Ana SayfaYeşilEko MimariMimarlığın sınırlarını zorlamaya: Dönüşen Mek(An) 2.0

Mimarlığın sınırlarını zorlamaya: Dönüşen Mek(An) 2.0

-

Dönüşen Mek(An) 2.0, Göçmek(An) 1.0 ile köklenmek ve aidiyetimizi bulmak üzere doğayla birlikte zamansızlığın ve ormanın tam ortasında başladığımız yolculuğa bu kez salt beden-mekan ilişkisi üzerinden devam ediyor. Birliktelik içerisinde nasıl bir mekan üreteceğimizi ve mimarlık eğitimindeki sınırların dışına çıkıp çıkamadığımızı keşfedeceğimiz bu atölyemize davetlisiniz.

Açık Stüdyo | Performans Araştırmaları Merkezi // İzmir’de 24-25-26 Şubat tarihlerinde gerçekleşecek olan Dönüşen Mek(an) atölyesi hakkında detaylı bilgi almak ve kayıt olmak için e posta yoluyla [email protected] adresinden; telefon aracılığıyla 0 537 436 9830 – 0 537 369 3848 numaralarından ulaşabilirsiniz.

Kalp atışlarımız, beden ritmimiz, ruh halimiz mekanla etkileştikçe yeni biçimler ve formlar kazanır başka bir deyişle yeniden programlanır. Bu etkileşim, beden ve mekan arasında sonsuz bir döngüye vesile olur.

Köklenmek, doğayla bir olmak, ormanın, nehirlerin, bütünüyle yeryüzünün seslerini dinlemek suretiyle iletişime geçmek varoluş yolculuğunda bedenimize ve ruhumuza yol gösterir ve ilham verir. Doğadan ve onun unsurlarından beslenmek insan organizmasının hem biyolojik hem psikolojik açıdan dengelenmesine, mevcut dengesizliklerin giderilmesine -diğer bir deyişle şifalanmasına- yardım eder. 

Mevcut varoluş biçimi dışarıdan gelen girdilerle mütemadiyen yeniden yapılanır ve şekillenir. Bu girdiler zaman zaman diğerlerinin dokunuşları, ani kırılmalar, algısal bozunumlar şeklinde olabilir. Girdilerin geldiği kaynak bulunduğumuz çevreyle yani doğrudan mekanla ilgilidir. Bu bağlamda mekan daha büyük bir ehemmiyet kazanmış olur.

Paylaşımlar, deneyimlerin eklemlenmesi ve doğanın dahil edilmesiyle keşif süreci, “ben” ve “diğerleri” yerine bu kez “biz” olmaya, bütünün bir parçası olmaya doğru evrilir ve “mekan” anılar ve bireylerin duygu dünyasına ait hislerin dışavurumlarının birbirine eklemlenmesiyle değişip dönüşür. 

Yeryüzü, üzerine kurulan yerleşim alanlarıyla, ormanları ve nehirleriyle bir bütündür.

Köklerimiz yeryüzünün derinliklerinde birbirleriyle, tüm canlılarla sımsıkı bağlıdır. 
İşte bu kökler vasıtasıyla, uzağında olsak dahi, nehirlerle, ormanlarla, yani bütünün tüm parçalarıyla her an iletişim halinde kalırız. Fakat bu iletişim ancak köklenebildiğimizde ve öncelikle kendi köklerimizle bağ kurabildiğimizde, zihinsel, ruhsal ve bedensel olarak kendimizi fark ettiğimizde mümkün hale gelir. Sonra iletişim kurmaya, “bir” olmaya başlarız.

Bu niyetle üretilen mekanlar “biz” olma halini görünür kılar ve bedenle her etkileşime geçtiğinde, 
hem bedeni hem de kendisini yorulmadan, bıkmadan yeniden ve yeniden var eder. İşte bu yüzden mekan sürekli evrilir, değişir, dönüşür. Mekan, bir taraftan hareket ve devinim halindeyken 
diğer taraftan da köklenmiş, yeryüzüne bağlanmıştır.

