Yaşadığımız şu süreçte hepimizin aklında türlü sorular var. Dünya ne zaman normale dönecek? Her şey eskisi gibi olacak mı? Neler değişecek? İnsan soyu bu yaşadığı deneyimden bir ders çıkaracak mı? Kapitalizmin bir anda çöktüğü, tüm devletlerin yalnızca kendi dertlerine düştüğü, Avrupa Birliği’nin dağıldığı ve ABD’nin öyle pek de süper bir güç olmadığını anladığımız bu günlerde insanlığın yaşamak için yeniden bir yol haritası çıkarması bekleniyor. Evet, beklenen bu, fakat hiç de böyle ilerleyeceğini sanmıyorum.
Yüzyılın başında iki koca dünya savaşında milyonlarca insan öldü. Unutuldu! Hiroşima ve Nagazaki atom bombalarıyla yandı. Unutuldu! İspanyol Gribi milyonları öldürdü! Unutuldu! Madımak’ta insanları diri diri yaktılar. Unutuldu! Meydanlarda bombalar patladı, yanmış vücut parçaları binaların pencerelerinden kazındı. Unutuldu! 16 yaşında bir çocuk sorgusuz sualsiz idam edildi. Unutuldu! 99 depreminde onbinlerce insanı kaybettik, sokaklar onların ceset kokularıyla doldu. Unutuldu! İnsanlar haksız yere zindanlarda yıllarca çürüdü, işkenceler gördü. Yine unutuldu! Sokaklarda hakları için mücadele veren kadınlar susturulmaya çalışıldı. LGBT bireyler aşağılandı. Çocuklar istismar edildi. Madenciler göçük altında kaldı. Peki sonra ne oldu? Tüm bunların bir Pandemi kadar değeri yok mu yani şimdi? Tüm bunlardan sonra değil de Pandemi’den sonra mı değişecek bu dünya? Herkes hep sustu ve çok geçmeden her şey unutuldu!
Pandemi de geçecek. İnanamayacağımız kadar kısa sürede hem de. Oysaki yakın zamanda zaten bir Pandemi olacağını uzmanlar söylüyordu. Bu beklenen bir gelişmeydi. Daha önce hiç olmamış, insanlığın başına ilk kez gelen bir vaka değildi. Aslında İspanyol Gribi’nden dersler çıkarmak, hazırlık yapmak gerekirdi. Fakat niyeyse olmadı/olamadı. Sanırım unutuldu… Nazım dizelerinde “en fazla 1 yıl sürer yirminci asırlarda ölüm acısı” der. O halde biz de diyebiliriz ki “en fazla 1 yıl sürer yirmi birinci asırlarda Pandemi acısı…”