Ana Sayfa Blog Sayfa 40

Şiddetsiz Erkeklik El Kitabı Yayında!

Kapsayıcı, çok sesli ve özenli bir çalışmanın ürünü olarak yayınlanan Şiddetsiz Erkeklik Atölyeleri El Kitabı, hem atölye düzenleyeceklere hem bu alanda çalışanlara hem de bence “artık bir şey yapmalı” diyenlere de fikir verebilecek bir kaynak ve gerçekten de faydalı.

Özyeğin Üniversitesi, Eleştirel Erkeklik İncelemeleri İnsiyatifi ve İsveç İstanbul Başkonsolosluğunun ismini gördüğümüz projenin oluşum aşamasında STK temsilcileri, belediye çalışanları ve saha çalışanları da yer aldı.

Son derece kapsamlı ve yararlı olacak bir biçimde hazırlanan el kitabının girişinde yer alan ifadelere göre, “Bu el kitabını erkekliğe odaklanan atölyeler yapmak isteyenler için faydalı olması umuduyla hazırladık. İlk bölümde, Eleştirel Erkeklik Çalışmaları alanının çizdiği çerçevede, erkeklikle ilgili temel bazı kavramları ana hatlarıyla ele aldık. İkinci bölümde, atölye yapmak isteyenlerin yararlanabileceği
on altı uygulamaya yer verdik. Üçüncü bölümde, Türkiye dışında erkeklikle ilgili yürütülen çalışmalardan ve erkeklerin bir araya gelerek sürdürmeye çalıştığı programlardan bazılarını seçerek tanıttık. Son kısımda ise, el kitabında kullandığımız temel kavramları açıklayan bir sözlük, tavsiye kaynaklar ve şiddet durumunda başvurulabilecek kurumlara dair kısa bir liste sunduk. Kitapçığı hazırlarken beslendiğimiz temel kaynaklar feminist hareketin, Eleştirel Erkeklik Çalışmaları’nın ve LGBTİ+ hareketin erkeklikle ilgili eleştirileri, analizleri ve çalışmalarıdır. Erkeklikle ilgili çalışmaların erkek hakları savunucularının, feminizm karşıtlarının, LGBTİ+fobiklerin görüşlerine göre değil, feministlerin ve LGBTİ+’ların görüşlerine göre biçimlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Dolayısıyla bu el kitabında bu yaklaşımı benimsedik.
Bu el kitabı internet ortamında da ücretsiz olarak erişilebilecek açık bir kaynak olarak tasarlandı. Uygulamalar kısmını hazırlarken bunu göz önüne alarak yekpare bir atölye programı önermek yerine, birbirinden bağımsız gerçekleştirilebilecek uygulamaları seçmeye özen gösterdik. Sizler de uygulamaları dilediğiniz gibi seçerek kendi atölyenizi hazırlayabilirsiniz. Atölye hazırlıklarınızı ve gerçekleştireceğiniz uygulamaların seçimini yaparken göz önünde bulundurmanızın iyi olacağına inandığımız hususlara ve çekincelerimize ikinci bölümün girişinde değinmeye çalıştık.”

El kitabına ulaşabileceğiniz yer: http://siddetsizerkeklik.com/el-kitabi/

Spot: Son derece kapsamlı ve yararlı olacak bir biçimde hazırlanan el kitabının girişinde yer alan ifadelere göre, “Bu el kitabını erkekliğe odaklanan atölyeler yapmak isteyenler için faydalı olması umuduyla hazırladık. İlk bölümde, Eleştirel Erkeklik Çalışmaları alanının çizdiği çerçevede, erkeklikle ilgili temel bazı kavramları ana hatlarıyla ele aldık. İkinci bölümde, atölye yapmak isteyenlerin yararlanabileceği
on altı uygulamaya yer verdik. Üçüncü bölümde, Türkiye dışında erkeklikle ilgili yürütülen çalışmalardan ve erkeklerin bir araya gelerek sürdürmeye çalıştığı programlardan bazılarını seçerek tanıttık. Son kısımda ise, el kitabında kullandığımız temel kavramları açıklayan bir sözlük, tavsiye kaynaklar ve şiddet durumunda başvurulabilecek kurumlara dair kısa bir liste sunduk. Kitapçığı hazırlarken beslendiğimiz temel kaynaklar feminist hareketin, Eleştirel Erkeklik Çalışmaları’nın ve LGBTİ+ hareketin erkeklikle ilgili eleştirileri, analizleri ve çalışmalarıdır…”

Ormana villa, otel, AVM, plaza yapılmaz: Beykoz Ormanlarına Dokunma

8 Ocak 2021 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanan “İstanbul İli, Beykoz İlçesi, Dereseki Mah. 267 Nolu Parsele İlişkin 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve 1/1000 Ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı” için itiraz süresinin son günü olan 8 Şubat 2021 tarihinde Beykoz Çevre Dayanışması, Beykoz Kent Dayanışması, TAÜ Dayanışması ve Kuzey Ormanları Savunması bir araya geldi ve #BeykozOrmanlarınaDokunma dedi.

Topladıkları 261 adet ıslak imzalı itiraz dilekçesini ilgili kurum olan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na ulaştırılması için İBB Planlama Müdürlüğü’ne teslim etmelerinin ardından 14.00’da bina önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdiler. “Çevre Şehircilik Bakanlığı’na İtirazımız Var!” diyerek hukuki itiraz işlemlerini gerçekleştirip, Kuzey Ormanları’nın İstanbul Beykoz Kirazlı mevkilerinde 111 bin m2 ormanlık alanını daha imara açan ve ticaret alanı ilan eden planlara itiraz ettiklerini dile getirdiler. 

Basın açıklamasının tam metni ise şöyle:

Basına ve Kamuoyuna;

Bildiğiniz üzere 8 Ocak 2021 tarihinde “İstanbul İli, Beykoz İlçesi, Dereseki Mah. 267 Nolu Parsele İlişkin 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve 1/1000 Ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı” adlı imar planları Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylandı. 

Bugün burada Beykoz Çevre Dayanışması olarak Beykoz Ormanlarının sahipsiz olmadığını ve Beykoz halkının bu imar kararının karşısında konumlanan ortak iradesini göstermek için toplandık. Kararın iptali için imzaladığımız dilekçeleri İBB Planlama Müdürlüğüne teslim ettik. Bölge halkı ve öğrenciler olarak umuyoruz ki bu itirazlarımız ilgili merci olan Çevre ve Şehircilik Bakanlığına ulaşır ve gerekli olan işlemler halkın sesine kulak verilerek yapılır. 