3 günlük atölye çalışmasında Dönüşen Mek(An) 2.0, Göçmek(An) 1.0 sürecinde köklenmek ve aidiyetimizi bulmak üzere doğayla birlikte zamansızlığın ve ormanın tam ortasında başladığımız yolculuğa bu kez salt beden-mekan ilişkileri üzerinden devam ediyor. Bu kez ormanda değiliz, nehirler, ağaçlar ve kuş sesleri yok. Yıldızlar belki de o kadar parlak değil, hatta görünmezler, ama orada olduklarını biliyoruz.

Bu bağlamda her bir birey tarafından mekana dair üretilecek olan “kesitler”, yeryüzünden kopuk, doğala ait bağlamından uzak, beden tasvirinin yoga vasıtasıyla yapı-bozuma uğratılmasıyla şekillenecek. Her bir sökümün göstergeleri hareketin şekillendirdiği mekana dönüşüp, üretilen mekan geçmiş yahut geleceğe değil “an”a ve bütüne ait olacak. Böylece bulunduğumuz hacme ve hacim içindeki bedenlerimize odaklanacağımız bir mekan üreteceğiz.

Zaman zaman yerini değiştirmemiz, belki de kurduğumuz gibi yıkmamız gerekecek bir mekan… 
Tıpkı kendi bedenimiz gibi yeryüzünün, bütünün yani bizim 
parçamız olan malzemelerin ruhuna, köklerinden gelen fısıltılara 
kulak vereceğiz. Birbirimizle ve içinde yer alacağımız mekanla kurduğumuz ilişki bize yardımcı olacak, mimarlığın bir araç olarak bize nasıl yol gösterebileceğini sorgulayacağız.

Günlük program

  • 9.00 – 10.00 Temel Yoga (Herkese açık ve katılım isteğe bağlıdır.)
  • 10.00 – 12.30 Çalıştay
  • 12.30 – 14.00 Öğle Yemeği – Serbest Zaman
  • 14.00 – 18.00 Çalıştay
  • 18.00 – 19.00 Meditasyon (Grup dinamiklerine bağlı olarak farklı günlerde grup meditasyonları, çakraların şifalandırılması, pranayama nefes çalışmaları, yoga nidra ve bir güne mahsus olmak üzere kirtan gecesi yapılacaktır. Katılım herkese açık ve isteğe bağlı olarak gerçekleşecektir.)
Ücretler, konaklama ve çalıştay hakkında bilgi almak için:

E-mail: [email protected]
Telefon: 0 537 436 9830 – 0 537 369 3848

Göçmek(an) 1.0 kampıyla ilgili haberimize de göz atın!



Dönüşen Mek(An) yürütücüleri

Zeynep Burcu Kaya / Mimar: 2011 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde mimarlık eğitimine başladım. Üçüncü sınıfa geçtiğimde İstanbul’daki inşaat sektörünün hayatımı olumsuz etkilemesiyle doğal yapılara merak saldım. Okul projesi olarak başladığım ekoköy hayalimi Yeryüzü Derneği’nin saman evini tasarlayarak gerçeğe dönüştürdüm. Saman ve kerpiç sıvadan sonra yapı malzemesi olarak toprağa ilgim giderek arttı. Çağdaş yapı teknikleriyle doğal malzemeleri birleştiren tasarımları önemsiyorum.

Burak Bilen / Yoga Eğitmeni: 2015’te Hindistan’da Yoga’nın başkenti olarak bilinen Rishikesh’te Yoga Alliance Onaylı 200 Saatlik Hatha Yoga Eğitmen Eğitimi’ni tamamladım. Eğitimin hemen ardından eğitim aldığım yoga okulu Rishikesh Yog Peeth’te asistanlık ve gönüllülük yaptım. Başta Sivananda Ashram olmak üzere çeşitli aşramlarda ve yoga okullarında kaldım ve farklı tarzlarda hocalarla çalışma fırsatı buldum.



Cansu Karakız / Mimar: 2013 yılında İzmir Ekonomi Üniversitesi, Mimarlık bölümünden mezun oldum. Mezuniyet sonrası, mimari pratiğin yanısıra dizi ve film setleri için mekân tasarlayan bağımsız bir sanat grubunda asistan olarak çalıştım. Şimdi ise Yaşar Üniversitesi, Mekan ve (Dijital) Kültür yüksek lisans programında eğitimime devam etmekteyim. Akademik çalışmalarımı sosyal mekânlar ve mekân temsilleri alanlarında sürdürüyorum. Ek olarak, farklı alanlarda çalışan kişilerlerle bir araya gelme olanağı sağladığı için, tasarım etkinliklerinin organizasyonunda ve yürütücülüğünde görev almaktan keyif duyuyorum.

İpek Kuran / Araştırma Görevlisi, Mimar: 2013 yılında İzmir Ekonomi Üniversitesi’nden mezun oldum. UCL Bartlett School of Architecture -Interaktif Tasarım Laboratuvarı’nda başladığım lisansüstü çalışmalarıma İstanbul Teknik Üniversitesi Mimari Tasarım YL. programında devam etmekteyim. Eş zamanlı olarak İstanbul Kültür Üniversitesi’nde araştırma görevlisi olarak çalışıyorum. Çalışma konularım, interaktif tasarım ve giyilebilir teknolojilerin yanısıra; biyomateryaller ve biyomimetik tasarım. Doğaya entegre ve doğayla birlikte büyüyüp gelişen bir mimarlık hayalim var ve mimari üretimimi hem proje hem de akademik anlamda bu anlayışla şekillendirmeye çalışıyorum. Çalışmalarımın odak noktasını beden-mekân etkileşimi oluşturduğu için vakit buldukça yoga yapıyorum, dans ediyorum ve bu konu üzerine hem pratik hem teorik anlamda emek harcayan insanlarla bir araya geliyorum.

SON YAZILAR

Çevre dostu mimarinin örneği: Sürdürülebilir yaşam, Casa Cosecha de Lluvia ve yağmur suyu yönetimi

Casa Cosecha de Lluvia, dağların kalbinde sürdürülebilirliğin ve yenilikçiliğin mükemmel bir örneğini sunuyor. Yağmur suyunu arıtan bu etkileyici yapı, çevre dostu tasarımıyla size ilham verecek! Robert...

Yeşil mimarinin geleceği: Tarımsal atıklardan mimarinin zirvesine; mısır koçanları karbon emici duvarlara dönüşüyor

Tarım atıklarının mucizevi dönüşümüne tanık olun: Mısır koçanlarından üretilen karbondioksit emen duvar kaplamalarıyla yeşil mimarinin geleceği şekilleniyor! Sürdürülebilirliğin sınırlarını zorlayan bu yenilikçi projeyi keşfedelim! İnşaat ve...

Sürdürülebilir mimari tasarımın yeni yıldızı: Ahşaptan ayırt edilemeyen pirinç kabuğu yapı malzemesi

ACRE, ahşap alternatifi olarak öne çıkan bir yapı malzemesidir; dayanıklılığı, suya ve çürümeye karşı direnci, estetik dokusu ve sürdürülebilirliği ile dış mekanlarda mükemmel performans sergiler. Alüminyum ve pirinç tozlarının muazzam bir sentezi olan bu malzeme, çitlerden kapılara, pervazlardan teraslara kadar geniş bir yelpazede dış mekan uygulamaları için ideal bir seçenektir. Dünya ormanlarını koruyan bu malzemeyi keşfediyoruz!

Akyaka sen ne güzel şeysin

Çok, çok uzun zamandır Akyaka ve Nail Çakırhan’la ilgili bir yazı yazmak istiyordum. Geçenlerde Akyaka’yı yeniden görünce nicedir bekleyen bu yazının da vaktinin geldiği anladım. Akyaka Akyaka,...
Burak Bilen
Burak Bilen
Gıda Mühendisliği bölümünden mezun oldum. Hindistan'da aldığım ve deneyimlediğim yoga öğretisini paylaşmaya çalışıyorum. Ekoloji, yemek kültürü ve yoga ile ilgileniyorum.

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol