Kayıp, yas ve ötesi

-

Aslında hepimiz yaşam kadar ölümün de kaçınılmaz olduğunu biliriz. Tıpkı kazanmak kadar kaybetmek gibi. Ancak birçoğumuz kazanılan başarıları, doğumları, elde edilen kazançları coşkuyla kabul ederken; bizden gidenleri, kaybettiklerimizi ve geri getiremeyeceklerimizi kabul etmek kısmında zorlanırız. Tabii ki her insan hayatı boyunca birçok kayıp yaşar. Büyürken, gelişirken ve yaşlanırken hayatının her bir basamağında ardında bırakmak zorunda kaldığı yaşantılar deneyimler. Olduğumuz konumdan geriye dönüp baktığımızda bizle var olanlar kadar hala bizimle yola devam etmeyen birçok yaşantıya tanıklık ederiz. Bu yaşantılar bir organı, bir uzvu kaybetmek gibi daha somut kayıplar olabilirken, gelişimsel bağlamda anne sevgisini kaybetmeye yönelik kayıp da olabilir. Ekonomik kayıplar, sağlığa ilişkin kayıplar ve özgürlüğün kaybedilmesi gibi durumlar da kayıp dediğimiz olgunun çatısı altında değerlendirilmektedir. Dolayısıyla kayıp çok çeşitli formlarla insan hayatına sirayet etmektedir.

Ancak kayıp dediğimizde zihnimize en çok gelen ‘ölüm’ kavramı diğer kayıp yaşantılarından farklılık göstermektedir. Bu fark ölümün; kaçınılmaz, kesin ve geri döndürülemez olmasından kaynaklanmaktadır. Böylesine kesin bir durumun insanı ve onun psikolojisini etkilemesi ise kaçınılmazdır. Ancak bu etkiyi belirleyen birtakım değişkenler bulunmaktadır. Bu değişkenler; kaybedilen kişinin kim olduğu, kaybedilen kişiyle kurulan ilişkinin niteliği, kişinin nasıl öldüğü ve geleneksel yas tutma biçimleri olarak sıralanabilir (Zara, 2011). Tüm bu belirleyicilerin yanısıra kayıptan sonra ortaya çıkan yasın belirli aşamaları bulunmaktadır. İlk aşama ‘şok’ evresidir. Bu evre aslında o kaçınılmaz haberin ilk alındığı anı tarif eder. Kişi karşılaştığı bu keskin gerçeklik karşısında şoka uğrar ve bu olayı anlamlandırması güçleşir. Bu evreyi takiben kişi ‘inkar’ evresine geçiş yapar. Başa çıkılması gereken duygusal yük o kadar fazladır ki bu gerçeklik kabul alanımıza doğrudan giremez. Bu yükü kaldırabilmek adına uzun vadede negatif sonuçlara yol açacak olan inkar mekanizması devreye girer. Bu şekilde kişi geçici, kısa süreli bir rahatlama deneyimleyebilir. Daha sonra ‘arzu etme/özleme’ evresi sahneye gelir. Bu arzu o kadar dayanılmazdır ki kişinin vereceği birincil duygusal tepkiler arasında yalnızlık ve öfke ortaya çıkabilmektedir. Bu öfkenin eşlik ettiği ve belki de en sık duyulan cümle ise ‘Neden Ben?’ şeklinde kişisel bir sorgulamayı içerir. Bu sorgulamaya eşlik eden diğer aşama ise ‘çaresizliktir’. Yaşanılan olay o kadar sarsıcıdır ki geleceğe yönelik hayaller umut duygusunu içermez. Tabii ki bu durumdan etkilenen sadece gelecek kavramı değildir. Kişinin güncel hayatında olan iş, okul, sosyalleşme gibi ortamlarda da isteksizlik ve ilgi kayıpları oluşabilmektedir. Son aşama ise ‘Yeniden Organize Olma ve Kabul’ evresidir. Bu evrede artık kişi hayatına yeni dinamikler eklendiğini kabul eder. Kişi bu  yeni dinamiklerle bir nevi kendini yeniden organize eder ve inşa eder. Hayatındaki yeni dinamiklerle var olan yas süreci biraz daha sakinleşmeye başlamıştır. Kişi, belli bir süre askıya aldığı kendisi ve hayatındaki önemli işler için yeniden yatırım yapmaya başlar.

Yas süreçleri bahsedildiği gibi beş temel aşamada gerçekleşse bile herkesin süreci kendine özgüdür; tıpkı parmak izlerimiz gibi… Kaybı deneyimleyen kişinin bağlanma örüntüsü, kişiliği, mizacı ve sosyal destek ağı gibi etmenler kişilerin yas sürecini birbirinden ayırıp çeşitlendirmektedir. Bu çeşitliliklerin arasında bazı durumlar yas sürecini daha sağlıklı atalatabilmemize yardımcı olur. Bu yardımcıların başında ‘kaybı tek başına yaşamamak’ gerektiği yer alır. İnsan sosyal bir varlıktır. Yaşadığı durum her ne kadar zorlayıcı olsa da bunun etkisini hafifletebilmek için etrafında güvendiği kişilere ihtiyaç duyar. Yas sürecinizde size eşlik edecek güvendiğiniz birinin varlığı koruyucu bir rol üstlenmektedir. Kaybettiğimiz kişinin yokluğunda anlayış gösterecek ve dinleyecek birinin varlığı yas sonrası gelişim için alan açmaktadır. Tüm bu zorlayıcı atmosferin etkisi altındayken fiziksel ihtiyaçları gözetebilmek ve bu alanlara yatırım yapmak da bir o kadar kıymetlidir. Uyku saatlerinin, beslenmenin ve sağlığın titizlikle takip edilmesi gerekir. Sanılanın aksine yas giden kişinin ardından derin bir sessizliğe gömülmek değildir. Aksine kabul dediğimiz kavram, başımıza gelen olayın yaşanabilir olmasıyla eş değerdir. Kaybedilen kişi hakkında konuşmak, o kişiye dair hislerimizi dile getirebilmek yas sürecimizde duygularımıza yer açar. Bu duygulara açtığımız yer ise kendiliğimizi yeniden inşa edeceğimiz o sahnenin ayak sesleri gibidir. Ayak seslerini ne kadar iyi işitirsek, onların yaşanmasına ne kadar izin verirsek özünde oldukça zorlayıcı olan bu süreci o kadar sağlıklı atlatabiliriz.

Hayatımız boyunca gelişir ve değişiriz. Tüm bu gelişim ve değişim basamaklarında her duyguya yer açarız. Tüm bu duygular bizi bir önceki olduğumuz kişiden farklı kılar. Bazı duygular içtenlikle kabul edilirken bazılarını bu kabulün dışında tutmak için özel çaba sarf ederiz. Ancak duyguların tekrarlayıcı olmak gibi bir özelliği vardır. Özellikle işlemlenemeyen her duygu kendini pek çok formda tekrar gösterecektir; bazen bedende olan bir duyum, bazen de vücut ağrıların bir sebebi… Bu noktada o duygudan kaçmak kısır bir döngü yaratacaktır ki bu döngü hayatın pek çok alanında kendi varlığını doğrulayacaktır. Tam da burada en etkili çözüm o duyguyu yaşamaktır. Hiçbir maske veya baskı altında olmadan duygunun yarattığı tüm hisleri doyasıya yaşamak.. Bu satırları okurken belki sizin de kayıba ilişkin anılarınız zihninize gelmiştir.

Acı ama gerçek, acı ama geçecek.. Yeter ki ‘ben ne hissediyorum’ diyebilelim.

Kaynakça

Zara, A. (2011). Kayıplar,  yas tepkileri ve yas süreci. Yaşadıkça, 73, 90.

\n

Asl\u0131nda hepimiz ya\u015fam kadar \u00f6l\u00fcm\u00fcn de ka\u00e7\u0131n\u0131lmaz oldu\u011funu biliriz. T\u0131pk\u0131 kazanmak kadar kaybetmek gibi. Ancak bir\u00e7o\u011fumuz kazan\u0131lan ba\u015far\u0131lar\u0131, do\u011fumlar\u0131, elde edilen kazan\u00e7lar\u0131 co\u015fkuyla kabul ederken; bizden gidenleri, kaybettiklerimizi ve geri getiremeyeceklerimizi kabul etmek k\u0131sm\u0131nda zorlan\u0131r\u0131z. Tabii ki her insan hayat\u0131 boyunca bir\u00e7ok kay\u0131p ya\u015far. B\u00fcy\u00fcrken, geli\u015firken ve ya\u015flan\u0131rken hayat\u0131n\u0131n her bir basama\u011f\u0131nda ard\u0131nda b\u0131rakmak zorunda kald\u0131\u011f\u0131 ya\u015fant\u0131lar deneyimler. Oldu\u011fumuz konumdan geriye d\u00f6n\u00fcp bakt\u0131\u011f\u0131m\u0131zda bizle var olanlar kadar hala bizimle yola devam etmeyen bir\u00e7ok ya\u015fant\u0131ya tan\u0131kl\u0131k ederiz. Bu ya\u015fant\u0131lar bir organ\u0131, bir uzvu kaybetmek gibi daha somut kay\u0131plar olabilirken, geli\u015fimsel ba\u011flamda anne sevgisini kaybetmeye y\u00f6nelik kay\u0131p da olabilir. Ekonomik kay\u0131plar, sa\u011fl\u0131\u011fa ili\u015fkin kay\u0131plar ve \u00f6zg\u00fcrl\u00fc\u011f\u00fcn kaybedilmesi gibi durumlar da kay\u0131p dedi\u011fimiz olgunun \u00e7at\u0131s\u0131 alt\u0131nda de\u011ferlendirilmektedir. Dolay\u0131s\u0131yla kay\u0131p \u00e7ok \u00e7e\u015fitli formlarla insan hayat\u0131na sirayet etmektedir.<\/p>\n\n\n\n

