7 Haziran seçimlerinden birinci parti olarak çıkan ancak yine de tek başına iktidar olamayan AKP hükümeti döneminde mevcut Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Benim değil halkın” diyerek yaklaşık 10 milyar liraya yaptırdığı “konuşulan” Ak Saray’ın akıbeti şimdi ne olacak?
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 25. milletvekili kadrosunu seçmek üzere gerçekleştirilen seçimler sonucunda tek başına iktidar olamayan ve artık “olaylara” tek başına müdahale edemeyecek olan AKP’nin tek başına verdiği kararla yapılan ve oldukça büyük tepki toplayan Ak Saray’ın Mimarlar Odası tarafından tahliyesi istendi.
Seçim sonuçlarını değerlendiren Mimarlar Odası, yargıdan çıkan “kaçak” kararının seçim sonucuyla da perçinlendiğini ifade ederek mevcut ikametlerin son bulmasını istedi. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne (TMMOB) bağlı beş meslek odası ile Ankara Barosu’nun Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) arazisinde Cumhurbaşkanlığı Sarayı ve Ankapark gibi projelerin Mustafa Kemal Atatürk’ün vasiyetinin ve şartlı bağışının ihlâl edilerek yapıldığı gerekçesiyle açtığı davada, Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesi, tüm müdahillik taleplerini kabul etti.
Ankara Adliye’si önünde açıklama yapan Mimarlar Odası Başkanı Tezcan Karakuş Candan; “Kaçak Saray tahliye edilmelidir. Bugün seçim kazanmış olan ve halkın yüzde 60’ını temsil eden partilerin, Kaçak Saray’a gitmeme ve meşrulaştırmama yaklaşımlarını destekliyoruz. Siyasi parti liderlerinin Kaçak Saray’a gitmeyeceklerine dair yaptıkları açıklamaları doğru buluyoruz. Bu yaklaşım Kaçak Saray’ın hukuksuz olduğunu, kaçak olduğunu, meşru olmadığını, Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nün Çankaya Köşkü olduğunun kamuoyu nezdinde de kabul etmektir” dedi ve herkesi davaya müdahil olmaya çağırdı.
Ak Saray: Yıksan yıkılmaz, satsan satılmaz…
Ak Saray, Erdoğan’ın Atatürk Orman Çiftliği’ne inşa ettirdiği, masrafları ve hukuksuzlukları ile mütemadiyen konuşulan yapı. AOÇ bilindiği gibi, Ankara’nın en büyük ve en önemli yeşil alanlarından biri, aynı zamanda ’92 yılından beri “tarihi sit alanı”.
Tabii “tarihi” ibaresi 2011 yılında kaldırıldı ve aynı yıl çiftlik arazisinin parçalanarak ya da tamamının adalet hizmetlerinde veya Bakanlar Kurulu’nca belirlenecek kamu hizmetlerinde kullanılması için bedelsiz olarak hazineye devredilebilmesinin de önü açıldı. Gerek mimarisi (Selçuklu), gerek elektriklendirmesi, gerek oda sayısı (kendi deyimiyle bin 150 küsûr), gerek imar planı, gerekse diğer kararları bu sarayın hukuk mücadelesinde büyük bir eksiği açığa çıkarsa da artık bir Ak Saray’ımız var. Kaçak olduğu yargı tarafından belirlenen ancak Erdoğan’ın “Güçleri yetiyorsa yıksınlarrr” diye haykırdığı kaçaklık analizi net ve kesin ancak bir şey değiştiremedi. Sonuç olarak nur topu gibi bir sarayımız var artık. Yıksan yıkılmaz, satsan satılmaz…
Bu nedenle yapıyı en iyi, verimli ve rahatsız etmeyecek biçimde kullanmak gerekir.
Ak Saray’ı ne yapsak da saklasak?
Ciddi dünyada müdahillik, tahliye, dava, duruşma gibi konular konuşulurken; seçim sonuçlarıyla birlikte yeniden açığa çıkan “orantısız zeka ve orantısız mizah” da Ak Saray veya Kaçak Saray’ın tahliye edildikten sonra ne olacağı, nasıl kullanılacağı ile ilgili fikirleri tartışmaya başladı. Adeta “Ak Sarayı sarımsaklasak da mı saklasak, sarımsaklamadan mı saklasak?”
Sosyal medya platformlarından birinde açılan etkinlik sayfasının ismi “Cumhurbaşkanlığı Sarayı kadın sığınma evi ve Yetimhane’ye dönüştürülsün.” Etkinlik sayfasında başlıktaki önerilere karşı çıkışlar, destekler ve daha da önemlisi çok iyi yeni fikirler var.
“Kadın Sığınma Evi ve Yetimhane talebi semboliktir, her türlü öneri değerlendirilerek masrafı millete fatura edilen kaçak yapı, saltanat özentisi fikirlerle yaptırılan müsrif yapı hayırlı bir iş için kullanılmalı, halka ait olan halka verilmelidir. Saray saray olmaktan çıkarılıp halka külfet için değil gerçek anlamda hizmet etmek için kullanılmalıdır” açıklamasının yer aldığı sayfada etkinliği onaylayan kişi sayısı yaklaşık 15 bin olarak görünüyor.
Altın değerinde klozetler, servet ederinde cam bardak
Gerçek ve ciddi hayatla mizah duygusunu birleştirdiğimizde ise ortaya bir acı tablo çıkıyor. Ak Saray, yıllık (hatta birkaç yıllık) ekonomik büyüme oranı yüzde 5’in altında olan Türkiye’de mali sıkıntıların içinde yapılabilmiş, çoğu kişi tarafından israf olarak nitelendirilen klozetlerinden cam bardaklarına kadar bütünüyle muammada kalan bir konu. Asla resmi olarak açıklanmayan fakat pek çok farklı fikirdeki değişik basın kuruluşlarının haberlerinin paralelliği ile doğruluğuna inandığımız söylentiler çok garip.
Ayrıca da insanın aklına takılıyor: Bu basın kuruluşları yalan söylüyorlar ise şayet neden gerçek bilgi resmi taraflarca açıklanmıyor? Eğer bu rakamlar doğru ise harcamalar gerekli midir, israf haram değil midir, lüks hak yolundakilerce aranılan yegâne nirvana mıdır, gösteriş merakı iktidarın savunduğu dini değerlere göre kaçıncı sırada ve hangi bakış açısındadır?
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in Kasım 2004’te yaptığı açıklamaya göre; malum sarayın masrafları 1 milyar 370 milyonu buluyor. Bazı kaynaklar masrafları Türk Lirası bazında yazarken bazıları euro bazıları da dolar olarak yazıyor. Bu masraflar yenilenebilir enerji çeşitleri, geri dönüşümle üretilmiş malzemeler ve yeşil bir bakış açısı ile yüksek derecede aşağı çekilerek bu lafların hiç söylenmemesi sağlanabilirdi. Zira hükümet yenilenemeyen enerji çeşitleri ve betondan bu denli taraf olmasaydı…
Peki Ak Saray nasıl değerlendirilebilir?
Kadın sığınma evleri, ülkemizde de yüksek oranda görülen erkek şiddetinden kadınları korumak için var olan yapılardır. Şiddetten korunmak isteyen kadınların yaşam alanlarının gizli olması esastır ki kadınlar adeta canavarlaşan akrabalarından veya eski eşlerinden korunabilsinler. Yani apaçık kocaman ortada duran bir yer sığınma evi olamaz. Bu nedenle Ak Saray’ı sığınma evi dışında bir şekilde değerlendirmek daha doğru olacaktır.
Ak Saray’ın tüm enerji ihtiyaçları yenilenebilir usûller ile karşılanarak, şuan, evet hâlâ ödenen milyon milyon enerji paraları da ihtiyacı olanlara nakledilebilir. Çünkü buradan anlaşılıyor ki, vatandaşların vergisi ile yapılan ve geçimini sağlayan bu saraya bu masraflar yapılabildiğine göre ihtiyacı olanlara da yardım yapacak kudret mevcut. Hem halk da oldukça memnun kalacaktır, kendi vergisi ile toplum refahının artmasından, ihtiyacı olan insanların da insani bir hayat yaşamasından.
Hayvan barınağı yapılabilir; ki bugüne kadar hayvanlara sık sık sergilediğimiz türcü ayrımcı yaklaşımımız bir nebze olsun düşer. Doğal ortamın içinde bir kocaman kurtarılmış hayvan barınağı hem çok samimi hem çok hayırlı hem de çok güzel olacaktır.
Ak saray, zaten olan bir şeyin, Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nün yerine geçmesi için yapıldı. Gerekçe ise “karafatmalar” olarak gösterildi. Ak Saray’ın bir günlük doğalgaz masrafı ile Çankaya Köşkü bir güzel temizlenir, sayın Cumhurbaşkanlarının da kendilerinin yüz binde 1’i kadar bir canlıdan korkmalarına gerek kalmaz. Boşta kalan saray ise bir böcek gözlem evi olabilir, sonuçta doğanın ortasında bir alan; onları Çankaya’dan alıp öldürmek canilik olduğundan, mekansal değişikliğe bir özür mahiyetinde, sarayda türdeşleri ile yaşatmak iyi olabilir.
İçinde bir kütüphane binası ve camii de bulunan alan kültür bölgesi yapılabilir. Çeşitli dinlerin kutsal mekanları ve ibadet yerleri sergilenerek TC devletinin ve Türkiyeli halkların aslında her dinden, her dilden insanı nasıl sevgiyle kucaklandığı vurgulanabilir. Zorunlu din derslerine yalnızca Müslümanlık ve onun Sünnilik kolunun anlatılması emrivakisini de böylece kapatabiliriz belki.
Sarayın bahçesi bir hobi bahçesi olabilir. Sarayın içinde de mevsimsel değişikliklere uyum sağlayamayan serada yetişmesi gereken bitkiler bulunabilir. Bu büyük hobi bahçesi ve sera halkındır. Permakültür ve organik tarım aktivitelerini düşünmek beni şimdiden heyecanlandırdı. Halkımızın her bir tanesi elektriğini atmak, günlük hayatın stresinden uzaklaşmak ve doğal hayata dair bir şeyler öğrenmek için istediği vakit gelip burada kalabilir.
Ne de olsa ulu devletin gücü herkese bakmaya yeter… 30 milyar liraya yerden ısıtma sistemi ve hayatımızda hiç görmediğimiz diğer milyonlar ve milyarlar (eski para ile bu sayı katrilyonlara gidiyor) havalarda uçuşuyor ise bu demek oluyor ki yeşili ve doğayı çok seven, iktidarı boyunca milyarlarca kök ağaç eken sayın sevgili Erdoğan, yeşile ve doğaya bu gibi yatırımlar yapmayı da uygun ve samimi bulacaktır. Sizden ricamız, bu kaç-ak yapının nasıl bir yeşil kategoride halka mâl olacak şekilde kullanılabileceğini bize yazmanız. Biz de Sayın Erdoğan’a söyleyelim ve halkın adamı, uzun adam bize bir güzellik yapsın. Şenlenelim kurak Ankara’da yeşile doyalım, tarım yapalım, okuyalım, anlayalım.
Kaynak: soL, Diken, Zaman