Yeni bir film izledikten sonra içinizde beliren o tarif edilemez, muhteşem ve aslında biraz da riskli “ben bunu yapabilirim” hissini biliyor musunuz?
Herkesin hayatında nokta olmayı başarmış bir film, bir kitap, bir söz ya da ufacık bir bakış vardır… Yüzünüzde bir gülümseme… Kalbinizde bir sızı… Gözünüzde bir yaş… Ama bir şeyler öğrettiği kesin bu garip duygunun. O da şudur: Hayata ara ver ve yaşamaya başla!
Peki başlayabiliyor muyuz risk almaya, yeni yerler görüp yeni şeyler tatmaya ya da yeni birisini tanımaya? Siz de ağzındaki o sıradan tattan sıkılmadınız mı veya her sabaha, aynı pencere köşesinden sızan ışıkla uyanmaktan ve yüzünüze bakmaktan sıkılmış, sadece monoton döngünün bir dişlisi olduğu için soğuk bir günaydınla sizi selamlayan insanlardan?
Şu an bir şansınız olsa, sadece bir şansınız olsa ve dilediğiniz gibi kullanma hakkınız olsa ne yapardınız? Bir boşluğa düştünüz mü yoksa önceden ezberlediğiniz cevabı mı aklınıza getirdiniz? Boşluğa baktıktan sonra ilk aklınıza gelen sizin kendinizden bile sakladığınız cevabınızdır ve ne yazık ki bize böyle bir şans verilse ne yapacağımızı ya da milyarlarca ihtimalden, masumane kurulmuş hayalden hangisini seçeceğimizi bilmiyoruz ve yine bir hiçliğe gidiyoruz.
Ben ne mi yaparım? İzlediği filmin etkisini kaybetmemek için çabalayan, art arda seçenekleri düşünen biri olarak bir hayalimi seçiyorum ve hayalimdeki ülkeye gitmek için yeni bir dil öğrenmeye karar veriyorum. Küçük bir adım ama bir yerden başlamak gerek. Daha önce kendime hiç böyle bir fırsat vermemiştim ve bir adım atıyorum. Yeni bir soluk alıyorum ve yeni insanların dünyasına açılan o kapıyı çalıyorum. Peki siz, siz neyi bekliyorsunuz?