Ancak kay\u0131p dedi\u011fimizde zihnimize en \u00e7ok gelen \u2018\u00f6l\u00fcm\u2019 kavram\u0131 di\u011fer kay\u0131p ya\u015fant\u0131lar\u0131ndan farkl\u0131l\u0131k g\u00f6stermektedir. Bu fark \u00f6l\u00fcm\u00fcn; ka\u00e7\u0131n\u0131lmaz, kesin ve geri d\u00f6nd\u00fcr\u00fclemez olmas\u0131ndan kaynaklanmaktad\u0131r. B\u00f6ylesine kesin bir durumun insan\u0131 ve onun psikolojisini etkilemesi ise ka\u00e7\u0131n\u0131lmazd\u0131r. Ancak bu etkiyi belirleyen birtak\u0131m de\u011fi\u015fkenler bulunmaktad\u0131r. Bu de\u011fi\u015fkenler; kaybedilen ki\u015finin kim oldu\u011fu, kaybedilen ki\u015fiyle kurulan ili\u015fkinin niteli\u011fi, ki\u015finin nas\u0131l \u00f6ld\u00fc\u011f\u00fc ve geleneksel yas tutma bi\u00e7imleri olarak s\u0131ralanabilir (Zara, 2011). T\u00fcm bu belirleyicilerin yan\u0131s\u0131ra kay\u0131ptan sonra ortaya \u00e7\u0131kan yas\u0131n belirli a\u015famalar\u0131 bulunmaktad\u0131r. \u0130lk a\u015fama \u2018\u015fok\u2019 evresidir. Bu evre asl\u0131nda o ka\u00e7\u0131n\u0131lmaz haberin ilk al\u0131nd\u0131\u011f\u0131 an\u0131 tarif eder. Ki\u015fi kar\u015f\u0131la\u015ft\u0131\u011f\u0131 bu keskin ger\u00e7eklik kar\u015f\u0131s\u0131nda \u015foka u\u011frar ve bu olay\u0131 anlamland\u0131rmas\u0131 g\u00fc\u00e7le\u015fir. Bu evreyi takiben ki\u015fi \u2018inkar\u2019 evresine ge\u00e7i\u015f yapar. Ba\u015fa \u00e7\u0131k\u0131lmas\u0131 gereken duygusal y\u00fck o kadar fazlad\u0131r ki bu ger\u00e7eklik kabul alan\u0131m\u0131za do\u011frudan giremez. Bu y\u00fck\u00fc kald\u0131rabilmek ad\u0131na uzun vadede negatif sonu\u00e7lara yol a\u00e7acak olan inkar mekanizmas\u0131 devreye girer. Bu \u015fekilde ki\u015fi ge\u00e7ici, k\u0131sa s\u00fcreli bir rahatlama deneyimleyebilir. Daha sonra \u2018arzu etme\/\u00f6zleme\u2019 evresi sahneye gelir. Bu arzu o kadar dayan\u0131lmazd\u0131r ki ki\u015finin verece\u011fi birincil duygusal tepkiler aras\u0131nda yaln\u0131zl\u0131k ve \u00f6fke ortaya \u00e7\u0131kabilmektedir. Bu \u00f6fkenin e\u015flik etti\u011fi ve belki de en s\u0131k duyulan c\u00fcmle ise \u2018Neden Ben?\u2019 \u015feklinde ki\u015fisel bir sorgulamay\u0131 i\u00e7erir. Bu sorgulamaya e\u015flik eden di\u011fer a\u015fama ise \u2018\u00e7aresizliktir\u2019. Ya\u015fan\u0131lan olay o kadar sars\u0131c\u0131d\u0131r ki gelece\u011fe y\u00f6nelik hayaller umut duygusunu i\u00e7ermez. Tabii ki bu durumdan etkilenen sadece gelecek kavram\u0131 de\u011fildir. Ki\u015finin g\u00fcncel hayat\u0131nda olan i\u015f, okul, sosyalle\u015fme gibi ortamlarda da isteksizlik ve ilgi kay\u0131plar\u0131 olu\u015fabilmektedir. Son a\u015fama ise \u2018Yeniden Organize Olma ve Kabul\u2019 evresidir. Bu evrede art\u0131k ki\u015fi hayat\u0131na yeni dinamikler eklendi\u011fini kabul eder. Ki\u015fi bu  yeni dinamiklerle bir nevi kendini yeniden organize eder ve in\u015fa eder. Hayat\u0131ndaki yeni dinamiklerle var olan yas s\u00fcreci biraz daha sakinle\u015fmeye ba\u015flam\u0131\u015ft\u0131r. Ki\u015fi, belli bir s\u00fcre ask\u0131ya ald\u0131\u011f\u0131 kendisi ve hayat\u0131ndaki \u00f6nemli i\u015fler i\u00e7in yeniden yat\u0131r\u0131m yapmaya ba\u015flar.<\/p>\n\n\n\n

