Altı Mayıs’a kadar Endless Art Taksim’de devam edecek olan sergideki sanatçı dostlarla bir araya geldik. Harika sohbetler çıktı, buyurun yazımıza. Söyleşimize Gamze Duman ile devam ediyoruz.
Gamze merhaba, günlük niteliğindeki işlerin ve sohbetin için teşekkürler öncelikle. Biraz kendinden bahsedebilir misin?
Trabzon doğumluyum ve yakın zamana kadar orada yaşadım ve bu kültürün izlerini işlerimde taşıyorum sanırım. Resimlerimdeki çok renklilik, sert imajlar yine bu kültürün dışa dönük ve dışa vurumcu yapısının etkilerinden geldiğini düşünüyorum.
Gözlemci ve ayrıntıcı tarafım bu doğayla iç içe bir çocuklukla beraber evrildi. Tüm bu birikimim ve bildiğim ne varsa doğayla kurduğum yakın ilişkinin bir parçasıdır. Her şey orada fazlasıyla mevcut. İnsan doğanın bir parçası ve onun ürünü dolayısıyla doğa yeşilden ve maviden daha fazlası benim için.
Yanında sürekli bir defter taşıyorsun anladığım kadarıyla. Nasıl ortaya çıktı bu ihtiyaç? Genelde sahada çalışıyorsun sanırım?
Evet. Uzun süredir lise yıllarımdan bu yana defter tutuyorum ama son 2 yıldır daha bir ciddiye aldım defter işlerimi. Bir nevi hem ortamın havasını soluyup hem de ortamdan soyutlamış oluyorum kendimi. Yakın bir zamana kadar defterler sadece dışarıdaki vaktimi , merceğime takılan ne varsa anlam ve biçim olarak gözlemleyip gördüklerimi yansıtmaktan ibaretti. Fakat bu zamanla evrildi. Defterlere çizdiğim şeyler eskiz olmaktan çıkıp işin kendisi haline geliverdi. Olumlu tepkiler aldım. Defter işlerimi daha çok önemsemeye başladım çünkü beni asıl yansıtan şey sürekli yanımda tutup kendime sakladığım , samimiyetle anları yakaladığım işlermiş. Kağıt işlere tuale yapılan işler kadar değer verilmediği için benim algımda da hep bir şey yapmıyormuşum üretemiyormuşum gibi kendi kendimi eleştirmekle geçti maalesef belli bir zaman. Neyse ki yaptığım şeyden vazgeçmem söz konusu değildi.
Bu ihtiyaç basitçe kendimi ifade edebilme gerekliliğinden çıktı. En iyi yaptığım şey buydu sanırım. İşlerim mekansız. Mekan sınırı yok. Konu sınırı da koymuyorum. Süreci kendi doğallığına bırakıyorum. Atölyede saatlerce kapanıp iş yapabilen bir sanatçı değilim henüz çok fazla. Konularımın mekanına gidiyorum. O akışın içinde yenileniyorum sürekli.
Anın duygusunu yakalamak sana nasıl hissettiriyor?
Çizecek olduğun karakterlerini, mekanları ya da imgelerini seçerken senin için belirleyici diyebileceğimiz şeyler genelde neler oluyor?
Sürekli akan bir zaman var ve bu şehir hayatında son zamanlarda daha da hissedilir oldu. Süreci sabitleme eğilimi ve bir nevi eylemi yavaşlatıp dondurma. Süreci somut hale getirebilirsek yani elle tutulur bir şeye dönüştürebilirsek azda olsa daha iyi hissettiriyor. Biraz avuntu biraz hüsran biraz da ego tatmini ortaya ürün koyma hali.
Seçtiğim figür ya da imgeler yada mekanlar o anın verdiği hassasıyeti, bir nebze dışa vurabilmemi sağlıyor. Hayatta çok acımasız şeyler de var çok komik ve mutluluk verici şeylerde ama bunları nasıl algılayıp kendi dünyamda nasıl şekillendiğimin bir göstergesini sunuyorum ve bu da en az bu dünya kadar kendi gerçeklik taşıyor. Bu durumda soyut denilen şeyler görecelilik gösteriyor sanırım.
İşlerinde doğa olaylarına yer verdiğini görüyorum. Yağmur yağdığında dışarı çıkıp ıslananlardan mısın yoksa? Nasıl gelir sana doğa ve onun olayları ?
Korkunç güzellikler ilgimi çekiyor. Doğanın gücünü cazibesini daha yoğun yaşadığım zamanlar kendimi iyi hissettiriyor. Nedenini düşünmedim tabi. Bütün yorgunluğumu gerginliğimi üzüntümü alıyor. Beraberce bir boşalım yaşar gibi. Genelde yağmurlu havaları tercih edenlerdenim. fakat şehrin havasında ıslanmak hasta ediveriyor insanı, önermiyorum:) İzlemelik sadece 🙂
İşlerinde sıradan dediğimiz şeylerden çok deforme olmuş ifadeler var. Neden bu deformasyon ve iritasyon enerjisini kullanıyorsun sanatında?
Çünkü belli kurallar ve alışkanlıklara karşı farklı açılımlar sunmayı seviyorum. Figürlerime kendini yeniden var edebilme özgürlüğünü sunuyorum sadece. Bu çift taraflı bir enerji dönüşümü. Kendimi gözlemlememe de olanak sağlıyor. Yer değiştirmeyi seviyorum. Beni ‘biçim bozmaktan ziyade biçim yapmak eylemi daha çok ifade ediyor. Bu deformasyonlar vücuttaki izler, yaralar ifadeyi tamamlayıcı ve konunun kendisi olabiliyor başlı başına. Küçük ayrıntılar bizi gülümsetebilir bazen de hüzünlendirebilir, ben ikisini de kullanıyorum işlerimde. Absürtlüğü de dramatikliği de. Karşıt duygular güçlü etkiler yaratıyor.
Atık malzemeleri de değerlendiriyorsun gördüğüm kadarıyla. Yanında mı taşıyorsun atık malzemeleri yoksa eve geldiğinde mi çalışıyorsun onlarla?
Çocukluğumun oyun aracı atık malzemeler. Kendimi bildim bileli atık malzemeyi dönüştürmek üzerine bir yaşantım oldu zaten. Ailem bana oyuncak almadı bende kendi yarattığım oyuncaklarımla kendi oyunumu kurdum. Çevremde ki nesneleri çoğu zaman kendi işlevinin dışında kullanırdık buna isimleri de dahil. Kendi dilini oluşturmak yaşantının bir parçası haline geliyor. Defterim muhakkak yanımda oluyor olmasa dahil o anda ne bulursam onu kullanıveriyorum bulunduğum mekanlarda. Atık kağıtların çöpe gitmesine tahammül edemiyorum. Sanırım kağıt konusunda hassasiyetim var.
Son olarak bizlere söylemek istediğin neler vardır?
Son olarak da umarım genç ve yetenekli sanatçılara daha çok destek verilir bu ülkede. Benim hala umutlarım var. Kendime inanıyorum ve yoluma kararlı şekilde devam edeceğim. Teşekkürler.