Dayanağını 5403 nolu Kanun 13. Maddesi d bendinden alan bu karar, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının bir tarım arazisinin imara açılmasında kamu yararı görmesi halinde, o araziyi imara açabilme yetkisi kullanılarak alınmıştır. Bizler bu kanun maddesinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca keyfi kullanıldığını düşünüyoruz ve iklim krizinin kapıda olduğu bu dönemde binlerce ağacın kesilip yerine Villa, AVM ve cami yapılmasında bir kamu yararı göremiyoruz. Tüm yetkilileri bu kararın bir an önce iptal edilmesi için gerekli işlemleri yapmak üzere göreve davet ediyoruz. 

Bizler İstanbul‘un kalan sayılı ormanlarından, son nefes kaynaklarından biri olan Kirazlı Ormanları‘nı sermayeye kurban etmemek için elimizden geleni yapacağız ve mücadelemizi sürdüreceğiz. 

Beykoz Çevre Dayanışması, Beykoz Kent Dayanışması, TAÜ Dayanışması ve Kuzey Ormanları Savunması olarak tüm kamuoyunu bu olayın takipçisi olmaya ve İstanbul’un son nefes kaynağının katledilmesine karşı dayanışmaya çağırıyoruz. 

BEYKOZ ORMANLARI DAYANIŞMAYA ÇAĞRIYOR!

Doğanın sesini duyuran roman: Ağaçlı Gül ve Hayal

Berna Durmaz’ın ilk çocuk romanı Ağaçlı Gül ve Hayal, Semih Gümüş’ün editörlüğünde Günışığı Kitaplığı’nın Köprü Kitaplar dizisinin çatısında okuyucuyla buluştu. Öyküleriyle tanınan ve sevilen yazar Berna Durmaz, bu romanında şehirleşmenin insanların hayatını ve doğayı nasıl tahrip ettiğini çocukların gözünden aktarmış.

Ağaçlı Gül ve Hayal, okuyucuyu köyde yaşayan ve köy okulunun kapanmasından sonra eğitimine devam edemeyen Hayal’in amcasının yanına büyük bir kente gitmesiyle karşılıyor. Gittiği büyük şehirde, köyünün imkansızlıklarından ve zorluklarından kurtulacağını düşünen Hayal, metaller ve betonlarla kaplanmış, doğadan kopmuş soğuk ve donuk bir yerle tanışıyor. Üstelik şehrin soğuk ve donuk halinin, orada yaşayan insanlara da sirayet etmiş olması küçük kız için tam bir hayal kırıklığı olmaya başlıyor.

Hayal, her ne kadar kitaba ismini vermiş olsa da hikayenin tek sahibi kendisi değil. Berna Durmaz, farklı evlerden çocukların olayları algılaması ve yön vermesi konusunda her karaktere neredeyse eşit fırsat vermiş.

Ağaçlı Gül ve Hayal, köyden kente göç eden ailelerin sosyo-ekonomik durumunda hayatlarının pek de hayal edildiği gibi olumlu yönde değişmediğini, aksine hayata yetişemediklerini, fırsat eşitsizliklerini de dramatize etmeden en doğal haliyle sunmuş.

Ağaçlı Gül ve Hayal

Roman, insanların şehirleşmeyle birlikte, inşaat sektörünün doğaya verdiği zararı çocukların da anlayabileceği sade bir anlatımla işlerken aynı zamanda büyüklerin bu zarara nasıl sessiz kaldığını da hikayenin olay örgüsünde gizemli bir ‘’ses’’i duyurarak anlatıyor. Bu anlatımın okuyucular için anlamlı ve heyecan verici olacağını söyleyebiliriz.

Bu orman, orada bir başına. Demirin, makinenin yanında yalnız…

Ağaçlı Gül ve Hayal

Hayal ve arkadaşlarının yaşadığı mahallede, herkesin duyduğu ama kimsenin sorgulamaya cesaret edemediği ve herkesin duymazdan geldiği bir sese çocuklar kulak veriyor Ağaçlı Gül ve Hayal’de. Ormanın derinliklerine, doğanın uyarılarına, ağaçların ihtiyaç duyduğu sevgiye…

Ağaçlı Gül ve Hayal konusu bakımından yalnızca, yetişkinlerin kulağını kapattığı, doğanın tahribatıyla sınırlı değil. Ailelerin çocuklarıyla kuramadığı iletişim de çocukların gözünden aktarılıyor ve onların gündelik yaşamına misafir oluyoruz. Evlerdeki görülmeyen, dinlenmeyen, konuşamayan çocukların dünyasındaki arkadaşlık, sevgi ve merak sayesinde onlarla bağ kurmamak mümkün değil.

Çocukların günümüz sorunlarından olan çarpık kentleşme, hava kirliliği, betonlaşma ve ormanların tahribatı gibi önemli konular hakkında, edebiyat sayesinde farkındalık kazanmasının çok değerli olduğunu düşünmekteyim.

Şüphesiz Berna Durmaz’ın Ağaçlı Gül ve Hayal romanı, çocuklar ve doğa arasında köprü olacak, akılda kalacak etkili ve sıcak hikayesiyle okuyucusu tarafından sevilen bir kitap olacak.

Sivil toplum örgütlerinden imza kampanyası: Beraberiz, vardık, varız, varolacağız!

“Beraberiz, vardık, varız, varolacağız!” diyen sivil toplum örgütleri LGBTİ+’lara nefret söylemi, Boğaziçi LGBTİ+ Çalışmaları Kulübü’nün kapatılması ve polis şiddetine karşı imza kampanyası başlattı. 

Sivil toplum örgütleri; LGBTİ+’lara nefret söylemi, Boğaziçi LGBTİ+ Çalışmaları Kulübü’nün kapatılması ve polis şiddetine karşı imza kampanyası başlattı.

70’den fazla örgütün imzasıyla başlayan kampanyada örgütler, “Yetkilileri LGBTİ+’lara nefret söyleminden vazgeçmeye, LGBTİ+ Çalışmaları Kulübü’nün kapatılması kararından geri dönmeye, polis şiddeti ve gözaltıları sonlandırmaya ve tutuklanan öğrencileri serbest bırakmaya çağırıyoruz” diyor.

beraberiz.org internet sitesi üzerinden başlayan kampanyaya sivil toplum örgütleri imza atmaya devam ediyor. Site güncellenerek, imza atan örgütler kamuoyuyla paylaşılıyor.

İmza kampanyasının tam metni ise şöyle:

“Beraberiz, vardık, varız, varolacağız!

“Biz eşitlik, adalet, özgürlük ve haklarımız için mücadele eden sivil toplum örgütleri olarak, 1 Ocak itibari ile Boğaziçi Üniversitesi Rektör atanma süreci sonrasındaki gelişmeleri takip ediyoruz.

“Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri başta olmak üzere anayasal demokratik haklarını kullananlara polis şiddeti, gözaltı ve tutuklamalar, LGBTİ+’lara üst düzey kamu görevlilerinin öncülük ettiği nefret kampanyaları ve Boğaziçi Üniversitesi LGBTİ+ Çalışmaları Kulübü’nün kapatılması hiçbir koşulda meşru değildir ve kabul edilemez. Öğrencilerin demokratik üniversite taleplerinin yanındayız. LGBTİ+’ların hak mücadelesi hepimizin mücadelesidir.

“Yetkilileri LGBTİ+’lara nefret söyleminden vazgeçmeye, LGBTİ+ Çalışmaları Kulübü’nün kapatılması kararından geri dönmeye, polis şiddeti ve gözaltıları sonlandırmaya ve tutuklanan öğrencileri serbest bırakmaya çağırıyoruz.”

Sivil toplum örgütleri imza atmak için beraberiz.org internet sitesini ziyaret edebilir.

Vegan beslenme için bir adım daha: Vegan kasap Limonita

Birçok haber kaynağından, sosyal medya kanalından “İlk vegan kasap Kadıköy’de açıldı” haberleriyle kendileriyle tanışmış olduk. Büyük emek ve özveriyle pandeminin bu zor günlerinde böyle bir girişim yapmaktan çekinmeyen Deniz ve Türker ile vegan kasap kavramı üzerine sohbet ettik. Keyifli okumalar ?

Vegan kasap nedir? Türkiye’de sizden başka bir örneği bulunuyor mu?

Yalnızca bitkisel bazlı et alternatifleri satan bir kasaptır Vegan Kasap. Türkiye’de henüz bizden başka örneği bulunmuyor, ama dünyada giderek yaygınlaşan ve kabul gören bir girişim kolu haline geldi. 

Bizim için vegan kasap yalnızca bitkisel et üretmek ya da satmak değil, aynı zamanda bu ürünleri vegan bir kasap olmanın birçok başka sorumluluğu da var. Paketlerken kullandığımız plastikten, gün içerisinde çıkardığımız atığa, ürünleri koyduğumuz torbaya, bu ürünleri minimum karbon ayak izi ile müşteriye ulaştırmaya kadar her açıdan düşünmeyi içeriyor. Karbon ayak izimiz sıfır değil belki, ama endüstrinin doğaya “karşı” değil doğanın devamlılığı için uğraşan bir parçası olmak amacımız.

Sunduğunuz ürünlerden ve içeriklerinden kısaca bahsedebilir misiniz? En çok beğenilen ürünleriniz hangileri ? 

Kasap sucuğu ve diğer vegan sucuk alternatifleri çok beğeniliyor çünkü bitkisel beslenmeye geçince belki de değiştirmesi en zor gelen alışkanlıklardan biri kahvaltı oluyor. Türk sofrasında da kahvaltı geleneğinin yeri ayrı, malum. Tüm sucuk alternatiflerinin bu denli ilgi görüyor olmasını biz kahvaltının bu kadar sevildiği bir kültürde yetişmemize bağlıyoruz. 

Bir başka en sevilen ürünümüz de tantuni. Çünkü bütün ev yemeklerine eklenerek protein oranını ve besleyiciliğini artırabilir. Tantuni formunda olduğu için, yalnızca ev yemeklerine değil; dürüm, sandviç gibi kolay alternatiflere de eklenebilir. Bizce bu yüzden en beğenilen ürünlerimizden biri haline geldi. 

Ürünlerinizle şimdiye kadar herkeste yerleşmiş olan kısıtlı vegan ürün anlayışına da meydan okuyor gibisiniz ?  Ek olarak vegan ürünlerin pahalı olduğuna dair genel bir kanı da var gibi kafamızda, doğru mu sizce de?

Vegan ürünlerin pahalı olduğu algısı, meyvenin, sebzenin, bakliyatın da vegan olduğunun unutulmasından kaynaklanıyor bizce. Bu kıyaslama yapılırken de yine yalnızca endüstrileşmiş ürünler baz alınıyor. Biz de, elbette ki endüstrinin bir parçasıyız. Dolayısı ile bize bakarak veganlık pahalı algısı yaratılmasının, üstelik bitkisel beslenmenin bu denli kolay ve yaygın olduğu ülkemizde, büyük haksızlık olduğunu düşünüyoruz. Kuru fasulye pilavı sevmeyen var mı? Yanında bir mercimek çorbası ile. İlla yoğurt arıyorsanız yanında, işte onun alternatifini sunmaya çalışıyoruz biz de. Kuru fasulyeyi etli yemeyi özleyemez mi bir vegan, sırf bitkisel beslenmeye geçti diye damak zevkini unutmak zorunda mı? Kuru fasulyeyi etsiz, mercimek çorbasını tereyağsız da yiyebilir bir insan. Damak zevki için bir yerlerde bir hayvanın eziyet çektiğini düşünüyorsa bunları hayvansal içeriklerle yemeyi reddedebilir. Ancak aynı lezzetleri, kuru fasulyeye bitkisel et, pilavına vegan tereyağ, yanında da fındık yoğurdu ile yemeyi istediğinde bu neden garip geliyor insanlara bu denli? Kendi vazgeçemediklerini başkaları özlüyor diye suçlamak, veganlara yapılan haksızlıklardan yalnızca biri. Örneğin fındıktan yaptığımız yoğurt alternatifine fındık yoğurdu denilmesine, ya da veganların yoğurt tadını özleme ihtimaline çok kızıyorlar. Oysa “çiğ fındıkları suda aktive edip, fermente ettikten sonra limon ile karıştırdığımızda elde ettiğimiz beyaz, kıvamlı madde” desek sorun çözülecek mi, ondan da emin değiliz 🙂 Vegan olanların birçoğu bu et ikamelerini de aramıyor ayrıca, ki ben bizzat onlardan biriyim. Vegan olmak chia tohumsuz ve avokadosuz bir hayat düşünemeyenlerin kurduğu bir dernek değil, vegan olmak bütün damak zevkini bir günde unutmak demek de değil, vegan olmak zaten yedikleriniz ve yemedikleriniz ile ilgili de değil. Vegan olmak hayvan sömürüsünün her aşamasının karşısında durmayı gerektiren bir yaşam biçimi, beslenme bu süreçlerden sadece biri. Biz de o süreci kolaylaştırmaya çalışıyoruz.

Farklı illere gönderim sağlayabiliyor musunuz ? 

Evet, kargolamaya uygun olan tüm ürünleri göndermeye çalışıyoruz. Ancak ürünlerde katkı maddesi kullanmamayı tercih ettiğimiz için, raf ömrü gibi nedenlerle gönderemediğimiz de pek çok ürünümüz oluyor. Websitemizde içerik bilgisini, kargoya uygun olan ve olmayan ürünleri güncelliyoruz. 

Hedefleriniz nelerdir? Bu tünelin sonu nereye varır, hayalleriniz nelerdir? 

Biz hedeflerimizden birine çok büyük bir tik attık bile. “Kasap” sözcüğünü seçme nedenimiz, veganlığın daha sık gündeme gelmesine ve daha da önemlisi gündemde kalmasına katkıda bulunmak. Yani TDK’yi okumadığımızdan değil 🙂 Tam olarak okuduğumuzdan, kasap denilince insanların aklına neyin geldiğini de, bunu yıkmak istediğimizi de çok iyi bildiğimizden bu kelimeyi seçtik. 

