Ana Sayfaİnsan ve ToplumFelsefeBelirsizlik, Kaos ve Yazgı

Belirsizlik, Kaos ve Yazgı

-

Einstein’ın «Tesadüf, tanrının gizli kalma şeklidir.» diye çok sevdiğim bir lafı vardır. Fakat kuantum fiziğindeki belirsizlik ilkesi nedeniyle «Tanrı, evrenle zar atmaz.» diyen de yine Einstein’dır.

Şans, yazgı, tesadüf veya rastlantı gibi kavramlarla ilgili birçok görüş öne sürülmüştür. Nietzsche’nin «yazgını seveceksin» sözü de aslında hepimizin bilinmez bir ağ içerisinde kader denilen tekerleğin kıskacında dönüp durduğumuz düşüncesine dayalıdır. Nasıl bir tohum uygun şartlarda zamanla filizlenir ve koca bir ağaç haline gelirse, insan da doğanın kendisi gibi bu kurallara tabidir ve eskilerin deyimiyle, su yolunu bulur.

Evrenin bu mükemmel işleyişi içerisinde şansa veya tesadüfe pek yer yoktur. Hele ki iki yüzyıl Newton kanunlarıyla hareket eden bilim dünyası için evren ve doğa tamamen mekanikseldir. Ne var ki Einstein’ın bulduğum en saçma şey diye nitelendirdiği atomaltı ile ilgili görüşleri kısa zamanda ilerletilerek, tüm dünyanın bakış açısını sonsuza kadar değiştirecek bir noktaya gelmiştir.

Bildiğimiz fiziğin dışında kalan bu alan gerçekten de fazlasıyla kafa karıştırıcıdır. Bunun nedeni, atomaltı dünyasının sırlarını henüz tam olarak çözememiş olmamız ve bildiğimiz tüm fizik yasalarının yıkılmasına neden olan yeni bir fizik alanı yaratmasındandır. Kuantum dünyası ile bizim bildiğimiz bu dünya aynı değildir. Nitekim kuantum mekaniğinin en tuhaf yanlarından biri de belirsizlik ilkesidir.

Belirsizliğe bildiğimiz fizik dünyasında pek yer yoktur. Etki ve tepki, neden ve sonuç ilişkisi bizi doğrulara götüren belirli bir yoldur. Belirsizlik ilkesi ise bize aslında hiçbir şeyin önceden belirlenemeyeceğini ve her şeyin olana kadar bir olasılık halinde olduğunu söylemektedir.

Albert Einstein’la birlikte kuantum fiziğinin kurucularından olup 1920’lerde belirsizlik ilkesini geliştiren Alman fizikçi Werner Heisenberg, evrenin özünde belirsiz olduğunu düşünmektedir. Heisenberg tarafından ortaya koyulan belirsizlik ilkesine göre bir parçacığın konumu ve momentumunu aynı anda bilemezsiniz.

Belirsizlik sözcüğü kuantum mekaniğinde çok sık kullanılmaktadır. Bohm’un izinden giden bir grup fizikçi evrende asla ölçemeyeceğimiz gizli değişkenler olduğunu ama biz bunları kuantum mekaniğiyle ölçemesek de evrenin aslında determinist ve klasik fiziğe tabi olduğunu düşünmektedir. Fizikçilerin büyük kısmı ise Bohm’un pilot dalga teorisi yerine Heisenberg’in belirsizlik ilkesinden yana ve evrende gizli değişkenler olmadığını, doğanın özünde belirsiz olduğunu düşünmektedir. *

Belirsizlik, kaderin bir parçası diye düşünenler olabilir fakat bu yazgı kavramının tanımına pek uymaz. Çünkü belirsizlik, her an her şey olabilir veya olmayabilir anlamına gelir. İlk bakışta böyle bir evren tanımı bizi kaosa sürükler gibi görünmektedir. Fakat sorun, belki de bu kaosa sürüklenmemizden kaynaklanıyordur, kim bilir!

Kaos görüşünün getirdiği en önemli değişikliklerden biri ise, kestirilemez determinizmdir. Sistemin yapısını ne kadar iyi modellersek modelleyelim, bir hata bile (Heisenberg belirsizlik kuralına göre çok ufak da olsa, mutlaka bir hata olacaktır), yapacağımız kestirmede tamamen yanlış sonuçlara yol açacaktır. Buna «başlangıç koşullarına duyarlılık» adı verilir ve bu özellikten dolayı sistem tamamen nedensel olarak çalıştığı halde uzun vadeli doğru bir kestirim mümkün olmaz.*

Evren sürekli bir kaosa sürüklenir. Bugün yaklaşık on üç buçuk milyar yıl önce olduğu düşünülen büyük patlamada her şey ilk anlarda daha düzenliyken, bu düzen gözlemlenebilir evrende sürekli düzensizliğe doğru kaymaktadır.

