Böceklerin yüzde 80’i son 30 yılda kayboldu. Bu hızlı çöküş önemli bir felaketle sonuçlanabilir.
18 Ekim’de Plos One adlı derginin yayımladığı bilimsel incelemeye göre 30 yılda böcek nüfusunun yüzde 80’i kayboldu. Durumun kaygı verici olup olmadığı sorusunun yanıtını uzmanlarda aradık.
Tozlaşmacı böceklerin azalmasının sonuçları
Bernard Vaissière (Ulusal Tarım Araştırmaları Enstitüsü İNRA’da araştırmacı, tozlaşma ve yaban arısı uzmanı)
Almanya’da son otuz yılda korumalı alanlardaki böcek nüfusunun azalması, daha genel ama pek de iç açıcı olmayan şekilde 2006’dan beri Avrupa’da görülen olayı açığa çıkarmıştır. Herkesin arı topluluklarının kaybından haberi vardır. Arıcılar tüm dünyada on yıldan beri her yıl bu olayla, sadece sert kış aylarında değil tüm yıl boyunca (arı topluluklarının çökmesi belirtisi) karşı karşıyadır. Burada söz konusu olan arıcılar tarafından yetiştirilen ve izlenen tek bir türdür. Gerçekten Fransa’da arı deyimi 900’den fazla türü kapsar. Bunların Fransa’daki nüfusları kurbağagil, sürüngen, memeli ve kuşların toplamının türlerinden daha fazla türe sahiptirler. Bunların Fransa’daki durumları pek iyi bilinmez ama Doğa’nın Korunması için Uluslararası Birlik’in (UICN) kırmızı listesinde ve Avrupa düzeyinde bu türlerin yüzde 14’ü tehlike altında ya da kaybolmakta iken türlerin yüzde 56’sı yeterli veriden yoksun görünmektedirler. Peki, neden kaygılanmalıyız?
Sorun gıda güvenliğidir. Çünkü tozlaşma için böceklere gereksinme duymayan ekimler dünya ölçeğinde beslenmemizin üçte ikisini oluştururlar: Buğday, mısır, pirinç gibi tahıllar, ne patates, ne pancar, ne şeker kamışı üretimleri için hayvanlara gereksinme duyarlar. Ama bu temel besinleri her gün yemek sonuçta tatsız ve sıkıcı bir beslenmeye yol açacaktır ve ayrıca dengesizdir. O halde, kalan yüzde 30 sağlığımız ve yaşamda kalmamız için önemlidir.
Bağların meyveleri, kavun, kabak ya da çilek gibi bostancılık ürünleri, ayçiçeği (ve palm ağacı) gibi yağlı kültür bitkileri ya da proteinliler (baklagil) ya da meralık sebze türü tohumluklar (yonca, kaba yonca) ve esasen sebzelerimizin hepsinin (lahana, turp, havuç, pırasa, soğan) üretimleri böceklerin tozlaşma işlevine bağlıdırlar ve tozlaşma sağlayan böceklerin beslenmemiz üzerindeki tıbbi etkileri ünlü tıp dergisi The Lancet’te açıkça gösterilmiştir. Ayrıca çevremiz üzerinde etkileri de. Çünkü arıların azalması sadece ekimlerle ilgili değildir. Avrupa’da bitkilerin yüzde 75’i böceklere bağlıdır, yani eşeyli üretimleri ve gelişmeleri de.
Çiçekli bitkilerin yüzde 80’inin kaybolduğu bir dünya düşünülebilir mi? Kekiksiz, lavantasız, biberiyesiz bir Provence (Fransa’nın güney doğusunda, Akdeniz kıyısında lavantasıyla ünlü bir vilayet) ya da katırtırnağı olmayan bir İspanya düşünülebilir mi? Sadece buğdaygillerin olduğu bir manzarayı seyretmek zorunda kalmayacağımızı ümit ediyorum. Çünkü başka bir inceleme arıların azalmasıyla, 2006 yılından itibaren böceklerle tozlaşan çiçekli bitkilerin rüzgâr ya da tek başına ve birlikte tozlaşan bitkiler lehine azalacağını göstermiştir.
Fransa’da 2016 yılında “Fransa, Tozlaşmanın Toprağı” adlı ulusal bir eylem planının uygulanması bu gerilemeyi tersine çevirmeyi amaçlar. Böcek nüfusunun azalması karşısında, görevin genişliği ve katedilecek yol daha iyi anlaşılır. Kamu yetkililerinin bilinçlenmesinin beklenen amaçlarla örtüşeceğini temenni edelim. Çocuklarımız ve onlara bırakacağımız dünya için bu önemlidir.
***
Avrupa politikalarının yetersizliği
Jérôme Murienne (Biyolog, CNRS’de araştırmacı, Biyoçeşitlilik incelemelerinde moleküler biyoloji uzmanı)
İnceleme bir kez daha bomba etkisi yarattı. İncelenen gruplar ve coğrafi ölçek farklı olsa da, biyoçeşitlilikle ilgili son incelemelerle aynı sonuca ulaşıyorlar. Yakın zamanda “kitlesel kayboluşlardan” söz edilirken, şimdi “biyolojik yok oluş”tan söz ediliyor. Tabii, birçok ekosistem hizmetlerinin gerçekleşmesi için böcekleri korumanın önemi üzerine çok fazla kanıt ileri sürebiliriz. Bu yıl yayımlanan biyoçeşitllik ve ekosistemik hizmetler için hükümetlerarası platformun ilk raporu çoğu tozlaşma sağlayan böceklerin kaybolma tehditlerini ve bunun küresel tarım için ekonomik ve toplumsal sonuçlarını gözler önüne sermiştir. Ama böceklerle ilgili tükenme çözümlemesinin parmak bastığı nokta daha da önemli. Sadece korumalı alanlarda gerçekleştirilen inceleme çevre korumaları konusunda Avrupa politikalarının uyumsuzluğunu gösteriyor.
1992’den beri, “habitat” direktifi hayvan topluluğunun korunması için Avrupa mevzuatının temel taşını oluşturur. Avrupa Komisyonu’nun son raporu da bu konuda Fransa’nın gecikmesini gösterir: Natura2000’in (Koruma alanlarının Avrupa ağı) kapsadığı toprakların sadece yüzde 12,7’si koruma altındayken Avrupa’da bu oran yüzde 18,1’dir. Bununla birlikte, korumalı alanlarda bile, biyoçeşitlilik tehlike altındadır ve küresel değişikliklere neden olmaktadır: İklimsel değişiklik, tarımsal yoğunluk ve tarım ilacı kullanımı. Yaşama alanlarının korunmasını biyoçeşitlilikten ayırarak, “boş ekosistemlere” ulaşma riskini almaktayız. Bu çevrecilerin bildiği bir olay olup en önemli çevre işlevlerinin sağlanmadığı durumdur; yani tozlaşma, tohumların dağılması, maddenin çözülmesi…
Toprakla ilgili kapsamın aksine, 2000 yılı su çerçeve direktifi su kitlelerini değerlendirir ve omurgasızların, balıkların biyoçeşitliliği hakkında doğrudan göstergeleri ölçer. Her topluluğun değişikliği “çok iyi”, “iyi”, “orta”, hatta “çok kötü” ekolojik durumlardan geçebilir. Çevrenin korunmasının şu kadar hektar korumalı alan ya da uydularla ölçülen şu kadar yüzde orman alanı olarak ölçülemeyeceği açıktır. Biyoçeşitliliğin zamanla ortaya çıkacak eğilimleri hakkında yerinde yapılacak ölçülmüş verilere çok gereksinmemiz vardır. Bu amaçla, böcek toplulukları (karasal ya da sularda) standart yöntemlerle örneklenmeli ve çevresel değişikliklere karşı yanıt verilmeli, böylece ekosistemlerin “sağlık durumu” hakkında tutarlı bilgiler sağlamalıdır.