Ve “kasap” kelimesi tam da bu amaca hizmet etti bile.

Şimdi artık, vegan kasapları görmeye alıştırma sürecimiz başlıyor 🙂 Şaşırma evresini geride bırakıp, kafamızı çevirdiğimiz kasabın içerisinde hayvan eti değil bitkisel et görmeye alıştırma sürecimiz başlıyor 🙂 Şaşırtmak kolaydı, ama insanları buna alıştırmak hem vegan olanların hem de olmayanların hoşgörüsü, desteği ile olacak. Yalnızca kendimizden de bahsetmiyoruz. Vegan kasaplığın, vegan kozmetik dükkanı görmenin, vegan ayakkabıcının da yaygınlaşmasından bahsediyoruz. Birisi de Vegan Kürkçü açsın mesela, asla bir canlıya kıymak gerekmesin o kürk için. Vegan ayakkabıcı olsun. Ayakkabının veganı mı olur tartışılsın. Tartışılsın ki bir hayvan derisi kullanılarak ayakkabı yapmanın, sırf görsel kaygılar ile, o hayvana ne büyük haksızlık olduğu gündemde kalsın. Her mahallede bir vegan manav, pardon kasap, olana kadar çoğalır vegan popülasyonu umarız.

Tam da bu noktada #followthetram devreye giriyor. Vegan bir dünya mümkün derken, önce işe kendimizden, en yakın çevremizden, mahallemizden başlamak istiyoruz tabii ki. Bir veganın tramvayı takip ederek tüm ihtiyaçlarını karşılayabilmesini, tramvay ve çevresinde daha da çok vegan mekan açılmasını hayal ediyoruz. Ve sonra da bunun mümkün olduğunu tüm dünyaya anlatmayı. 

Bizim tünelimizin sonu yok yani, ama tramvayı takip edersek ışık var. 

Sizlere nereden ulaşabiliriz? Sosyal medya hesaplarınız aktif midir?

Vegan Kasap’ın dışında 2 adet Vegan Restoranımız var Limonita olarak: birisi Kozyatağı’nda, ilk açtığımız yerimiz. Diğeri ise kasabın hemen 5 bina aşağısında Moda’da. Sosyal medyada twitter ve instagramda var olmayı seviyoruz. Restoran hesaplarımızı limonitaclub adresinden yönetiyoruz, kasap hesabımız ise limonitavegankasap. Sosyal medyayı hem doğru mesajı iletme biçimi olarak, hem de günlük hayatımızın eğlenceli kısımlarını paylaşmayı sevdiğimiz için epeyce aktif kullanıyor olabiliriz… Mizahı çok seven ve önce kendisiyle dalga geçmeyi bilen insanlarız. Yalnızca biz değil, tüm ekip arkadaşlarımız böyle, hepsi eşsiz ruhlar.

Hayata müziği ile değen kadınlar-II: Neveser Kökdeş

Besteleriyle sayısız duyguya adeta dokunan Neveser Kökdeş, ara sıra sesiyle de değdiği dünyaya bazen hüzünlendiren bazen coşkulandıran ezgiler bırakarak ölümsüzleşirken çok sayıda bestesi ile hem dinleyenlerin gönlüne hem de tarihe imzasını attı. Büyük ihtimalle birçoğunuz onun bestelerinden dinlediniz ve kendisini çok iyi tanıyorsunuz ama eğer uzun süredir dinlemediyseniz, bu yazı hatırlatıcı olsun.  

Neveser Kökdeş, farklı tarihler belirten çalışmalar olsa da 1902 yılında doğdu. Aynı şekilde doğum yeri ile ilgili de farklı yerler ifade edilse de Kökdeş, Drama’da dünyaya geldi. Babasının sürgünleri değişik şehirlerde bulunmalarına sebep olurken Kökdeş, babasının ölümünden sonra Selanik’te okuyan ağabeyi Muhlis Sabahattin’in yanına götürüldü ve burada anaokuluna gönderildi. Aynı dönemde annesinin ikinci kez evlenmesi üzerine aile İstanbul’da, Fatih’te Sarıgüzel Caddesi’ndeki evlerine taşındı ve Kökdeş, ilkokula İstanbul’da başladı. Bir yıl sonra Aksaray’a taşındıkları için okulu değişti. Eğitimini Mürebbiye-i Etfal adlı özel bir okulda sürdüren Neveser Kökdeş, Ahmet Bey adlı bir öğretmenden ilk piyano derslerini aldı. Ardından ise dönemin ünlü İtalyan piyano öğretmeni Adinolfi’den ders almaya başladı. Daha sonra da bir Fransız mürebbiyenin derslerini izledi. 1913’te ilkokulu bitirdikten sonra aynı yıl Notre Dame de Sion’da orta öğrenimine başladı. Müzikle olan ilişkisi bu okulda daha da artarak devam etti. Pazarları, kilisede ilahi söyleyen Hıristiyan arkadaşlarına orgla eşlik etmeye başladı.

Yoğun ve başarılı geçen eğitim hayatı, müzikle ilişkisine arttırdığı gibi üretim sürecinde de etkili olmuş, Neveser Kökdeş sayısız besteye imza atmıştı. Neveser Kökdeş’in bestelerinin çoğu semâî usulünde ve şarkı sözlerinin neredeyse tamamı kendisine aitti. İlk bestesi, Gülüyorsun Güzelim, Gül, Güle Gülmek Yaraşır isimli şarkıydı.

Neveser Kökdeş, Colombia plak şirketi için, Asetlemeap, Çaresaz ve Ayşe operetlerini seslendirdi. Çaresaz operetinden “Yapma Çaresaz” ve Ayşe operetinden “Doya doya öpeyim” adlı parçalar, Operetler, Kantolar, Fanteziler adlı CD’de yer aldı.

Ülkesinde olduğu kadar yurt dışında da ilgi gören Kökdeş’in üreterek geçirdiği hayatı, 6 Temmuz 1962’de son buldu. Tabii buna son bulmak denirse!