Termodinamiğin ikinci yasası olan entropi, çoğunlukla bir sistemdeki rastgelelik ve düzensizlik yani kaos olarak tanımlanır. Bilim insanları düzensizliği «entropi» adı verilen nicelik ile ölçerler. Sistemlerdeki düzensizlik arttıkça, entropi de artar. Bu durum da faydalı (iş yapabilir) enerji miktarını azaltır. Faydasız enerjiyi (entropi) arttırır. Özetle; canlılar yaşlanır ve ölür, otomobiller paslanır ve evrendeki düzensizlik artar.

Entropi dediğimiz yasaya göre masada duran vazoya elimiz çarptığında ve vazo yere düştüğünde parçalanır. Hatta belki de yüzlerce parçaya ayrılır. Tüm bunlar için birkaç saniye yeterlidir. Fakat eğer o vazonun parçalarını tek tek toplayıp uygun bir şekilde bir araya getirmeyi denersek bu, saatler, günler ve belki de haftalar sürebilir. Özetle; düzeni tekrar sağlamak için çok fazla enerjiye ve zamana sahip olmamız gerekir. Yıkmak kolay, yapmak zordur. Çünkü entropi, hareket ve zamanın dostudur. Düzen ise çok fazla enerji ve zaman gerektirir.

Kelebek etkisi gibi birçok görüş ise bize hiçbir şeyin tesadüf olmadığını söyler. En ufak bir etkinin bile çok fazla şeye neden olabileceği üzerine dayalıdır bu görüş. Bunca kaos içerisinde bu neden-sonuç ilişkileri oldukça kafa karıştırıcıdır. Çünkü neden-sonuç ilişkileri belirli bir düzen içerisinde gerçekleşebilir. Bu da bizi kaosun içerisinde bile bir düzen olduğu düşüncesine götürebilir.

Agnostik bir bakış açısına sahip biri için hiçbir şey tam olarak bilinemez. Diğer bir deyişle, bu görüş biçimi «bilinemezliği» kabul eder. Bu bakış açısı ise bizi, hiçbir şeye nokta koyamayacağımız sonucuna götürür.

Yine de insanın aklına belirsizliği de belirleyen bir etken olup olamayacağı sorusu gelmektedir. Bilim her zaman sorular sorar ve bu soruların cevabını bulmak için çaba harcar. Fakat bilim de aynı evrim gibi sürekli gelişir ve değişir. Belki de onlarca yıl sonra belirsizliğin belirlenmesi bile mümkün olabilir veya bu asla belirlenemez. Belirsizlik de şu an belirsiz, aynı gelecek gibi…

Bunun nedeni ister entropi yasası olsun, ister kaos teorisi veya kelebek etkisi… Şu an olmakta olanın olacaklara etki edeceği aşikârsa ve bu etkinin sonuçları çoğu zaman sonsuz olasılıklar olduğundan bilinmesi de pek mümkün değilse, o halde bu kader denilen şeyin en azından belirlenmiş olmadığını, belirlenmekte olduğunu göstermez mi? Bu aşamada olasılıklar içerisinde en düşük ama en fayda sağlayacak olasılığın gerçekleşmesi de şansı tanımlamaz mı? Ve aslında özgür irade dediğimiz şey de bizim olasılıkları az veya çok değiştirme etkimizi ortaya koymaz mı?

Kim bilir belki de yaşadıklarımız, Aristoteles’in dediği gibi mümkün olanın imkan dahilindeki olasılıklarıdır. Bir başka deyişle, olasılıkların en olası olanlarıdır kader denilen şey…

Ne var ki özgür irademiz sayesinde her şeye olumlu ya da olumsuz etki etme gücümüzün sonuçları olduğunu bilmek, her ne kadar sonsuz da olsa olasılıkları etkileme gücümüz olduğunu gösterir. Hani şu kuantumdaki ünlü «gözlemci etkisi» var olduğundaki durumun sonucu etkilemesi gibi…

O halde özgür irademiz sayesinde özgür düşünceli insanlar olup doğru sandığımız şeyleri bile körü körüne kabullenmektense, her şeyi her zaman sorgulayan bir bakış açısına sahip olabilirsek, bu olasılıkları olumlu yönde etkileyeceğimizin yani geleceği de bu ölçüde olumlu yönde şekillendirebileceğimizi göstermektedir. Belki de yazılmış ve değiştirilemez olduğuna körü körüne inanılan kaderi de aslında seçimlerimizin sonucu olarak değerlendirebilir, böylece hayatlarımızın ellerimizde olduğu gerçeğini bir kez daha fark ederek hareket edebiliriz. Nitekim seçimlerimizin sonuçlarıyla da ancak o zaman yüzleşebiliriz. Bu da bize hatalarımızdan ders almamızı ama sadece bununla da yetinmeyip, bu hataları onararak yepyeni bir değer yaratabilmeyi sağlayabilir. Kaosa, belirsizliğe veya entropiye savaş açmaktansa, onunla barışarak onun bizi yeni bir yola taşımasına izin verebiliriz.

Buna belki de en güzel örneklerden biri ise “Kintsugi ve Kintsukuroi” geleneği olabilir.

Yüzyıllar boyunca gelenekten sanata dönüşen Kintsugi ve Kintsukuroi* denilen eylem, Wabi-Sabi de denilen “kusurlu güzellik” adlı Japon felsefesine dayanır. Kırılan seramik ve porselenleri altın veya gümüş tozu kullanarak onarıp ona yeni bir estetik kazandıran Kintsugi ve Kintsukuroi’nin dayandırıldığı bu felsefe, 15. yüzyıla kadar uzanır ve bu görüşe göre bir eşya ya da insan bir hasara uğramış, bir acı çekmiş ise bundan bir ders alır. Bu konuda bir hatıraya, bir ize sahip olur. Bu sebeple de artık önceki halinden çok daha anlamlı ve değerli hale gelir.

Nitekim Çiçero’ya göre de «Kendilerini bilge sayanlara göredir kesinlik.» Çünkü bu belirsizliklerle dolu sonsuz olasılıklar evreninde, insanlığın olasılıkları da bir o kadar sonsuzdur.

* khosann.com/heisenberg-belirsizlik-ilkesi-yanlis-mi

* wikipedia.org/wiki/Kaos_teorisi

* Kintsugi: altınla birleştirme ve Kintsukuroi: altınla tamir

SON YAZILAR

Hiçliğe Övgü

Yanılgılarının kıyısındaki sonsuz evrende bilinmezliğe yelken açtın. Ne kovaladığın bir şey vardı ne de aradığın herhangi bir şey… Sislerin arasında yol alırken, güneşe kavuşacağını ummaktan...

Felsefe Taşı: Bilgelik arayışındaki içsel yolculuk

Felsefe insan aklının sınırlarını sonuna kadar zorlayan cesur bir maceraperesttir. Bu yolculuk yorucudur, engebelidir ve zorlayıcıdır. Bu yüzden de yeterli sabrı ve çabayı gösterenleri bekleyen...

İşçi Filmleri Festivali başlıyor

18. İşçi Filmleri Festivali, 14-19 Ekim tarihleri arasında Ankara’da sinemaseverlerle buluşacak. 14 Ekim günü saat 18.30’da Kavaklıdere Sineması’nda oyuncu Gözde Duru’nun sunuculuğunu yapacağı açılışta Sputnik’te...

Kuru Otlar Üstüne: Antagonist olarak dişil enerji

Nuri Bilge Ceylan’ın 2023 Cannes Film Festivali’nde prömiyer yapan son filmi Kuru Otlar Üstüne, yönetmenin sinematografisinde takip ettiğimiz “aydının taşra sıkıntısı” olarak da tanımlanabilecek halini...
Derya Gül
Derya Gül
1 Mart 1980 doğumlu sanatçı, on sene boyunca «usta-çırak kültürü» içerisinde yetişti. Sanat ve atölye eğitimleri alırken bir yandan da resim çalışmalarına başladı. Sanatçı, ilk eserlerinde kolaj tekniğini kullandı. Ardından çalışmalarına, kendi oluşturduğu teknik ve üslupla devam ederek buna yönelik eserler üretti. Uzun bir süre sadece portre üzerine çalışan sanatçı, ilerleyen yıllarda soyut figüre yöneldi ve son iki yıldır ise tamamen soyut dışavurumcu resimler yapmaya başladı. Sanatçının ilk dönem eserlerinde «denge» arayışı göze çarparken, son döneme ait çalışmalarında «kontrollü otomatizm ve geometrik soyutlama» dikkat çekmektedir. Edebiyat, felsefe, mitoloji ve tarihle de yakından ilgilenen Derya Gül’ün “Ayadaki Göz” ve “Ah Şu Cahil Filozoflar” isimli iki kitabı bulunmaktadır.

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol