmayacak. Salgın hastalıklara karşı savaşımızda şu an galip gelemiyoruz, bu sebeple yeni ve farklı şeyler denemeliyiz” şeklinde görüşlerini belirtti.
Kaynak: Scientific American