Neveser Kökdeş’in bestelerinden bazıları şöyle;

  1. Gülüyorsun güzelim gül, güle gülmek yaraşır, (TRT), Usul: Curcuna / Makam: Hicaz,
  2. Aşkıma bâr olma gönül sevmiyorsa seni, (TRT), Usul: Semai / Makam: Nihâvend,
  3. Bana neler vaad etmiştin, hayal imiş meğer, (TRT), Usul: Semai / Makam: Nihâvend,
  4. Benim vefakâr yârim gül sen, (TRT), Usul: Semai / Makam: Nihâvend,
  5. Gönlümün baharı bir gün açacak mı aceb? (TRT), Usul: Curcuna / Makam: Segâh, Söz: Neveser Kökdeş,
  6. Hülyalarımın çiçeği soldu melâl içinde, (TRT), Usul: Curcuna / Makam: Segâh, Söz: Neveser Kökdeş,
  7. Kuş olup uçsam sevgilimin diyarına, (TRT), Usul: Semai / Makam: Segâh, Söz: Neveser Kökdeş,
  8. Neden sevdim, bilmem neden? (TRT), Usul: Düyek / Makam: Segâh, Söz: Neveser Kökdeş,
  9. Sanma seni unutur, (TRT), Makam: Segâh,
  10. Sen gidersen benim hâlim nice olur? (TRT), Usul: Müsemmen / Makam: Segâh,
  11. Teselligâhim oldu en ücrâ meyhâneler, (TRT), Usul: Curcuna / Makam: Segâh,
  12. Bakışının esrarı nedir ah bilsem, (TRT), Usul: Curcuna / Makam: Hüzzam,
  13. Gül olsam, ya sümbül olsam beni koklar mısın? (TRT), Usul: Aksak / Makam: Hüzzam, Söz: Neveser Kökdeş,
  14. Unutmam seninle geçen anları, (TRT), Usul: Curcuna / Makam: Hüzzam,
  15. Yoktur gönlüme senden baska canan, (TRT), Usul: Curcuna / Makam: Hüzzam, Söz: Neveser Kökdeş,
  16. Akasyalar altında, (TRT), Makam: Süzinâk, Gel de güzelim beni sevindir, Usul: Aksak / Makam: Süzinâk, Söz: Sadi Kurtuluş,
  17. Gülşeninde seyrettim ben gül renkli çehreni, (TRT), Usul: Curcuna / Makam: Süzinâk,
  18. Pek özledim o demleri, seninle bu yerleri, (TRT), Usul: Curcuna / Makam: Süzinâk, Söz: Neveser Kökdeş,
  19. Seni gördügüm gün beğendim, sevdim, (TRT), Usul: Semai / Makam: Süzinâk, Söz: Neveser Kökdeş,
  20. Sonsuz acı duydum bu gece, (TRT), Usul: Curcuna / Makam: Süzinak, Söz: Neveser Kökdeş,
  21. Yalvaran gönülle bakıp güzel gözlerine, (TRT), Usul: Curcuna / Makam: Süzinâk, Söz: Saime Hanım,
  22. Artık duy sesimi, ruhumu yakma, (TRT), Usul: Curcuna / Makam: Süzinâk, Söz: Neveser Kökdeş,
  23. Lemi gülzâr ederdim kâdir olsaydım eğer, (TRT), Usul: Curcuna / Makam: Hicazkâr, Söz: Neveser Kökdeş,
  24. Gönlümün pembe çiçegi, (TRT), Usul: Semai / Makam: Hicazkâr, Söz: Neveser Kökdeş,
  25. Gül dalında öten bülbülün olsam,(TRT), Usul: Düyek / Makam: Hicazkâr, Söz: Neveser Kökdeş,
  26. Ruhumda neşe, hayale daldım, (TRT), Usul: Curcuna / Makam: Hicazkâr, Söz: Neveser Kökdeş,
  27. Bir gün bana dönsen o uzak yolculuğundan, Makam: Hicazkâr, Beni güldürmedi bir an bu hayatın elemi, (TRT), Usul: Curcuna / Makam: Hicaz,
  28. Gözümün bebeği canımdan pek çok sevdim seni, (TRT), Usul: Düyek / Makam: Hicaz, Neylesem kâr etmiyor, (TRT), Usul: Curcuna / Makam: Hicaz,
  29. Ödemiş dağlarında, gözlerim bağlarında, (TRT), Usul: Aksak / Makam: Hicaz,
  30. Seni görmek ister gönlüm, (TRT), Usul: Aksak / Makam: Hicaz, Emelime ben eriştim, (TRT), Usul: Semai / Makam; Pencgâh, Söz: Neveser Kökdeş,
  31. Ey gül-i rânâ seni bir gül diye sevdim, (TRT), Usul: Devr-i Hindi / Makam: Acem Aşıran, Söz: Suat Güngören,
  32. Mest içinde seyre daldım, (TRT), Usul: Aksak / Makam: Hisâr Büselik, Söz: Neveser Kökdeş,
  33. Seni âh anmadan, aşkınla yanmadan, (TRT), Usul: Semai / Makam: Neveser, Söz: Neveser Kökdeş,
  34. Sırdır senin aşkın, bana bir sırr-ı ezeldir, (TRT), Usul: Curcuna / Makam: Neveser, Söz: Neveser Kökdeş,
  35. Sensiz geçen günlerim, (TRT), Usul: Curcuna / Makam: Sabâ, Söz: Neveser Kökdeş,
  36. Söyleyemem sırrımı sana açamam, (TRT), Usul: Semai / Makam: Sultani Yegâh, Söz: Neveser Kökdeş,
  37. Yüreğin kırık mıdır, düşünürsün pek derin, (TRT), Usul: Nim Sofyan / Makam: Hüseyni (Türkü), Söz: Neveser Kökdeş,
  38. Bin ızdırap içinde yanıp kavrulur iken, (TRT), Usul: Curcuna / Makam: Kürdili Hicazkâr,
  39. Bugün biz hep neşeliyiz, (TRT), Usul: Aksak / Makam: Kürdili Hicazkâr, Söz: Neveser Kökdeş,
  40. Bülbül sus, istemem dinlemek, (TRT), Usul: Semai / Makam: Kürdili Hicazkâr,
  41. Canandan uzak kaldı gönül, (TRT), Usul: Semai / Makam: Kürdili Hicazkâr, Söz: Neveser Kökdeş,
  42. Gönülden gönüle akan aşk gibi.(TRT), Usul: Curcuna / Makam: Kürdili Hicazkâr, Söz: Neveser Kökdeş,
  43. Kim derdi ki aşkımız bir hazin rüya olur, (TRT), Usul: Curcuna / Makam: Kürdili Hicazkâr, Söz: Rıfat Ayaydın,
  44. Ne kadar hoştu geçen günler, (TRT), Usul: Curcuna / Makam: Kürdili Hicazkâr, Akar pınar suyun ben olayım Efem, Usul: Ağır Aksak / Makam: Hicaz (Zeybek), Söz: Neveser Kökdeş,
  45. Gönlümle hüzünlenirken neşelendim birden, Usul: Aksak / Makam: Hüzzam,
  46. Yıllar geçti seni hiç unutmadım, Usul: Düyek /Makam: Neveser Kökdeş,
  47. Çağlayan billur sesinde bülbülün ahengi var, Usul: Semai / Makam: Süzinâk, Söz: Dr. Mustafa Biral,
  48. İçimdeki büyük aşkım inan ki kemâle erdi, Usul: Semai / Makam: Süzinâk Söz: Belkis Koçak,
  49. Okşuyorken rüzgârlar senin ipek saçını, Usul: Aksak / Makam: Süzinâk, Söz: Necmi Bey,
  50. Benimsin canan gücendin mi bana? “Usul: Semai / Makam: Süzinâk, Söz: Reşat Özpirinççi,
  51. Hazan oldu, soldu bütün gülizar, Usul: Sofyan / Makam: Süzinâk, Söz: Neveser Kökdeş,
  52. Harab ettin de beni döndürdün viraneye, Usul: Curcuna / Makam: Süzinâk, Söz: Samiye Hanım,
  53. Mehtaplı geceler sahilde gezerdik, Usul: Düyek / Makam: Süzinâk, Söz: Neveser Kökdeş,
  54. Bir hatıran kalsın kalpte, anayım ah anayım, Usul: Sofyan / Makam: Süzinâk, Söz: Neveser Kökdeş,
  55. Sensin benim ruhumda yaşayan tek sevgili, Usul: Sofyan / Makam: Süzinâk, Söz: Zerrin Hanım,
  56. Tatlı rüzgârındır esen, seni ne kadar sevdim bilsen, Usul: Curcuna / Makam: Süzinâk, Söz: Neveser Kökdeş,
  57. Bahriye Marşı Usul: Nim Sofyan / Makam: Nihâvend, Nihâvend Methal. Usul: Aksak (2 Hane),
  58. Gözlerimden hayalin acep neden gitmiyor. Usul: Curcuna / Makam: Nihâvend, Söz: Necmettin Hunca,
  59. Benden uzak kalma sevgilim sen, Usul: Semai / Makam: Nihâvend, Söz: Neveser Kökdeş,
  60. Ordu’nun ceylanları, pembe mor leylakları, Usul: Aksak / Makam: Hicazkâr,
  61. Beste: 28 Nisan 1955, Söz: Neveser Kökdeş,
  62. Bana bu acıyı neden bıraktın? Usul: Cureuna / Makam: Hicazkâr, Ahu-zar eylerken hande mi olur, Usul: Sofyan / Makam: Hicazkâr, Söz: Neveser Kökdeş,
  63. Doğdum ömrüme bu mesud gece, cananla kaldık baş başa, Usul: Curcuna Makam: Kürdili Hicazkâr, Söz: Neveser Kökdeş,
  64. Sundun bana bir bade, ateştir yanarım, Usul: Müsemmen Makam: Kürdili Hicazkâr, Söz: Suat Güngören,
  65. Nedir bu iftirak, neden bu ızdırap? Usul: Semai / Makam: Kürdili Hicazkâr, Söz: Neveser Kökdeş,
  66. Sen gidersen benim halim nice olur, Usul: Müsemmen / Makam: Segâh, Söz: Neveser Kökdeş,
  67. Ah, aşkı sevenler bilir, ızdırabı çeken bilir, Usul: Curcuna / Makam: Segâh, Söz: Neveser Kökdeş,
  68. Ah günler aylar geçer, neden gelmez üzersin, Usul: Aksak / Makam: Mâhur, Söz: Neveser Kökdeş,
  69. Rast Methal. Usul: Sofyan, Neden ey bülbülü seyda bu nâle, Usul: Aksak / Makam: Rast, Söz: Suat Gungören,
  70. Canımın cananısın, goncamsın, fidanımsın, Usul: Semai / Makam: Rast, Söz: Neveser Kökdeş, Artık git sevgilim, akşam oldu, Usul: Semai / Makam: Rast, Söz: Neveser Kökdeş,
  71. Seher vakti öten bülbülün hüzünlü sesi var, Usul: Semai / Makam: Rast, Söz: Neveser Kökdeş,
  72. Bir gün seninle baş başa kalsam dinlesem sesini, Usul: Semai / Makam: Rast, Söz: Neveser Kökdeş,
  73. Edalı yosma güzel kız, Usul: Aksak / Makam: Rast (Kanto),
  74. Neden sevdim ah neden? Usul: Semai / Makam: Rast, Söz: Neveser Kökdeş,
  75. Taktığın sevda çiçeği solmuyor, Usul: Semai / Makam: Rast, Söz: Mustafa Bey,
  76. Söyle sevgini anlat bana, Usul: Semai / Makam: Rast, Söz: Neveser Kökdeş,
  77. Aşk bir masaldır ah gönül, Usul: Semai / Makam: Rast, Söz: Neveser Kökdeş,
  78. İzmir’in güzel kızı, üzüm gibidir gözü (Kaşık havası), Usul: Sofyan,
  79. Söyleme bana hiçbir şey (Solan ümit, tango), Söz: Neveser Kökdeş,
  80. Sevgine doymadan bir kerecik (Hülyalarım, tango), Hüzün (tango), Onun sesi (tango), Işıklı geceler bilsen neler söyler (tango),
  81. Bir ilkbahar gecesinde yine dünden daha yalnız (kalbimle baş başa, tango), Aşkı söylüyor tatlı sesin (inci tango), Söz: Neveser Kökdeş,
  82. Ne olur biraz sevsem, sevişmek nedir bilsem (Neşeli olmalı, rumba),
  83. Uçtum aşkın diyarına (Aşk rüyası, tango),
  84. Bilemiyorum acaba beni sevdi mi? (Çapkın, swing), Söz: Neveser Kökdeş,
  85. Gönlümde hüzün hayale daldım, Bahar Valsi. Söz: Neveser Kökdeş, Bir derin uykudadır şimdi gönlüm (Beyaz gül), Usul: Curcuna / Makam: Rast, Söz: Neveser Kökdeş,
  86. Neden bu tatlı hayale daldım ben niye bilmem? (Sevgilime, tango), Söz: Neveser Kökdeş, Kalbimin sesi (tango).

