Araştırmalar ve medyada paylaşılanlar, kadın liderlerin aleyhine olan cinsiyet stereotipi örnekleriyle doludur. Bir kadın yönetici, onun için çalışan insanlar tarafından “muhtemelen” daha az ciddiye alınır. Erkekler başkalarını yönettiğinde ise genelde iddialı ve becerikli oldukları addedilir. Ancak kadınlar başkalarını yönettiğinde genelde sevilmezler, sert ya da patronvari olarak nitelendirilirler.
Yeni çalışmamız, bu rivayete yeni bir ışık tutuyor. Cinsiyet stereotipleri sadece kadınlara değil, aynı zamanda erkeklere de zarar vermektedir. Neden mi? Çünkü sadece kadınları ve erkekleri değil, meslekleri de stereotipleştiriyoruz.
İtfaiyeciler ve hemşireler
Çoğu meslekte cinsiyet stereotipi vardır. Hemşirelik bir kadın mesleği olarak düşünülürken itfaiyecilik bir erkek mesleği olarak düşünülür. Önceki çalışmalar gösteriyor ki bir erkeğin mi yoksa bir kadının mı işe daha “uygun” olduğuna dair beklentilerimizi şekillendiren bu stereotipler, istihdam etmede ön yargı olabileceğinden güçlü olgulardır.
Örneğin, bir erkeğin ya da kadının o işe başvurmasını, işe erkeğin mi yoksa kadının mı alınacağını, her birinin alacağı maaşı ve hatta terfileri belirleyen performans değerlendirmelerini de etkiler.
Ancak her şeyden önce, bu cinsiyet stereotiplerinin mesleklerle ilişkilendirilmesi ne kadar hızlı gelişti? Bu stereotipler kişinin otorite seviyesini ve mesleği yapan erkek ya da kadına gösterilen saygıyı ne dereceye kadar etkileyebilir?
Bir meslek nasıl stereotipleşir?
Bu sorulara cevap vermek için cinsiyeti belirsiz olan bir mesleği inceledik: Orta Amerika’da mikrofinans kredi müdürü.
Bu bölgede mikrofinans kredi müdürlüğü yeni bir meslek ve meslekte cinsiyet dengesi var. Çoktan cinsiyet stereotipine sokulmuş meslekler olan itfaiyeciliğin ve hemşireliğin aksine, çalışma yürüttüğümüz mikrofinans bankasındaki kredi müdürlerinin yaklaşık yüzde 50’si erkek, yüzde 50’si de kadın.
Ticari mikrofinansın doğası, yöneticilerin pozisyonlarını daha çok cinsiyet belirsizliğine sokar. Mikrofinans, bilindiği üzere “maskülen” olan finans endüstrisiyle ilişkilendirilir ancak aynı zamanda “feminen” olarak görülen sosyal hizmet ve yoksulluğun giderilmesi çalışmalarının mirasına da sahiptir.
Ayrıca incelediğimiz bağlamda, kredi yönetimi mesleği 10 yıldan daha az bir süredir var ve yeni olması, müşterilerin bahsedilen mesleğin bir “erkek işi” mi yoksa “kadın işi” mi olduğuna dair güçlü bir ön yargıya sahip olma ihtimallerini azaltmıştır.
Bankada incelediğimiz kredi müdürlerinin ilgilendikleri müşteriler sık sık değiştirildi. Bu değişim, kredi alanların geri ödeme şekillerinin erkek ya da kadın kredi müdürleriyle eşleştirildiklerinde nasıl farklı olduğunu gözlemlememizi sağladı. Örneğin kredi alan kişi, ilk olarak erkek bir müdürle eşleştirilebilir ve sonra bir kadın müdüre transfer edilebilir. Bu değişim süreci, değişen tek şey müdürlerinin cinsiyeti olduğu zaman müşterilerin geri ödeme oranlarının nasıl farklılık gösterdiğini incelememize katkı sağladı.
Zamanında ödeme yapmak, borçlunun müdürü “otoritesi geçerli ve direktifleri izlenmesi gereken biri” olarak gördüğünün işaretidir. Buna karşın, ödemeyi geciktirmek borçlunun “erkek ya da kadın müdüre sorumluluklarını daha rahat şekilde kabul ettirebileceğini hissettiğinin” işaretidir. Borçlular ödemelerini geciktirirse bu, müdürün itaat sağlama yeteneğinden yoksun olduğunu, bu yüzden de otoriteden yoksun olduğunu gösterir.
Müşterilerin bu işe bir cinsiyet biçmesi ve bu roldeki (kadın ya da erkek) herhangi birine cinsiyet stereotipine göre davranması için sadece bir etkileşim yetti. (Ki bu, kredi müdürlüğü pozisyonu “kadın mesleği” olarak görüldüğünde daha az otorite anlamına geliyordu.)
Yani, müşterinin ilk müdürü kadın olunca, daha sonra erkek bir müdüre transfer edilseler bile ilk önce erkek bir müdürle eşleştirilen birine kıyasla borçlarını geciktirmeye daha eğilimlilerdi. Bu etkiler, gelir ve borç büyüklüğü gibi ödemeyi etkileyebilecek diğer faktörleri hesaba kattığımızda bile devamlılık gösterdi.
Müşterileri işi bir “kadın işi” olarak algılamış olan erkek müdürler, müşterileri işi bir “erkek işi” olarak algılamış erkek müdürlere kıyasla büyük bir dezavantaj yaşadı.
Erkekler en başta başka erkek kredi müdürüyle çalışmış bir müşteriyle işi yürüttüğünde, müşteri onun direktiflerine karşı oldukça itaakârdı. Ancak en başta kadın kredi müdürüyle çalışmış bir müşteriyle işini yürüttüğünde müşteri onları çok daha az otoriter buldu.
Cinsiyetleştirilmiş meslekler hepimize zarar verir
Cinsiyet stereotipleri mesleklerle ilişkilendirildiğinde, bu durum insanların o pozisyonda iş başına gelen erkek ya da kadına yüklediği otoriteyi etkiler. Bu yüzden erkekler, başkalarının kadınlarla ilişkilendirdiği pozisyonlarda çalışırken olumsuz ön yargılarla karşılaşırlar.
Bulgularımız, erkek ve erkek stereotipiyle ilişkilendirdiği yönetim işlerinde çalıştıklarında erkeklerin müşteriler üzerinde yeterli miktarda otorite kurabildiklerini göstermektedir. Ancak aynı yönetim işleri bir kadınla ilişkilendirildiğinde, o pozisyonda çalışan erkeklerin otoritesinin ciddi derecede daha az geçerli olduğu gözlenmiştir.
Diğer bir deyişle, araştırmamız, kadınlara erkeklerden daha az otorite veren toplumsal ön yargının ve bir mesleği “kadın işi” olarak kalıplaştırmanın hepimize zarar verdiğini gösteriyor.
Yeteneklerimize en uygun işi yaptığımız ve otoriter pozisyondaki bir bireyin cinsiyetine bakılmaksızın aynı saygıyı gördüğü bir dünyada yaşamak istiyoruz. Eğer hepimiz cinsiyeti olmayan rollerde çalışan erkekleri ve kadınları destekleyebilirsek, belki de keyfi ve demode cinsiyet kalıplarına göre bazı çalışanların değerini daha az düşürür hale gelebiliriz.
Kaynak: World Economic Forum