***
İnsanlık mirasına bir kayıt
Henri-Pierre Aberlenc (Böcekbilimci ve sınıflandırma bilimcisi, tropikal böcekler uzmanı)
Böceklerin kaybolmasından neden endişe etmeliyiz? Fransa’da bilinen böcek sayısı 40 bin 800, dünyada 1 milyon. Henüz kayda geçmemiş olanlarla birlikte bu sayıların Fransa’da 46.000, dünyada da 4 milyon olduğunu söyleyebiliriz. İnsanları sokan tahripçiler sadece bir azınlık. Kuzey ülkelerinde kaybolanlar böcek nüfusudur; türler değildir. Böceklerin çoğunluğu halen mevcuttur ama kimileri kaybolmuştur, kimileri yok olma eşiğindedir. Toptan yok olma evresi gelecektir (tropikal bölgelerde gerçekleşmekte). Bu böcek nüfuslarının çökmesi belirtisidir (BNÇB). Bu paradigmanın ana akım bilim ve kamu tartışması içine girmesi iyidir. Ama bu olayın 1970’ten beri birkaç ve 2000’li yıllardan itibaren de çoğu böcek-bilimci tarafından bilindiği açıktır! 2008 yılında, böcek nüfusunun 1950 yılından beri azaldığını ve 1990 yılından beri çöküş içinde olduğunu ve kovan arılarının azalmasının anlaşılmasının ise sadece BNBÇ bağlamında özel bir olay olduğunu yazmıştık. Bu tehditlerle dolu bir felaket midir? Çok sayıda türle ve çok daha fazla sayıda popülasyonuyla, böcekler doğada her yerde, tüm yaşam alanlarında (habitat), tüm besin zincirlerinde bulunurlar. Böcekler bitkileri düzenlerler, tozlaşmayı sağlarlar, dışkı ve ölüleri temizlerler, yırtıcılardır ve diğer böcekleri asalaklaştırırlar ve böylece nüfuslarını denetlerler ve birçok omurgalıya besin sağlarlar. Toprakların doğal verimliliği temelinde olan organik maddenin ayrıştırılması (çürümesi) ve yeniden kazanılması konusundaki işlevleri çok önemlidir. Avustralya’da, sürü hayvanları sömürgeciler tarafından getirilir ve bokböceği olmadığından meralar dışkılar nedeniyle kaybolur ve sinekler öyle çoğalır ki sorunu çözmek için bokböceği meralara getirilip bırakılır.
İşgalci türlere karşı en iyi mücadele doğada karşı karşıya olan böcekleri bir araya getirmektir. Tozlaşmayı sağlayan böceklerin gerilemesi (arı ve diğer böcekler) ekilen birçok bitkiyi de önemli ölçüde etkiler. BNÇB böcek yiyen kuş nüfusunu da etkiler (kırlangıç, keçisağan, gri keklik). Yırtıcı böcek ve asalaklar tarafından tahripiçilerin doğal düzenlenmesi önemlidir ve tarıma sağlanan bu hizmetler olmazsa zarar daha da fazla olacaktır. Böcekler doğal zincirin önemli halkası olduğundan, BNÇB bunları önemli ölçüde etkiler ve düzenlerini bozar. Sonuçlar denetlenemez hale gelebilir ve yaşam niteliği, beslenme ve insan sağlığı için ağır olabilir. Eğer yarın bir kelebek uçmazsa dünya için çok büyük kayıptır! Böcekler insanlık mirası hanesine estetik düzlemde yazılmalıdır. Güzellikleri, biçimlerinin çeşitliliği, renkleri 48 yıllık böcekbilimcilik sonrası bile beni heyecanlandırıyor!
Evrim milyonlarca tür içinde etkili uyum türleri yarattı ve bu bizim yaratabileceğimiz kapasitenin çok da ötesinde. Bu genetik, harika bir mirastır, biyokimyasal, morfolojik, duyumsal ve davranışsal bir başarımdır, bilim için tükenmeyen bir keşif damarıdır. Böyle bir mirası kayıtsızça yok etmek büyük bir cahilliğe, nitelenmesi zor bir barbarlığa ve çocuklarımıza karşı inanılmaz bir sorumsuzluğa bağlıdır.
***
Besin kaynaklarımızın yüzde 35’i
Gilles Lanio (Fransız Arıcılar Birliği UNAF Başkanı) ve Henri Clément (UNAF Genel Sekreteri)
G.L.: Bu Alman incelemesi durumun ağırlığını gösteriyor ve söz hafif kalıyor. Böceklerin yüzde 80’i son 30 yılda kayboldu. Bu hızlı çöküş önemli bir felaketle sonuçlanabilir. Böcekler beslenme zincirinin önemli bir halkası olduğundan, tarımsal uygulamalar bunun sorumlusu olarak gösterilmektedir. Fransız arıcılar arılarını yaşayan arılarla yeniden oluşturmasalardı, kovan arıları kırlarımızdan son on yılda tümüyle kaybolmuş olacaklardı! Gerçekten, her yıl ülkede bulunan 1.200.000 kovandan 300.000’i kaybolmaktadır. Biyologlara göre yüzde 30. Genelde 3-4 yıl yaşayan, bazen de 5 yıl yaşayan arıbeyleri şimdi her iki yılda yenilenmelidir. ABD’de bu her yıldır! Bununla birlikte, 1996’dan itibaren, Fransız arıcılar alarm zilini çaldılar ve tarım ilaçlarını işaret ettiler, özellikle nörozehirli olan neonikotinoidleri… Gaucho, Cruiser’ları… Bunlar ayçiçeği zamanında çiçek toplayan arıların kaybolmasından, bahar ve kış aylarında büyük ölçüde arı topluluklarının ölümüne yol açmaktan sorumludurlar.
Çok az insan bu sorunla kendini alakalı hisseder ve tarım-kimya sanayinin devleri, lobiciliğin düzenbazları ve alışkanları karşısında bilimsel, medyatik ve hukuksal alanda, özellikle Fransız Arıcılar Birliği’nin yürüttüğü mücadele çok zordur. Bununla birlikte, bugün neonikotnoitlerin arıları öldürdüğü saptanmıştır ve çevreci dernekler, bilim insanları, seçilmişler ve vatandaşlarımızın büyük bir çoğunluğu arıların geleceğinden endişe duymaktadırlar ve ilgilenmektedirler. Çünkü yararlı olduklarını bildikleri kadar vazgeçilmez olduklarını da bilmektedirler. Çevrenin gerçek nöbetçileri olan arılar ne yazık ki çoğu kez bize ekosistemlerin hızla ve kaygı verici şekilde bozulduğunu haber vermektedirler.
H.C.: Arılar insanlar tarafından tüketilen ya da kullanılan bal, arı sütü, polen, balmumu, arı reçinesi ve hatta zehir gibi maddeleri üreten böceklerdir. Sadece bitkilerden kaynaklanan, doğal ve gerçek olan, birçok öğeyle zengin olan bu ürünler sağlık ve esenliğimiz için çok yararlıdır. Ama bugünün meydan okuması başka yerde gizli. Dünya genelinde en yetkili ve tanınan bilim insanlarına göre gıda kaynaklarımızın yüzde 35’i tozlaşma sağlayan böcekler tarafından sağlanmaktadır. Bu kaynaklar gıda çeşitliğimizin yüzde 65’ini temsil etmektedirler. Her şeyin finans konusu olduğu bir dünyada yaşadığımızdan, bu dünyanın 153 milyar dolarlık bir piyasa olduğunu ve bu miktarın yalnızca Fransa için 3,5 milyar olduğunu söyleyelim. Ayrıca biyoçeşitlilik ve tohum üretimi konusununa girmiyoruz. Birçok insan pırasa, havuç, soğan ve arı arasındaki bağı bilmez. Bu sebzeleri tüketebilmek için tohuma sahip olmak gerek ve bu tohumlar eğer uzman şirketler bunları çiçeklendirirse ve arılarda bunları tozlaştırırsa elde edilir.
Ama bu tozlaşma hizmetini sağlamak için, kovan arıları yalınız değildir. Topraklarımızda binden fazla yabani arı türü vardır ve yüzde 20’si topluluk şeklinde, yüzde 80’i yalnız yaşarlar, dolayısıyla nazik ve kırılgandırlar. Yaban arısı, eşek arısı, sinek, kınkanatlılar, kelebekler, uğurböceği gibi diğer birçok böcek de çok önemli rol oynarlar ve kimilerinin rolünü başkası yerine getiremez. Çünkü sadece bir tek tür bitkiyi tozlaştırırlar ve birinin yaşamı diğerine bağlıdır.
Eğer bir bitki kaybolursa, böcek de kaybolur. Böcek kaybolursa, bitki de hemen kaybolur. Sonuçta, yapılan birçok incelemeye göre tozlaşmanın en iyi durumda olması kovan arılarının ve yabani böceklerin arasındaki sinerjiye bağlıdır. Herkesin yararı için, Avrupa’nın tarımsal ilaç girdilerini azaltmak için güçlü önlemler alması ve tehlikede olan varlığımızı, mirasımızı, böcek dünyasını koruması gerekmektedir.
[L’Humanité’teki Fransızca orijinalinden İsmail Kılınç tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]
Alıntı: Sendika.org