Kaynak: Türk Müziğinde Batılılaşma Sürecinde Bir Kadın Bestekar: Neveser Kökdeş, Gülşah Çakarlı., İstanbul Kadın Müzesi

Serinin ilk yazısı için lütfen tıklayın: Hayata müziği ile değen kadınlar-I: Antonia Brico

Kundura Sahne’den sanatçılara açık çağrı: PerformLab’e başvurular başladı!

İstanbul’un önemli kültür ve sanat kurumlarından Beykoz Kundura’nın bu yıl başlattığı sanat ve düşünce programı KunduraLab, performans alanında disiplinlerarası ve uluslararası konsept ve pratik geliştirme programı PerformLab ile devam ediyor. Türkiye’den performans alanında işler üretmeye ilgi duyan ve bu alanda deneyimi olan tüm sanatçılara açık olacak PerformLab’in ilk atölyesi için beykozkundura.com’da başlayan başvurular 1 Mart’a dek sürecek ve sonuçlar 22 Mart’ta açıklanacak. Farklı alanlardaki pratiklerine performansı da dahil ederek çalışmalarını çeşitlendirmek isteyen sanatçılara yeni yaratım araçları ve perspektifler kazandırmayı amaçlayan PerformLab’e seçilecek 10 sanatçı, 29 Mayıs – 6 Haziran 2021 tarihleri arasında yapılacak atölyeye katılımcı olarak davet edilecek. Kundura Sahne’nin yeni kuşak sanatçılara yönelik araştırma ve geliştirme kurumu Productiehuis Theater Rotterdam ortaklığında ve Dutch Performing Arts’ın desteğiyle düzenleyeceği atölye, Hollanda ve Türkiye arasında sanatsal bir diyaloğun da başlangıcı olacak.

İstanbul’un önde gelen kültür ve sanat kurumlarından Beykoz Kundura’nın geçtiğimiz ay başlayan sanat ve düşünce programı KunduraLab, performans alanında disiplinlerarası ve uluslararası konsept ve pratik geliştirme programı PerformLab ile devam ediyor. Başvuruların bugün başladığı PerformLab’in ilk atölyesi, Türkiye’den performans alanında işler üretmeye ilgi duyan ve bu alanda deneyimi olan tüm sanatçılara açık olacak. 1 Mart’a dek sürecek başvuruların sonuçları ise 22 Mart’ta açıklanacak.

Araştırma ve sanatsal üretimlerini performans alanında sürdüren Ayşe Draz, sanatçı, küratör ve Productiehuis Theater Rotterdam’in Sanat Koordinatörü Melih Gençboyacı, performans sanatları küratörü ve yapımcısı Pelin Başaran ve Beykoz Kundura’nın küratörlüğünü yapan kültür&sanat direktörü S.Buse Yıldırım’ın jüriliğinde yapılacak değerlendirme sonucu seçilecek 10 sanatçı, 29 Mayıs – 6 Haziran 2021 tarihleri arasında PerformLab’in ilk atölyesine davet edilecekler. Beykoz Kundura ev sahipliğinde İstanbul’da gerçekleşecek 7 günlük atölye sonunda, katılımcıların gerçekleştireceği ve kültür sanat alanında önde gelen kurumların temsilcilerinin izleyici olarak davet edileceği bir sunum yapılması öngörülüyor. 

Türkiye ile Hollanda arasında sanat işbirliği

Çalışmalarını Hollanda’da sürdüren ve alanlarında ön plana çıkan sanatçılar Cherish Menzo, Benjamin Kahn ve Khadija El Kharraz Alami’nin, Türkiye’den katılımcılar ile kendi pratikleri üzerinden deneyim paylaşımı gerçekleştirecekleri PerformLab Türkiye’den ve Hollanda’dan sanatçıları bir araya getirerek olası işbirliklerinin ve iki ülke arasında sürdürülebilir bir sanatsal diyaloğun da ilk tohumlarını atmayı hedefliyor. Açık çağrı, Türkiye’den performans alanında işler üretmeye ilgi duyan ve bu alanda deneyimi olan sanatçılara açık olurken, atölyeye katılım da ücretsiz gerçekleşecektir. 

FelsefeLab devam ediyor

Beykoz Kundura’nın performanstan belgesel sinemaya, felsefeden antropolojiye, farklı disiplinlerin izinde yeni tartışma ve üretim olanakları sunmayı amaçlayan yeni platformu KunduraLab’in ilk halkası, geçtiğimiz ay başlayan FelsefeLab olmuştu. Kundura Sinema & Sahne’nin kürasyonlarından yola çıkarak felsefi yöntemlerin izinde kavramları anlamaya ve okumaya davet eden FelsefeLab, 2021 yılı boyunca yapay zekadan bilimkurgu sinemasına, merak uyandırıcı konular etrafında konuşma ve film programları gerçekleştirecek. FelsefeLab’in Dr. Umut Eldem ile gerçekleşecek konuşma serisi 11 Şubat’ta “Yapay Zeka Hakları”, 25 Şubat’ta da “Geleceğin Sentetik Dünyası” başlıklı konuşmalarla devam edecek.

Başvurular ve ayrıntılı bilgi için: beykozkundura.com

2021’e film dolu başlangıç: İstanbul Film Festivali Ocak Seçkisi

0

Pandemiyle beraber aslında, film izleme sayımızda da inanılmaz bir artış oluştu. Ben mesela, her gün bir film izlemeye çalışıyorum. Bazen bir günde 3 film izlediğim bile oluyor. Sinemayı sevmek ve izlediğin film hakkında biriyle tartışabilmek heveslendiriyor belki de…

Bu yıl festivallerden ve sinemalardan uzakta kaldığımız günleri, çevrimiçi festivaller ve platformlara gelen filmler vasıtasıyla aşabiliyoruz aslında. Yeni filmlere evden kavuşuyoruz kavuşmasına, ama sinemada izlemeyi de özlüyoruz bir yandan… İstanbul Film Festivali, pandemiden bu yana neredeyse her ay filmleriyle beni heyecanlandıran seçkiler hazırlıyor. Ocak 2021 için hazırlanan seçkideki birçok filmi de zevkle izledim. Haydi gelin, beraber o filmler hakkında biraz konuşalım…

85 YAZI / ÉTÉ 85

François Ozon’un yönettiği ve Félix Lefebvre, Benjamin Voisin ve Philippine Velge gibi oyuncuların rol aldığı 85 Yazı, hayatını kurtaran ve git gide kahramanı olarak benimsediği David’i bir dostu olarak görmeye başlayan genç çocuk Alexis’in hikayesine odaklanıyor.

Sevdiğimiz insanları hayalimizde mi yaratırız? sorusuyla, aslında aşkın hayatımızdaki yerini sorguluyor 85 Yazı. Müzikleriyle, hayatı ele alış biçimiyle ve ilişkilere olan bakışı da oldukça dikkat çekici. Belki türevleri çok olduğu için ‘aynılık’ hissi yaratabilir film, ama ritmiyle benzer konu işleyen filmlerden sıyrılıyor kimi zaman… Özellikle final bloğu, tamı tamına türevlerinden ayrılıp bambaşka bir yolculuk yaptırıyor izleyenlere… Merak unsurunun bütünüyle yayıldığı film, aşkın ve heyecanın da içine katılmasıyla etkileyici bir hal alıyor. Félix Lefebvre’nin umut besleyici performansı, filme ışık gibi yayılıyor.

UMUDUN DİLİ / PERSIAN LESSONS

Vadim Perelman’ın yönettiği, Nahuel Pérez Biscayart, Lars Eidinger ve Jonas Nay’in başrollerini paylaştığı Umudun Dili; genç Belçikalı Gilles’in, Nazi savaşında Yahudi olduğu için ölmemek adına söylediği yalana ve bu yalanın, Koch’a Farsça öğretmekle görevlendirilmesiyle ilerleyeceği yola doğru odaklanıyor.