Yas s\u00fcre\u00e7leri bahsedildi\u011fi gibi be\u015f temel a\u015famada ger\u00e7ekle\u015fse bile herkesin s\u00fcreci kendine \u00f6zg\u00fcd\u00fcr; t\u0131pk\u0131 parmak izlerimiz gibi... Kayb\u0131 deneyimleyen ki\u015finin ba\u011flanma \u00f6r\u00fcnt\u00fcs\u00fc, ki\u015fili\u011fi, mizac\u0131 ve sosyal destek a\u011f\u0131 gibi etmenler ki\u015filerin yas s\u00fcrecini birbirinden ay\u0131r\u0131p \u00e7e\u015fitlendirmektedir. Bu \u00e7e\u015fitliliklerin aras\u0131nda baz\u0131 durumlar yas s\u00fcrecini daha sa\u011fl\u0131kl\u0131 atalatabilmemize yard\u0131mc\u0131 olur. Bu yard\u0131mc\u0131lar\u0131n ba\u015f\u0131nda \u2018kayb\u0131 tek ba\u015f\u0131na ya\u015famamak\u2019 gerekti\u011fi yer al\u0131r. \u0130nsan sosyal bir varl\u0131kt\u0131r. Ya\u015fad\u0131\u011f\u0131 durum her ne kadar zorlay\u0131c\u0131 olsa da bunun etkisini hafifletebilmek i\u00e7in etraf\u0131nda g\u00fcvendi\u011fi ki\u015filere ihtiya\u00e7 duyar. Yas s\u00fcrecinizde size e\u015flik edecek g\u00fcvendi\u011finiz birinin varl\u0131\u011f\u0131 koruyucu bir rol \u00fcstlenmektedir. Kaybetti\u011fimiz ki\u015finin yoklu\u011funda anlay\u0131\u015f g\u00f6sterecek ve dinleyecek birinin varl\u0131\u011f\u0131 yas sonras\u0131 geli\u015fim i\u00e7in alan a\u00e7maktad\u0131r. T\u00fcm bu zorlay\u0131c\u0131 atmosferin etkisi alt\u0131ndayken fiziksel ihtiya\u00e7lar\u0131 g\u00f6zetebilmek ve bu alanlara yat\u0131r\u0131m yapmak da bir o kadar k\u0131ymetlidir. Uyku saatlerinin, beslenmenin ve sa\u011fl\u0131\u011f\u0131n titizlikle takip edilmesi gerekir. San\u0131lan\u0131n aksine yas giden ki\u015finin ard\u0131ndan derin bir sessizli\u011fe g\u00f6m\u00fclmek de\u011fildir. Aksine kabul dedi\u011fimiz kavram, ba\u015f\u0131m\u0131za gelen olay\u0131n ya\u015fanabilir <\/em>olmas\u0131yla e\u015f de\u011ferdir. Kaybedilen ki\u015fi hakk\u0131nda konu\u015fmak, o ki\u015fiye dair hislerimizi dile getirebilmek yas s\u00fcrecimizde duygular\u0131m\u0131za yer a\u00e7ar. Bu duygulara a\u00e7t\u0131\u011f\u0131m\u0131z yer ise kendili\u011fimizi yeniden in\u015fa edece\u011fimiz o sahnenin ayak sesleri gibidir. Ayak seslerini ne kadar iyi i\u015fitirsek, onlar\u0131n ya\u015fanmas\u0131na ne kadar izin verirsek \u00f6z\u00fcnde olduk\u00e7a zorlay\u0131c\u0131 olan bu s\u00fcreci o kadar sa\u011fl\u0131kl\u0131 atlatabiliriz.<\/p>\n\n\n\n

Hayat\u0131m\u0131z boyunca geli\u015fir ve de\u011fi\u015firiz. T\u00fcm bu geli\u015fim ve de\u011fi\u015fim basamaklar\u0131nda her duyguya yer a\u00e7ar\u0131z. T\u00fcm bu duygular bizi bir \u00f6nceki oldu\u011fumuz ki\u015fiden farkl\u0131 k\u0131lar. Baz\u0131 duygular i\u00e7tenlikle kabul edilirken baz\u0131lar\u0131n\u0131 bu kabul\u00fcn d\u0131\u015f\u0131nda tutmak i\u00e7in \u00f6zel \u00e7aba sarf ederiz. Ancak duygular\u0131n tekrarlay\u0131c\u0131 olmak gibi bir \u00f6zelli\u011fi vard\u0131r. \u00d6zellikle i\u015flemlenemeyen her duygu kendini pek \u00e7ok formda tekrar g\u00f6sterecektir; bazen bedende olan bir duyum, bazen de v\u00fccut a\u011fr\u0131lar\u0131n bir sebebi... Bu noktada o duygudan ka\u00e7mak k\u0131s\u0131r bir d\u00f6ng\u00fc yaratacakt\u0131r ki bu d\u00f6ng\u00fc hayat\u0131n pek \u00e7ok alan\u0131nda kendi varl\u0131\u011f\u0131n\u0131 do\u011frulayacakt\u0131r. Tam da burada en etkili \u00e7\u00f6z\u00fcm o duyguyu ya\u015famakt\u0131r. Hi\u00e7bir maske veya bask\u0131 alt\u0131nda olmadan duygunun yaratt\u0131\u011f\u0131 t\u00fcm hisleri doyas\u0131ya ya\u015famak.. Bu sat\u0131rlar\u0131 okurken belki sizin de kay\u0131ba ili\u015fkin an\u0131lar\u0131n\u0131z zihninize gelmi\u015ftir.<\/p>\n\n\n\n

Ac\u0131 ama ger\u00e7ek, ac\u0131 ama ge\u00e7ecek..<\/em><\/strong> Yeter ki \u2018ben ne hissediyorum\u2019 diyebilelim.<\/p>\n\n\n\n

<\/p>\n\n\n\n

Kaynak\u00e7a<\/p>\n\n\n\n

Zara, A. (2011). Kay\u0131plar,  yas tepkileri ve yas s\u00fcreci. Ya\u015fad\u0131k\u00e7a, 73<\/em>, 90.<\/p>\n\n\n\n

<\/p>\n","post_title":"Kay\u0131p, yas ve \u00f6tesi","post_excerpt":"","post_status":"publish","comment_status":"closed","ping_status":"open","post_password":"","post_name":"kayip-yas-ve-otesi","to_ping":"","pinged":"","post_modified":"2023-04-09 14:33:34","post_modified_gmt":"2023-04-09 11:33:34","post_content_filtered":"","post_parent":0,"guid":"https:\/\/gaiadergi.com\/?p=119962","menu_order":0,"post_type":"post","post_mime_type":"","comment_count":"0","filter":"raw"},"live_filter_cur_post_id":119962}'; block_tdi_122.td_column_number = "2"; block_tdi_122.block_type = "td_flex_block_1"; block_tdi_122.post_count = "4"; block_tdi_122.found_posts = "43"; block_tdi_122.header_color = ""; block_tdi_122.ajax_pagination_infinite_stop = ""; block_tdi_122.max_num_pages = "11"; tdBlocksArray.push(block_tdi_122); -->

SON YAZILAR

Hiçliğe Övgü

Yanılgılarının kıyısındaki sonsuz evrende bilinmezliğe yelken açtın. Ne kovaladığın bir şey vardı ne de aradığın herhangi bir şey… Sislerin arasında yol alırken, güneşe kavuşacağını ummaktan...

Bazen gitmek gerek

Bazen gitmek gerek. Uzaklara… Fiziksel olmasa bile… Gitmek, sadece ayakların vazifesi değildir ne de olsa. Bazen çekilmek gerek. Vazgeçip de çözemediklerimizi halının altına süpürmekten ziyade düşüncelere boğulan beynimize...

Tek kişilik azınlık

Sürekli bir şeylere yetişme çabası... Hep geç kalmışlık hissi içerisinde geçen günler... Düşünmeye bile zaman bulamayan insan selleri... Düşünmek bile istemeyen ve bundan kaçmaya çalışan...

Sessizliğin Sesi ve Mizofoni

Sümer’in baş tanrılarından Enlil, bir gün insanlardan çok rahatsız olduğu için onları yok etmeye karar verir. İnsanlardan rahatsız olmasının tek nedeni ise çok fazla üremeleri...

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol