Arkadi ve Boris Strugatski kardeşlerin yazdığı Tanrı Olmak Zor İş kitabı, geçtiğimiz Haziran ayında Hazal Yalın’ın çevirisiyle İthaki Yayınları‘nın bilimkurgu klasikleri rafında yerini aldı. Kitaba geçmeden önce hayatları da yazdıkları romanlar kadar etkileyici olan Strugatski kardeşlerden bahsedelim biraz.
Arkadi Strugatski 28 Ağustos 1925’te Batum’da doğdu. 1925 sonbaharında ailesiyle birlikte Leningrad’a taşındılar. İkinci Dünya Savaşı başladığında, Arkadi önce savunma geliştirmelerinde sonra da el bombası üretiminde çalıştı. 1942’de Alman kuşatması altında olan Leningrad’dan babasıyla birlikte tahliye edildi. Kaçtıkları tren saldırıya uğradı ve tek kurtulan Arkadi oldu. 1955’te ordudan ayrıldığında Review Dergisi’nde, sonrasında ise Detgiz (Devlet Çocuk Yayınları) ve Devlet Siyasi Yayınları’nda editörlük yaptı. Arkadi Strugatski, savaş başlamadan çok önce bilimkurgu hikayeleri yazmaya başlamıştı. Daha sonra el yazmalarının tamamı abluka sırasında kayboldu. 1986’da ünlü bilimkurgu yazarı Vyacheslav Rybakov ve yönetmen Konstantin Lopushansky ile birlikte çalıştığı “Ölü Bir Adamın Mektupları” adlı senaryosu ile Devlet Ödülü kazandı.
Boris Strugatski 15 Nisan 1933’te Leningrad’ta doğdu. Savaş bittikten sonra Leningrad’a geri dönen Boris, Eyalet Üniversitesi’nden gökbilimci olarak mezun oldu. 1964’te ağabeyi Arkadi ile birlikte SSCB Yazarlar Birliği’ne kabul edildi. 1972’de genç bilimkurgu yazarları için Leningrad Eyalet Üniversitesi’nin başına getirildi. 2002’de Noon, XXI Century Dergisi’nin Genel Yayın Yönetmeni oldu ve aynı yıl Yıllık Edebiyat ve Sanat Ödülü’nü aldı. 2008’de kendisine Bilim Sembolü madalyası verildi.
Strugatski kardeşlerin birlikte yazdıkları ilk eser Crimson Bulutları Ülkesi oldu. Sovyet-Rus bilimkurgu edebiyatının en sevilen yazarları olan Strugatski kardeşler, romanlarında diğer bilimkurgu romanlarının aksine insanları ve politik sorunları ele aldılar. Eserlerinin birçoğu sansür yüzünden değiştirildi. Uzayda Piknik adlı romanları 1977’de İngilizceye çevrildi ve ünlü film yönetmeni Andrey Tarkovsky tarafından “Stalker” adıyla sinemaya uyarlandı.
1964 yılında yazdıkları “Tanrı Olmak Zor İş” kitabı da yazarların izni olmadan 1989 yılında sinemaya uyarlandı. Strugatski kardeşler, ilk başlarda Dumas’nın Üç Silahşörler kitabından esinlenerek eğlenceli bir roman yazmak istediler. Ancak 1962 yılının Aralık ayında dönemin Sovyetler Birliği hükümet başkanı Nikita Kruşçev Moskova’da bir modern sanat sergisini ziyaret eder ve eserlere hakaretler yağdırır. Basında büyük yankı bulan bu olay, sanatçıların lincine kadar varır. Bu olaylardan etkilenen Tanrı Olmak Zor İş insanların yüzüne gerçekleri vuran, karanlık ama mizahi göndermeler de içeren bir roman haline gelir. Kitabın önsözünü kaleme alan Hari Kunzru’nun da dediği gibi, Strugatski kardeşler kitabı yazarken hatırı sayılır bir politik baskı altında çalışırlar.
Kitapta aydınların, yazarların ve okuma-yazma bilenlerin linç edildiği, öldürüldüğü bir uygarlık anlatılır.
Kahramanımız Don Rumata (Anton) dünyadan Arkanar’a gönderilen gözlemcilerden biridir. Bu krallıktaki feodal gelenekleri, faşizmi kayıt altına almakla yükümlüdür ve gezegenin gidişatına müdahale etmesi kesinlikle yasaktır. Diğer gözlemciler gibi “gezegenin işlerine karışmama” kuralına karşı gelme isteği yüzünden zaman zaman zorlanan Anton da psikolojik eziyetler çekmektedir. Don Rumata’nın totaliter bir rejimde baskı altında yaşayan aydınları, bilgeleri, yazarları ve şairleri kurtarmaya çalışırken başından geçenleri okuyoruz Tanrı Olmak Zor İş kitabında.