Holokost döneminde Nazilerin Yahudilerle savaşı, birçok filmde anlatıldı. Duygu yoğunluğu ve farklı bir dramasıyla, içerisine farklı bir konunun eklendiği filmler her zaman daha önce çıkıyor. Umudun Dili, aslında kalbe dokunan bir hikaye ile türevlerinden ayrılıyor. Kendine yeni bir dil inşa eden bir adamın hayata tutunma çabasının, finalde umutların söndüğüne işaret edişi çok dokunaklıydı. Hayatın acımasızlıkları, bu acımasızlıkların meydana getirdiği yaralar ve bu yaralara merhem bulmanın güzel bir hikayesi… Film oyuna merak ediyoruz, bu yalan nereye kadar gidecek diye aslında. Ama film boyunca, uydurma bir şansla hayatta kalma mücadelesi görüyoruz. Kimi zaman kıskançlıklarla darbelense de bir şekilde sürmesi, umudun asla yok olmadığını hatırlatıyor.

Filmin kadrajları ve görüntü yönetimi de müthiş bir derecede. Daha önce “Kalp Atışı Dakikada 120” filmindeki performansıyla büyüleyen Nahuel Pérez Biscayart, bu filmde de her zamanki gibi olağanüstü bir performansta.  Ayrıca Lars Eidinger ve Jonas Nay de inanılmaz performanslar sergilemiş.

JUMBO

Zoé Wittock’un yönettiği, Noémie Merlant, Emmanuelle Bercot ve Bastien Bouillon’un rol aldığı “Jumbo”, Utangaç bir genç olan Jeanne’in lunaparkta bir oyuncağa karşı beslediği hislere odaklanıyor.

Sıra dışı, bir o kadar ilginç ve tuhaf bir hikayeye daldırıyor Jumbo… Aşkı ele alış biçimi farklı olan ve sıradan seyrin çarkını başka bir yöne savuran filmler aslında fark yaratıyor. Jumbo, o açıdan yenilikçi bir hikaye yaratmış. Hikayeler arası kopuklukların varlığı, biraz filmden ara ara kopmaya neden oluyor. Ama hikayeyi sıradan ele almamış olması, eşsiz bir noktaya taşıması, takdire şayandı. Görüntüler ve lunapark ışıklarının kullanımı, etkileyici bir dil eklemiş filme…

Noemie Merlant’ı Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi filmi sayesinde keşfetmiştim ve o filmde Adele Haenel ile muhteşem bir uyum yakalamışlardı. Jumbo’da Merlant’ı bir ayrı sevdiğimi söyleyebilirim. Bu kez daha genç bir kadına, ergenlik ve dik başlılığı çok başarılı bir şekilde sunuyor izleyene. Emmanuelle Bercot da şahane bir performansla filme renk katıyor.

BLIND SPOT / KÖR NOKTA

Patrick-Mario Bernard ve Pierre Trividic’şn yönettikleri Kör Nokta Jean-Christophe Folly, Isabelle Carré ve Golshifteh Farahani gibi oyuncuları buluşturuyor. Görünmez olduğunu keşfeden Dominic’e odaklanan film, karakterin iç ve dış dünyasını merkezine alıyor.

İlginç bir hikayeyi ana teması olarak alan film, görünmezlik ve körlük üzerine ırkçılığı da hikayesine almış. Filmde körlük engeli, görünmezlik metaforu ve siyahi ırkçılığı harmanlanmış ve aslında fantastik bir sessiz çığlık kahramanı çıkmış. Aslında tam muhteşem olabilecekken filmin hikayesinin bir bütünlük sağlayamamış olması nedeniyle, tam da içine giremiyoruz. Görünmezlik metaforu çok fazla gizemli anlatılıyor. Oyunculuklar ve görüntü dili de güzel aslında, ama göz doldurucu düzeye ulaşamamış. Bu tarz fantastik ve ilgi çekici bir filmden beklentim daha da yüksekti galiba…

DELETE HISTORY / EFFACER L’HISTORIQUE

Gustave Kervern ve Benoît Delépine’in yönettiği Delete History filminde başlıca rolleri Blanche Gardin, Denis Podalydès ve Corinne Masiero paylaşıyor. Filmi soyal medyanın insanların hayatını ele geçirmesine ve internete savaş açan 3 komşunun absürt mücadelesine odaklanıyor.

Dijitale esaretimiz, bir kez daha bir filmde dile geliyor. Aslında çok acı durumlar başa getiren bu mesele, biraz da uçarı bir komedi ile ele alınmaya çalışılmış. Tabi yaşların ilerlemesi, farklı bir çapa giriş ve bunu sosyal medyayı anlamaya etkisi de oldukça güzel anlatılmış Delete History filminde. Teknik anlamda biraz eksik kalmış bir film, ama absürtlüğü ince bir meseleyle bu kadar yakıştırması bile büyük bir başarı bence. Filmin süresi, hikayesine göre biraz uzun kaçıyor. Çünkü hem absürtlüğü merkezine alması hem de günümüzde ciddi bir hal alan sosyal medya ve telefonların getirdiği zorbalık, ilginç bir dille ele alınıyor. Ancak bazı fazlalık ve gereksiz uzayan sahneler atılsa film daha rahat izleti sunabilirmiş izleyene…

Blanche Gardin’in oyunculuğuna hayran kaldım. İlk başka karakterde kendimce olukça dalga geçtim. Ama film ilerledikçe, hem performansı zevkle izledim. Hem de karakteri bir yandan gerçekçi, bir yandan da aşırı absürt buldum. Eğlencesinin yanında, sosyal medyaya düşkünlük konusunda da dikkat çekmesi de önemli…

ŞARLATAN / CHARLATAN

Agnieszka Holland’ın yönetmenliğini üstlendiği filmde Joachim Paul Assböck, Jan Vlasak ve Ivan Trojan gibi oyuncular rol alıyor. Şarlatan, Çek şifacı Jan Mikolašek’in gerçek hayat hikayesinden esintiler barındırıyor.

Kaliteli bir sinematografi gözlemlediğimiz film, oldukça naif dokuları bir araya getiriyor. Evet, bir biyografi filmi ama içinde gerilimi ve naif dokusunu kaybetmeyen bir duyguyla oluşturulması, filmi başarılı kılmış. Yer yer hikayede fazla derinleşme ve anlatma derdinden dolayı bıkkınlık hissi yaratılmış gibi görünüyor. Ama hikaye çatısı güzel kurulmuş, sadece bazı noktaların fazla irdelenmesi, izleyeni filmden kopartabiliyor. Ustalıklı bir tıp teşhisi, mesleki başarının dönemin siyasetinden dolayı suç olarak görülmesi ve aşkın da bir pınar gibi yandan akışı belirli noktalar olarak filmde bulunuyor. Ivan Trojan, Josef Trojan ve Juraj Loj, inanılmaz performanslar sergileyen 3 oyuncu olarak filmdeler. Filme hisle bağlanma nedeni olarak başarılı oyuncuları önder olarak gösterebilmek mümkün…