Bir giysi, bir forma, birtakım işaretler ne kadar çok anlam ifade edebilir? Formayla giysi arasındaki farkı yaratan mesele nedir? Giysilerimiz formaya dönüşürken, bizdeki dönüşüm nasıl gelişir? Ve nasıl olur da bir kıyafet biçimi bizim önümüze geçebilir?
Sokakta gördüğümüz bir çocuğun giysilerinden o çocuğun ve hatta ailesinin hakkında bile kolayca fikir yürütebiliriz. Fakat madde temelli fikirlerimizin doğruluğundan asla emin olamayız. Ancak yine bir çocuğu tüm renklerini, farklarını kapatırcasına giydirilen okul formasıyla gördüğümüzde onun hakkında oluşan fikirlerimiz neredeyse gerçeğe yakındır. Çünkü onun neler yapabildiğini, neyi sevdiğini, nelere ilgisi olduğunu düşünmeksizin diğer tüm arkadaşları gibi okula giden bir çocuk olduğu beliriverir zihnimizde. Forması üstüne geçirildiği zaman itibarıyla her çocuk bu kervana katılır. Eğitim dönemi yıllarca uyguladığı bu tektipleştirme rütbesini iş hayatına devreder ve bu hayatımız boyunca böyle devam eder. Şayet eğer fark edersek sıyrılabilir, giysileri sadece amacına uygun kullanabiliriz.
Birçok farklı açıdan tanımlar yapabileceğimiz belki bazen şikâyetlendiğimiz bu mesele “bürokrasi”den başka hiçbir şey değil. Yetenekleri, becerileri, ilgi alanlarını, istekleri, talepleri ve en önemlisi “kişi”yi gözardı edebilen bürokrasi kavramı, barındırdığı tüm koltuklara, konumlara kişileri bastırır, formalarını muhattap alır. Senelerce bitmek bilmeyen kişisel gelişim sertifikalı eğitimler de dâhil tüm eğitim dönemi de zaten tam olarak buna hazırlamaktadır.
Soru sormaya bir hayli mesafeli yetişen bir sürü nesil aslında tam istenilen kıvamlı sistem elemanlarına dönüşüveriyor. Kendi içine aldıklarıyla hız kesmeden dönen bu çember, bize hissettirmeden kendimizi, benliğimizi unutturmayı başararak bizim de formalarımızla gurur duymamızı sağlıyor. Biz bürokrasi düzeni içinde kişiliğimizi sindiredururken, sistemin iktidarı bizi “kullanılabilir beden/ docile body” olarak görüyor. Durum bu noktaya vardığında ise anlıyoruz ki ne işe girerken başvuru formlarında satırlarca bahsettiğimiz hobilerimizin ne de edindiğimiz becerilerin pek de bir anlamı yok. Zira o koltuktan bir beden gider diğeri gelir. Öyle ki sistem için yapılacak iş, alınacak verim ve olay örgüsü katiyen değişmeyecektir.
Sanıyorum artık bürokrasiden türeyen hiçbir kelimenin de duyduğumuzda ağır gelen bir yanı olmayacak; “bürokrat”lar gibi… Hatta belki severek yaptığımız bir işin içerisindeysek kendilerine üzülme ihtimalimiz bile var. Son soruya dönecek olursam; “Nasıl olur da bir kıyafet biçimi bizim önümüze geçebilir?”, şayet teslimiyetimiz temsiliyetimize dönüşürse ve biz de buna müsaade edersek basitçe bir kumaşa tamah ederiz