Çok, çok uzun zamandır Akyaka ve Nail Çakırhan’la ilgili bir yazı yazmak istiyordum. Geçenlerde Akyaka’yı yeniden görünce nicedir bekleyen bu yazının da vaktinin geldiği anladım.
Akyaka
Akyaka, Muğla’nın Gökova Körfezi’nde yer alan şirin mi şirin bir tatil beldemizdir. Yaz aylarında turistlerin akınına uğrayan Akyaka, kışın sakinliğini korur. Akyaka’yı, turkuaza çalan masmavi denizi, buz gibi soğuk Azmak suyu, başları göğe yaslı çam ağaçları ve kendine has mimarisiyle göz dolduran evleriyle özetlemek mümkündür. İlk üçü doğal olan bu niteliklerden dördüncüsü mimari bir başarıdır ve kendisi mimar olmayan Nail Çakırhan’ın bir katkısıdır.
Akyaka evleri nasıl doğmuştur?
Nail Çakırhan ve eşi 1970’de sağlık nedenleriyle Akyaka’ya yerleşmeye karar verir. Nail Bey, kendilerine dinlenebilecekleri bir ev yapacaktır. Daha önce de mimari işler yapan Nail Bey, doğduğu yer olan Ula’nın evlerinden esinlenerek iki dönümlük bir araziye evlerini inşa eder. “Geleneksel mimarimizin özelliklerini günümüz koşullarıyla buluşturan, çevreyle, doğayla bütünleşen bu küçük ev harikulade”* bir estetiği sahiptir. Yapılan bu ev, görenlerin ilgisini çeker, siparişler çoğalır. Derken bu mimari üslup Akyaka’da benimsenir. İyi ki de öyle olur çünkü şimdilerde Akyaka, barındırdığı mimari bütünlükle de göz doldurmaktadır.
Akyaka evleri bitişik nizam yapılaşmaz. Ula geleneksel mimarisiyle, çağdaş mimariyi bütünleştirir. Genellikle iki kat olarak inşa edilen bu evlerde ahşap ve taş malzeme birleşmiştir. Ahşap oymacılığın şekillendirdiği tavanlar, balkonlar, verandalar, beyaz badana ile örtülü evleri süslemekte ve yeşille kaynaşmış evlere seyir zevki katmaktadır. Begonviller, yaseminler ve türlü farklı çiçek evleri renklendirir ve Akyaka denilince aklımıza gelen görüntüyü neredeyse bir tabloya çevirmeyi başarır.
Nail Çakırhan, yaptığı bu ev için 1983’te, Ağa Han Uluslararası Mimarlık Ödülü‘nü alır. Mimar olmayan birinin kazandığı mimarlık ödülünün tartışmaları yıllarca sürer. Mimarlıkta alaylı-mektepli, geleneksel-çağdaş tartışmaları süre dursun Nail Çakırhan, ödülden kazandığı parayla Muğla’daki eski bir hanı Kültür Evi olarak restore eder. Onun katkılarını, Akyaka’yı bu kadar severken dile getirebilmiş olmaktan mutluyum. Umarım görmek isteyen herkesin yolu bir gün Akyaka’ya düşer ama daha önemlisi iyi örnek olarak da niteliyebileceğimiz benzer örnekler çoğalır, hayatımızı bir halı gibi dokur. Bu çoklukta bazen gözümüzden kaçan bir oluş hali var. Bir kişi eğer isterse çok şeyi değiştirebilir. Bu mottoyu hatırlatması açısından bile Nail Bey ve Akyaka evleri iyi bir örnektir.
İyi örnekler
Çoğalsın dediğimiz bu örneklerin Akyaka’daki başka bir yansıması da Kadın Azmak’da turistlere hizmet veren gezi teknelerinde görülür. Bu gezi teknelerinden bazıları çevre dostu, elektrikli teknelerdir. Sazlıklarının arasında kanalları genişletilen, ekolojik dengesi ve bütünlüğü çok da umursanmıyormuş izlenimi uyandıran Azmak için elektrikli teknelerin en azından doğa dostu olduğu kanısındayım.
Bunun yanında, maalesef ki Akyaka’da her şey iyi örnek değil. Çöplerini oraya buraya bırakan, izmaritini, su şişesini ve akla gelmeyecek nice şeyi kıyılara saçan insanımıza bakıp hayıflanmamak da mümkün değil. Biz ne zaman doğamızı korumayı öğreneceğiz? Bu kültüre ne zaman erişeceğiz? Ve mesela, Orman Kampı’nın girişindeki yan yana sıralı tezgahların her biri birbirinden farklı olacağına bu standlarda da Akyaka mimarisinden esinlenilen bir biçim denenemez miydi?
Sonuçta, sorularımızı bir kenara bırakıp o eşsiz manzaranın olabildiğince tadını çıkardık. Elden ne gelirdi ki yazmaktan başka?
Sağlıcakla kalmanız dileklerimle.
*www.akyaka.org/cakirhan/nail_kimdir.htm