76 yaşındaki Amerikalı müzisyen Bernie Krause, 46 yıldır doğanın sesini kaydediyor. Rüzgarı, kuşların ötüşünü, hatta böcek larvalarını bile!
Gençliğinde Pete Seeger ile de çalışmış, elektronik müziğin usta isimlerinden biri Bernie Krause’un çok sevdiğimiz birçok filmin müziklerinde de imzası var. 46 yıl boyunca 15 bin hayvanın sesini banda almış ve bunlardan 4 bin 500 saatlik bir kayıt yapmış. “Bu bir orkestradır ama yok edilen bir orkestra’’ diyor.
“Küçük de olsa, büyük de olsa her yaşayan organizmanın kendine özgü bir ses karakteri vardır” diyen Krause, 46 yıldır, insanın gelip de bozamadığı doğanın sesleriyle ilgileniyor.
Canlıların ses gücünün hayal edemeyeceğimiz kadar güçlü olduğunu da söylüyor: “Denizlerde yaşayan bazı memelilerin çıkardığı ses suda değil de havada olsaydı kulağınızın dibinde patlayan bir tüfek gibi etkisi olurdu. Mesela birkaç santimlik bir karides türü var. Onun için hayvanların en gürültücüsü diyebiliriz. O minik görünüşüne oranla çıkardığı sesin gücü, bir senfoni orkestrasının gücünden dokuz kat fazladır.”
Doğadaki sesleri ekolojik bir olgu olarak ele alan Krause, “ses ortamı ekolojisi” adını verdiği ve giderek de yaygınlaşan bilim ve araştırma dalının kurucusu. Bu ekoloji üç boyuttan oluşuyor: Biyofoni (hayvanların sesi), jeofoni (yağmur sesi, akan şelalenin çıkardığı ses gibi doğanın kendi sesleri) ve antrofoni (insan sesleri). Krause ve arkadaşları bu sesleri kaydetmekle yetinmiyor; zaman, mekan ve hava şartlarına göre analiz ediyor. Bunların sonucunda elde edilen bilgiler ve saptanan değişimler de bizlere önemli ekolojik bilgiler sunuyor.
Doğanın müziği susuyor mu?
Krause’un araştırmalarına bakıldığında antrofoninin zaman içinde sürekli artan ve diğer iki boyutu ezen bir yükselişi var. Bu da bazı türlerin yaşam düzenlerinin bir şeylerden etkilendiğinin kanıtı.,
Kendisi bu durumu şöyle açıklıyor: “45 yıl boyunca yaptığım binlerce ses kaydını incelediğiniz zaman, neredeyse yüzde 50’sinin günümüzde bozulmuş veya yok edilmiş olduğunu üzülerek fark ediyorsunuz. Bundan elli yıl önce babam, kız kardeşimi ve beni alıp tatil yapmak üzere Yellowstone Doğal Parkı’na götürmüştü. İnsanın yarattığı her gürültüden uzak, kuşların, küçük hayvanların, hafif bir yelin noktaladığı nefis bir sessizlikten başka ses yoktu. Şimdi oraya tekrar gittiğimde hayal kırıklığı yaşadım. O güzellik yok artık. İnsanlar ve makinelerin gürültüsü o sihri bozmuş. Madencilik ve ormancılık girişimleri, kentlerin büyüyüp yayılması gibi girişimler ve bunların yarattığı hava kirliliği biyofoni ve jeofoniyi ezip geçmekte. Bunların doğal düzeni bozduğunu anlamak gerek. Bizler farkında değiliz, ama hayvanların yaşamında, beslenme ve benzeri işlevler nedeniyle, ses dünyasının yeri çok büyük. Alıştıkları doğal ses ortamının allak bullak edilmesi yaşantılarını etkiliyor.”
İsterseniz çalışmalarının bir miktarına internet sitesinden ulaşabilirsiniz: www.wildsanctuary.com
Kaynak: The Guardian, BBC