Sese Kulak Verme!

-

Çoksatan “Kafes” kitabının yazarı Josh Malerman’ın son kitabı Kırmızı Piyano, Aslı Dağlı’nın çevirisiyle İthaki Yayınları tarafından okuyucuya sunuluyor. Sese kulak vermemenizi öğütleyen yazar, bizi Afrika’daki çöllerin derinliklerine götürüyor.

Philip Tonka ve müzik grubu The Danes, yeni şarkıları üzerinde çalışırken Amerikan ordusundan bir generalin onlara gizemli bir sesi dinletmesi üzerine sesin kaynağını bulmak için Afrika’ya doğru yola çıkacaklar. Çıktıkları yolculuk onları kızgın çöl kumlarına ve beklenmedik olaylara sürükleyecek, bu yolculuktan bir şekilde sağ çıkan Philip kendini hastane odasında bütün kemikleri kırılmış bir şekilde bulurken, şimdi çözmesi gereken daha fazla sorunu olduğunu fark ediyor. Başına ne geldiğini nasıl hatırlayacak?  Grup arkadaşlarına ne oldu? Hepsi nerede? Üzerinde deneyler yapan sapkın doktordan nasıl kurtulabilir?  Çölde keşfedilen bu ses nedir?

Philip bu sorunlarla uğraşırken, biz de okuyucu olarak kitaptaki bazı unsurlara göz atalım:

Kırılan Kemikler

6 ay komada kaldıktan sonra uyanan bir hasta, başına neler geldiğini hatırlayamıyor. Bu hasta uyanır uyanmaz doktor ve hemşireler onun nasıl olup da vücudundaki bütün kemikleri kırdığını ve bu kadar zararla nasıl hala hayatta olduğunu sormaya başlıyorlar. Okuyucunun karşısındaki “canavar”, bir insanın bütün kemiklerini aynı anda kırabilecek kadar dehşet verici. Hastanın zihinsel olarak da sarsılmış olması da ürpertici.

Ses

Kitabın yazarı Malerman okuyucuya “Sese kulak verme!” diyerek uyarıda bulunuyor. Karşımızdaki nasıl bir ses? Kim olduğu belirsiz biri isminizi mi fısıldıyor, yoksa başkarakter devamlı aynı garip sesi mi duyuyor? Aslında tam aksine, karakterler sesin kaynağını ararken onu duyacaklarından korkuyorlar, çünkü bu ses insanları fiziksel olarak sersemletiyor. Sese kulak vermek istemiyorlar ama şeytani ses onlara zarar vermeye devam ediyor.

Kırmızı Piyano

Hastanede yatan bir hasta neden ünitesinde bulunan bir piyanodan korkar? 6 ay komada kaldıktan sonra öğrenmek isteyeceği ilk şey arkasında bulunan piyanonun rengi.

Karmakarışık Bir Kronoloji

The Danes grubu sesin kaynağını bulmak için çöle gittiklerinde, çölün kronolojik düzeni olmadığını fark ediyor, çünkü karşılarına çıkan kişiler birer hayalet değil.

Yassı Bir Ceset

Philip çölden kurtulduğunda başına ne geldiğini bilmiyordu ama aklında olan şeylerden biri yassı olmuş dil balığına benzeyen tuhaf bir insan cesedi bulduklarıydı. Üzerinden bir araç geçtiğine ve bu şekilde ezilmiş olabileceğine ihtimal vermiyorlar, çünkü vücudu bozulmamış. Bir yerden düşmüş olamaz, vücudunda hasar yok. Bu zavallı yassı cesetin en korkunç tarafı ise, gözleri ile sizi takip etmesi. İçiniz ürperdi mi? Benim ürperdi.

Şırıngalar

Vücudunun bütün kemikleri kırılan bir adam, 6 ay komada kaldıktan sonra uyanıyor ve ertesi gün boynunu hareket ettirebiliyor. Doktoru ona şırıngayla ilaç enjekte ediyor, üzerinde deney yapıyor ve normalden çok daha hızlı şekilde hastasını iyileştiriyor. Garip ziyaretçilerin yanında hastasını çırılçıplak soyan ve sunumunu yapan bu sapkın doktorun amacı nedir?

Kırmızı Giysiler İçindeki Keçi

Ve son olarak, sıra dışı ve belki de en ürpertici unsuru paylaşıyorum: Kırmızı giysiler içindeki keçi. Bir insanın kolları uzunluğunda boynuzları, ses ile birlikte ortaya çıkması, kıpkırmızı fon önünde belirmesi ilginç, değil mi?

Korku severlerin bayılacağı Kırmızı Piyano yukarıda listelenen beklenmedik unsurları ve düşündürücü bir hikâyeyi barındırıyor. Yazarın üslubu ürpertici görüntüleri zihninizde canlandırırken, sesleri de kulaklarınızda hissetmenize sebep olabilir. Gerginlik arttıkça kalp atışlarının da hızlanacağı romanı bir an önce edinmenizi tavsiye ederim.

İyi okumalar.

SON YAZILAR

Dünyanın Öteki Yüzü: Genç yazardan alışılmışın dışında hayaller kur(dur)an öyküler

EdebiyatHaber’de gerçekleştirdiği Yazarın Odası söyleşileriyle tanıdığımız Meltem Dağcı’nın ilk öykü kitabı Dünyanın Öteki Yüzü, İthaki Yayınları’ndan çıktı. Yetmiş yaşına geldiğinde ölüm şeklini seçme özgürlüğüne kavuşan kadınlar,...

Yeryüzüne Dayanabilmek…

Düşünüyorum da acaba neden yazıyoruz?  Hele ki günümüzde hiç kimsenin doğru dürüst okumadığını bilirken... O halde sadece kendimizi tatmin etmek için mi yazıyoruz? Yoksa bu, karşı...

Hayalleri yarım kalmadı sadece korktular ama susmadılar…

Farkında olduğum şey sadece buydu; bir sistem tutturulmuş ve o sistemin onları koruduğuna inanan birkaç fanatiğin zaman içerisindeki kontrolsüz baskısının sonuçlarını izliyorum şu dünyada aklımı...

Öngörülemeyenler üstüne; kişisel bellek, büyük veri ve algoritmalara dair

Yapay zekanın ve algoritmaların telefonlarda ortam dinlemesi yaptığı hepimizin bildiği ama çokça dile getirilmeyen ya da tartışılmayan bir durum halini aldı. Varsayalım, arkadaşlarımızla konuşuyoruz: “Ne...

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol