1997 yılı baharı. Ankara Üniversitesi Kadın Çalışmaları yüksek lisans programı öğrencileri, Mine Göğüş Tan’ın odasında Kadın Araştırmalarından Kesitler dersindeler. Derste yaşam öyküleri yazmaya karar veriyorlar. Amaç ise, feminist hareketin biriktirdiği deneyimleri akademinin içine taşımak, başka kadınların yaşamları ve deneyimleri aracılığıyla kendi yaşamlarına ve deneyimlerine bakmak.
Peki kimdi bu kadınlar?
Haziran ayına gelindiğinde, Eser Köker yazmaya oturduğunda kaleminin ucuna önce anneannesinin dolandığını anlatarak anneannesinin öyküsünü okuyor. Böylece on bir kadın, anneannelerinin hayatına ve kendi geçmişlerine dönüyorlar.
Müşerref’in, Raziye’nin, Selvi’nin, Ereğlili Emine’nin, Sarı Satı’nın, Hatice’nin, Elif’in, Hasnune’nin, İstanbullu Emine’nin, Najla’nın, Fatma’nın hayatlarını, hikâyelerini konuşuyorlar. Konuşmakla kalmayıp yazıyorlar ve böylece “Anneanne Sırlarını Eskitmiş Aynalar” kitabı tüm bu kadınların yaşanmışlıklarını kucaklayarak bugünlere kadar geliyor.
2020 yılı Mart ayı. Birçoğu farklı şehirlerde olan Ankara Üniversitesi Kadın Çalışmaları lisansüstü bölümü mezunu on bir KÇ’li bir araya gelerek bu kez Hatice’yi, Ummuhan’ı, Mukaddes’i, Rabia’yı, Cevahir’i, Münevver’i, Zehra’yı, Yurdagül’ü, Şükrüye’yi, Ayşe’yi anlatmaya, anlamaya çalışıyorlar.
Geçtiğimiz hafta yayımlanan “Anneannemin İzleri” kitabı, kadın hikâyelerine ve kadın hayatlarına verilen değerin yanı sıra; Ankara Üniversitesi Kadın Çalışmaları bölümünün “anneannecilik geleneğinin” de bir devamı niteliğinde.
Kendi içinde yaşanıp tükenmiş ama bir yandan hayatın tam da kendisi olan hikâyeler, hayatlar…
Yazarlarının sözleriyle:
“Bir asırlık hayatlar, yirmi yılı aşan bir gelenek ve bir buçuk yıllık emek…
Satı Atakul, Çiğdem Aydın ve tüm anneanneler için…
Okunması, anlaşılması dileğiyle.”
*kitap yalnızca kitapyurdu.com adresinden edinilebilir.