Ana SayfaYaşamCinsel DevrimCinsel şiddeti anlamak: Tutuklu tecavüzcü erkekler üzerine bir inceleme

Cinsel şiddeti anlamak: Tutuklu tecavüzcü erkekler üzerine bir inceleme

-

Geçtiğimiz günlerde hadım yönetmeliği olarak da bilenen Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlardan Hükümlü Olanlara Uygulanacak Tedavi ve Diğer Yükümlülükler Hakkında Yönetmeliğin resmi gazete yayımlanmasıyla cinsel şiddet hakkındaki tartışmalar yeniden alevlendi. Aslında cinsel şiddet ya da kadına yönelik şiddetle ilgili çalışmalar yapmış bu konularda kafa yormuş kişilerin yönetmelikle ilgili düşüncelerini okuduğunuzda, konu ile ilgili tartışmaya mahal bırakmayacak kadar net bilgilere ulaşmak mümkün olsa da, “yıl olmuş 2016” idam çığırtkanlığı yapan bir toplulukta yaşadığımız düşünülürse bu konuda iki çift laf etmek gerekliliği hâlâ gün gibi ortada.

cinsel siddeti anlamakBen ise iki çift laf etme ihtiyacı içinde Diana Scully’nin ilk basımı 1994 yılında yapılmış ve İngilizce’den çevrilmiş “Cinsel Şiddeti Anlamak-Tutuklu Tecavüzcü Erkekler Üzerine Bir İnceleme” kitabından biraz bahsetmeyi istedim. Ve eminim ki bu yazıyı yazışımın her saniyede “Lütfen lütfen bir insan evladı da alsın şu kitabı okusun bir tek kişinin bile bakış açısını değiştirse ne mutlu ne güzel olur” hissinden bir saniye bile kurtulamayacağım.

Kitap teşekkür ve son söz hariç 7 bölümden oluşuyor. Bu bölümlerde içeriye bakış (araştırmanın nasıl hangi koşullarda yapıldığı, zorlukları) tecavüz sorunu, tutuklu tecavüzcülerin profili, cinsel şiddetin haklı kılınması, cinsel şiddeti mazur göstermek, tecavüz: düşük riskli yüksek ödüllü bir suç, tecavüz erkeklerin sorunu değil midir başlıkları altında cinsel şiddet konusunda başka araştırmalarla da desteklenen detaylı bilgiler yer alıyor ve bu sorun tartışılıyor. Tecavüzün bir iktidar sorunu olmasına odaklanmakla birlikte, saldırgan erkeği dürtülerini kontrol edemeyen ruhsal anlamda hastalıklı sapık yaradılışlı olarak tanımlamanın nasıl bir yanılgı olduğunu aslında tecavüz sorununu kökünden beslemeye devam eden bir yerde durduğunu da çok güzel örneklerle betimliyor. Tutuklu tecavüzcülerin profilinde çoğu tecavüzcünün akıl hastalığı olmadığını, akıl sağlığı sistemi ile olan ilişkilerinin diğer grup suçlularından daha fazla olmadığının altını çiziyor.

Dikkatleri kurbanlaştırılmış kadınlar üzerine yoğunlaştırmak cinsel şiddet içeren erkek dünyası için yeterli bir tehdit de oluşturmamaktadır çünkü erkek cinsel şiddetinin ip ucu kadınlarda değildir.

Erkek cezaevlerindeki tecavüzcülerle yapılan görüşmelerin sonucu ortaya çıkan bu kitap aslında öncesinde bir araştırma olarak planlanmış. Her şeyden önce çalışmanın en değerli yönü cinsel şiddet suçunda erkekler üzerine odaklanmış olmasında yatıyor. Şöyle ki ülkemizde kadına ve çocuklara yönelik şiddet (cinsel şiddet bunun alt başlığıdır) baz alınarak yapılan çalışmalara baktığımızda da öznesi kadın olan çalışmaların çok daha fazla olduğunu görmekteyiz.

Bunun nedenlerini sorguladığımızda aklımıza en basitinden ilk önce şiddet maruz bırakılan kadınlara erişimin daha kolay olması geliyor. Örneğin herhangi bir sağlık çalışanı cinsel şiddet konusunda bir çalışma yapmak isterse kendisine hasta olarak başvuran şiddete maruz bırakılan kadına çok daha kolay ulaşabiliyor. Oysaki suçun failine erişim çok daha zor. Bu kişilerle bir çalışma yapmak istediğinizde cezaevlerinden, adalet bakanlığına kadar uzanan geniş yelpazede izinler dizisi almanız gerekiyor. Ama suçun faillerinin bu suçun üretildiği toplumsal yaşantıyla ilgili de çok önemli bilgiler verdiğini de göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Aslında Diana Scully’nin kitabı en çok da bu özelliğiyle gözümüze çarpıyor.

Tecavüz “kadınlara hadlerini bildirmeye” yönelik bir şiddet eylemi ve toplumsal denetim mekanizmasıdır.

Kitap erkeklerin toplumsal cinsiyet rolleriyle ne kadar özdeşleştiğinden, cinsel şiddeti gerek kadına gerek kadına sahip olan kocasına ders vermek ve haddini bildirmek, güçlü hissetmek, iktidar kurmak için araç olarak kullanmalarından bahsederek konuyu derli toplu bir şekilde anlamamıza yardım ediyor. Toplumdaki kadın erkek rollerinin cinsel şiddetin en temel beseleyicilerinden biri olduğunu; tecavüzcü erkeklerin yaptıkları şeyin nasıl suç sayıldığını anlamakta güçlük çekmelerinden hapishanede olmalarına anlam veremediklerinden anlıyoruz.

Örneğin bir kadın seks işçisiyse ya da erkekle buluşup bir iki bira içtiyse ve erkek hesabı ödemesine rağmen ona cinsel ilişki teklif ettiğinde hayır diyorsa, ya da gecenin bir saati otostop çekiyorsa, ya da bakire değilse ve erkek onla cinsel ilişkiye girmişse kendini suçlu olarak bile görmüyor neden ceza aldığına anlam veremiyor ve asla kendisini tecavüzcü olarak tanımlamıyor. Çünkü zaten bu kadınlara nasıl farklı bir şekilde davranmasının beklendiğini anlamlandıramıyor.

Cinsel şiddet ve erkeklik ilişkisiyle ilgili en güzel tanımlamaları tecavüzcü erkeklerin ağzından çıkan aşağıdaki cümlelerden anlıyoruz:

“Alkol zaten orada olan ve ama bu yoğunlukta denetlenemeyecek olan şeyleri ortaya çıkardı. Üstün ve güçlü olmak kendi tatmini için başkalarını kullanmak duygularının hepsi su yüzüne çıktı.”

“Kendimi maço ve ondan üstün hissettim. Belki biraz da kızgınlık. Pasaklı bir orospuydu ve her şeyi haketmişti. Bana bir statü verdi.” 

“Kendini aşağılanmış, kızgın ve kulanılmış hissettiğini sanıyorum. Vücudunda dokunduğum yerleri kirletilmiş hissetti. Ben de tam da bunu istiyordum.” 

“Onu yakaladım ve öldüresiye dövmeye başladım. Sonra o işi yaptım. Ne yaptığımın farkındaydım. Deliye dönmüştüm. Kendime hakim olabilirdim, fakat olmadım. Bunu onunla ve kocasıyla ödeşmiş olmak için yaptım.”

“Tecavüz mutlak hakimiyet duygusuydu. Tecavüzden önce her defasında kendimi güçlü ve öfkeli hissederdim. Kadınları aşağılayarak kendime dünyada benden değersiz hiç değilse bir kişinin daha bulunmasını kanıtlamak istiyorum.”

Bu yazının sonunda da; cinsel şiddet kadının değil erkekliğin sorunudur, toplumun ve toplumsal cinsiyet rollerinin kaçınılmaz olarak doğurduğu bir durumdur, erkeği hadım ederek, çok ağır hapis cezaları vererek, hatta idam ederek çözülebilecek bir şey kesin olarak değildir hatta bu çözüm önerileri bu sorunu doğuran zihniyeti beslemeye ve köklendirmeye devam etmektedir, diye bas bas bağırmaya devam edelim. Kitabın cinsel şiddet konusuyla ilgili ciddi sıkıntısı olan araştırmak, anlamak isteyen birilerinin okuma listesinin bir kenarında durmasını da ümid edelim.

SON YAZILAR

Dünyanın Öteki Yüzü: Genç yazardan alışılmışın dışında hayaller kur(dur)an öyküler

EdebiyatHaber’de gerçekleştirdiği Yazarın Odası söyleşileriyle tanıdığımız Meltem Dağcı’nın ilk öykü kitabı Dünyanın Öteki Yüzü, İthaki Yayınları’ndan çıktı. Yetmiş yaşına geldiğinde ölüm şeklini seçme özgürlüğüne kavuşan kadınlar,...

Yeryüzüne Dayanabilmek…

Düşünüyorum da acaba neden yazıyoruz?  Hele ki günümüzde hiç kimsenin doğru dürüst okumadığını bilirken... O halde sadece kendimizi tatmin etmek için mi yazıyoruz? Yoksa bu, karşı...

Hayalleri yarım kalmadı sadece korktular ama susmadılar…

Farkında olduğum şey sadece buydu; bir sistem tutturulmuş ve o sistemin onları koruduğuna inanan birkaç fanatiğin zaman içerisindeki kontrolsüz baskısının sonuçlarını izliyorum şu dünyada aklımı...

Öngörülemeyenler üstüne; kişisel bellek, büyük veri ve algoritmalara dair

Yapay zekanın ve algoritmaların telefonlarda ortam dinlemesi yaptığı hepimizin bildiği ama çokça dile getirilmeyen ya da tartışılmayan bir durum halini aldı. Varsayalım, arkadaşlarımızla konuşuyoruz: “Ne...

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol