Marianne Breslauer fotoğrafçılığıyla, samimiyetiyle ve konusuyla son derece vurucu davranarak şık, güzel ve toplumsal cinsiyet normlarını bükebilen çeşitliliğe sahip, interseks asaletini en iyi şekilde konumlandırmış kadınları gün yüzüne çıkarıyor. Berlin’de, bir bohem olarak doğan Breslauer, bir süreliğine Paris’te Man Ray (ABD’li bir fotoğraf sanatçısı) üzerine çalıştı ve böylelikle Almanya’daki evine dönmeden önce birtakım ticari başarılar kazandı. Breslauer, Queer bir ortam içinde Yahudi bir artist olarak çalışırken, nihayet İsviçre’ye kaçtı, fotoğrafçılıktan erken emekli oldu ve bir adamla evlenip galerici olarak hayatına devam etti.
Breslauer tarafından fotoğraflanan birçok güzel yüz arasında çok yakın arkadaşı olan İsviçreli yazar, gazeteci ve fotoğrafçı Annemarie Schwarzenbach da vardı. Annemarie Breslauer’e göre o, “ne kadın ne erkek, ama bir melek, baş melekti”. Çapkın ve isyankâr bir kişiliğe sahip olan Schwarzenbach, Nazi sempatizanlarından oluşan varlıklı ailesine, anti-faşist yayınlara bağış yaparak karşı koydu. Daha sonra Büyük Bunalım’ın zirvesinde olan Amerikan sendikalarını destekledi. Üstelik Hindistan ve Türkiye’yi boydan boya otostopla gezerek yaşadığı maceralardan, lezbiyen ilişkilerden bahsetmeye bile gerek yok. Hayatı bağımlılıklarla mücadeleyle ve intihar girişimleriyle geçen Schwarzenbach, 34 yaşında bisikletten düşerek hayatını kaybetti. Ardında 170 makale ve 50 adet foto-raporlaması dahil birçok çalışma bıraktı.
Kaynak: dangerousminds