Kitabı okurken Don Rumata’nın yerine geçtiğinizi fark ediyorsunuz. Faşizmin kurduğu cümlelere karşı sinirlerinize hakim olmanız hayli zor. Kendinizi ister istemez bugünle kıyaslama yaparken buluyorsunuz.
Bütün belalar, kardeşler, bütün belalar şu okumuşlardan çıkıyor! Önce gelmiş parayla saadet olmaz, diyorlar, sonra köylü dediğin de insan evladıdır; sonra küfre varan maniler, peşinden ayaklanma… Hepsini asacaksın bunların, kardeş! Mesela ben olsam ne mi yapardım? Evvela sorardım: Okuman yazman var mı? Öyleyse doğru darağacına! Mani mi yazıyorsun? Darağacına! Çarpım tablosu mu biliyorsun? Sen çok şey biliyorsun, doğru darağacına!
Hayatta kalan şarkıcılarına katı bir sansür uygulayan, ressamlarına işaret levhalarını boyatan, aydınlarını yok eden, öldüren, bilime, sanata ve kültüre karşı olan Arkanar gezegeni, okuyanlara çok tanıdık gelecek. Zira bana göre Dünya da ahmaklar sürüsünün yönettiği bir Arkanar uygarlığına dönüşmekte. Bu düzeni nasıl değiştireceğimizi düşünürken de eleştiriye önce kendimizden başlamalıyız. Çünkü tüm bunlar olurken susarak, rahat koltuklarımızdan kıpırdamayarak Dünya’nın Arkanar’a dönüşmesine sebep olanlar en başta bizleriz. Bir toplumda aydınlar, yazarlar, sanatçılar olmadan ilerleme de olmaz.
Geleceğin önlerinde serili olduğunu, onlarsız gelecek olmayacağını bilmiyorlardı. Geçmişin korkunç hayaletleriyle dolu bu dünyada biricik gelecek umudu olduklarını, toplumun organizmasındaki maya, vitamin olduklarını bilmiyorlardı. Bu vitamini yok edersen toplum çürümeye başlar, güçten düşer, kasları zayıflar, gözler canlılığını yitirir, dişleri çürür. Hiçbir devlet, bilim olmadan gelişemez; komşuları yok eder onu. Sanat ve genel kültür olmazsa devlet kendini değerlendirme ve böylece çeki düzen verme yetisini kaybeder, her saniye ikiyüzlüler ve alçaklar doğurmaya başlar, yurttaşlarında tüketim çılgınlığı ve kibir gelişir, sonunda da daha akıllı komşularının kurbanı oluverirler. Ellerinden geleni artlarına bırakmasınlar, kitap kurtlarına zulmetsinler, bilimi yasaklasınlar, sanatı yok etsinler; er ya da geç ayakları birbirine dolanacak, dişlerini çaresizce ve nefretle sıkacaklar ama iktidar sarhoşu ahmak ve cahillerin nefret ettiği insanlığa yeni bir yol açılacak.
Çevrildiği her dilde ses getiren Tanrı Olmak Zor İş kitabının İthaki Yayınları’ndan çıkan çevirisindeki arka kapak yazısını da sizlerle paylaşıp, bu muhteşem romanı bir an önce kitaplığınıza eklemenizi tavsiye ediyorum.
“Eğer tanrı olduğumu düşünebilseydim, gerçekten de tanrı olurdum.”
Arkadi ve Boris Strugatski, entelektüel açıdan kışkırtıcı, inanılmaz eğlenceli, cesur ve eleştirel kitaplarıyla “Sovyetler döneminin en büyük bilimkurgu yazarları” sıfatını hak eden yegâne ikili. Tanrı Olmak Zor İş ise insanlığın karanlık geçmişinin kalbine yapılmış en cesur yolculuklardan biri.
İnsanlık, Dünya’nın her bakımdan aynısı olan, üzerindeki insanların karanlık çağdan öteye gidemediği bir gezegene gözlemciler göndermiştir. Bu gezegenin gidişatına müdahale etmelerine hiçbir şekilde izin verilmeyen bu gözlemcilerin asıl amacı insanlığın karanlık çağını her ayrıntısıyla kayıt altına almaktır. Büyük bir değişimin eşiğindeki Arkanar Krallığı’nda halk baskı altında yaşar, yenilikler daha beşiğinde boğulur ve okuma yazma bilenler linç edilir. Bu gezegene gönderilmiş gözlemcilerden biri olan Anton, Don Rumata ismiyle bir asilzade hayatı yaşarken bir yandan da dönemin aydınlarını kurtarmaya çalışır.
İleri bir medeniyet, geri kalmış bir medeniyetin gelişimine müdahil olabilir mi? Hızlı gerçekleşen değişimler başarısız olmaya mahkûm mudur?
Tanrı Olmak Zor İş, neden tanrı olunmaması gerektiğinin bir panoraması.
Arkadi ve Boris Strugatski kardeşlerin İthaki Yayınları’ndan çıkan diğer kitapları;
Kıyamete Bir Milyar Yıl
Pazartesi Cumartesiden Başlar