“20 Eylül 2011 Ankara; 3 canımız,
20 Ağustos 2012 Gaziantep; 10 canımız
11 Mayıs 2013 Hatay; 52 canımız,
5 Haziran 2015 Diyarbakır; 5 canımız,
20 Temmuz 2015 Suruç; 34 canımız,
8 Eylül 2015 Iğdır; 13 canımız,
10 Ekim 2015 Ankara; 109 canımız
12 Ocak 2016 Sultanahmet Meydanı; 11 canımız,
17 Şubat 2016 Ankara;28 canımız,
19 Mart 2016 İstiklal; 4 canımız,
13 Mart 2016 Kızılay Meydanı; 35 canımız,
7 Haziran 2016 Vezneciler; 11 canımız yandı.”
“Öncelikle yapılan katliamlarda yaşamını yitirenleri anıyor, hepimize baş sağlığı diliyorum.”
2 sene önce, tarihte bugün; Ankara’nın göbeğine bir bomba, ülkeye bir ateş düştü. Bu öyle bir ateş ki “barış” için birleşen herkesin canını yaktı; Türk, Kürt, Çerkez, Laz, Bulgar, yaşayan 67 milletten insan, birbirine düşman olmuş her bir ırk bu ateşte yandı ve ölen 109 canımız oldu.
Terörün dini, dili, ırkı, vatanı olmaz; sadece ateşi ve elinde kalan kanı olur. Bu öyle bir ateş ki barış için birleşen herkesin kalbini cehenneme çevirdi. Fikirlerimizi ve düşüncelerimizi bombayla yok etmek istediler fakat fikir, düşünce bombayla parçalanabilir mi? Düşüncelerimizi öldürebilir mi patlayan bir bomba? “Barış” fikri için birleşenler, Elif, Orhan, Hakan, Ayşe, Ece, Leyla Aziz, Umut gibi ölen bizler olduk, düşüncelerimiz değil. Bu fikir; hepimizin kardeşliği, bu fikir bombayla patlar mı? -Bu fikir ki hepimizin dirilişi.-
10 Ekim 2015 ANKARA
10 Ekim 2015 tarihinde, KESK, DİSK, TTB, TMMOB çağrısı ile çok sayıda insan “Emek, Demokrasi ve Barış” mitingi için bir araya geldiler. Tren garı önünde kortej oluşturup saat 10.00 da yürüyüşe başlanılacağı duyurulmuştu ve saat 10.10 da, yürüyüşe başladıktan 10 dakika sonra, gar önünde birbirine yakın iki ayrı noktada iki bomba patladı. Olay yerinde yaşamını yitiren insanlar, sağ kalan insanlar ve olay yerinde bulunan sağlık görevlileri ile daha sonra olay yerine gelen ambulans personeli tarafından kontrol edilip olay yerinde bırakılmışlardır. Yaşamını yitirenler mitingde kullanılacak bez afiş ve pankartlarla örtülmüştür. Yaralılara müdahale edilirken kalabalık bir çevik kuvvet polisi ekibi olay yerine biber gazı ve tazyikli su sıkarak müdahalede bulunmuş ve sağlık personelinin ilkyardım çalışmalarını engellemiştir. Olay yerinden uzaklaşmaya çalışan gruba cop kullanarak, kargaşa çıkmasına neden olmuştur. Olay yeri sağ kalan insanlar tarafından şerit çekilerek muhafaza altına alınmış ve şeritlerin etrafında kalarak yerde yatan arkadaşlarını yalnız bırakmamıştır.
Olay yeri incelemesi olay yerinde bulunan uzman polislerin verdiği bilgiler ile bombanın patlatılma biçiminin ve bomba düzeneğinin Suruç’taki patlama ile benzerlik gösterdiği söylenmiştir. Fakat bombaların patlatıldığı cadde üzerinde yapılan incelemede, zeminde bir tahribat olmadığı ve bombanın yerden yaklaşık 1 metre yukarıda vücuda bağlı olarak patlatıldığı görülmüştür [1].Yapılan soruşturmanın sonucunda saldırıyı IŞİD üyesi Yunus Emre Alagöz ile Suriye uyruklu bir teröristin gerçekleştirdiği ve Yunus Emre Alagöz, 20 Temmuz 2015 tarihinde Suruç’ta 34 kişinin öldüğü saldırıyı gerçekleştiren Şeyh Abdurrahman Alagöz’ün ağabeyi olduğu tespit edildi.
10 Ekim 2015 ve Devlet Üzerine İnceleme
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine göre, devletlerin iki yükümlülüğü bulunmaktadır; negatif ve pozitif yükümlülüktür. Negatif yükümlülük, ihlal etmeme; pozitif yükümlülük, önlem alma ve koruma yükümlülüğüdür. Bu bağlamda, “Emek, Demokrasi ve Barış” mitinginde Türkiye’nin en kanlı terör saldırısı yaşanmış, yaşama hakkı ve toplanma özgürlüğü ağır bir şekilde ihlal edilmiştir. 109 kişinin ölümüne neden olan bombaların patlamasında devletin pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır. Binlerce insanın Ankara’ya geleceği ve Ankara Tren Garı’nda toplanacağı ve saat 10.00’da yürüyüşün başlayacağı günler öncesinden bilindiği halde, devlet toplanma ve yürüyüşe geçme alanında (gar önü ve gara açılan yol güzergâhlarında) hiçbir önlem almamıştır [2].
Dönemin İçişleri Bakanı Selami Altınok, güvenlik önlemlerinin, üst arama işleminin, miting alanı için alındığını belirtmiş ve bu açıklamasıyla gar önü için önlem alınmadığını itiraf etmiştir. Toplanma özgürlüğünün mitingin gerçekleştiği mekanla sınırlı olduğunu belirterek ağır bir ihlal yapıldığı yani negatif yükümlülüğün yerine getirilmediği açıkça belirtilmiştir.Dolayısıyla, yaşam hakkı bakımından devletin bu tutumu kabul edilemez niteliktedir [3].
DİPNOT
[1]https://www.ihd.org.tr/10-ekim-2015-tarihinde-ankara-merkez-tren-gari-onunde-emek-demokrasi-ve-baris-mitingi-toplanma-yerinde-gerceklestirilen-katliam-insan-haklari-dernegi-on-gozlem-raporu/
[2]https://www.ihd.org.tr/10-ekim-2015-tarihinde-ankara-merkez-tren-gari-onunde-emek-demokrasi-ve-baris-mitingi-toplanma-yerinde-gerceklestirilen-katliam-insan-haklari-dernegi-on-gozlem-raporu/
[3]https://www.birgun.net/haber-detay/ihd-ankara-katliami-nin-on-raporunu-yayimladi-92086.html