Mayıs ayı müzik dünyasında iki ustanın geri dönüş ayı oldu. Bu haftaki Haftanın Albümü köşemizde blues ve folk müziğin iki büyük isminin yeni albümlerini sizlere tanıtıyoruz: Eric Clapton ve Paul Simon.
Paul Simon dönemdaşı Bob Dylan gibi 75 yaşını kutluyor bu sene. 2006 yılında Time Dergisi tarafından “Dünyayı yönlendiren 100 kişiden biri” olarak seçilme mertebesine kadar ulaşmış bir müzisyen olan Simon, 5 yıldır herhangi yeni bir kayıdın altına imzasını atmıyordu.
Üyesi olduğu Simon & Garfunkel grubu ve solo çalışmaları ile 12 Grammy ödülüne layık görülen Simon, Amerikan folk müziğinin efsane isimlerinden biri. Afrika’nın ritim gelenekleriyle kendine has dingin ve duru vokalini birleştiren Simon, özellikle solo kariyerinde Afrika’nın yerel müziklerinden en çok etkilenen ABD’li müzisyenlerden biri oldu. Simon solo kariyerinden önce ise Art Garfunkel ile beraber Simon & Garfunkel ikilisi de unutulmaz şarkıları müzik dünyasına kazandırmıştı. “Sounds of Silence” ile “Bridge Over Troubled Water” albümleri ve Mike Nichols’ın ünlü filmi The Graduate için yazdığı “Mrs. Robinson” gibi unutulmaz şarkılarla popüler müzik tarihinde önemli bir yeri olan Paul Simon, solo kariyerinde de yine çok kaliteli işler çıkardı. Solo dönemde, “50 Ways to Leave Your Lover”, “You Can Call Me Al”, “Obvious Child” ve “Late in the Evening” gibi klasikleşmiş şarkılar ve “Still Crazy After All These Years” ve “Graceland” gibi iki kült albüm, Simon’u müzik dünyasınının zirvelerine çıkardı.
Eric Clapton’dan cayır cayır bir blues albümü
“Clapton is God–Clapton Tanrıdır”. 70’li yıllarda özellikle ABD ve İngiltere’de duvarlarda bu yazıyormuş. Bir dönem için Eric Clapton’un popüler müzik aleminde yarattığı etkiye çarpıcı bir örnek. The Yardbirds, John Mayall & Bluesbreakers ve Cream gruplarındaki rollerine takiben kendi solo kariyerinde de büyük başarılara imza atan Clapton, Mayıs ayında yeni albümü “I Still Do“yu piyasaya çıkardı.
Hayatının bir bölümü eroinle mücadeleye, bir bölümü de oğlu Conor’un bir apartmanın 53. katından düşmesi sonucu ölümünün acılarıyla baş etmeye adayan Clapton, Conor için yazdığı “Tears In Heaven” şarkısı ile çok geniş kitlelere ulaşmıştı. Toplam 19 Grammy ödülü bulunan Clapton, yeni albümüyle de en iyi blues albümü dalında yine bu ödüle aday olabilir. Clapton, yeni albümünde öyle yeni şeyler denemiyor. Çok aşina olduğumuz blues ritimlerini ve vokalini, en cayır cayır formunda icra ediyor. Safkan bir blues albümü karşımızdaki.
Bu arada Clapton’un kişisel tarihinden üzüntü verici bir notu es geçmek olmaz; Clapton, 1976 senesinde düzenlediği bir konserde İngiltere’ye giden göçmenler hakkında ırkçı sözler sarf etmişti. Sonraları da göçmenlere değil göçmenlik kavramının kendisine karşı olduğuna dair şeyler söylese de Clapton’un üstüne bir kere bulaşmış bir leke oldu bu ve hayatı boyunca bu talihsiz anları üstünde taşıdı.
Clapton’un yeni albümünün ismi güzel bir mesaj veriyor. “I Still Do” yani “Halen Yapıyorum”. Simon da Clapton da ilerleyen yaşlarına rağmen halen iyi ve nitelikli müziği icra etmenin peşinde koşuyorlar. Ve başarıyorlar da.
Ve biraz da nostalji. İki ustanın unutulmaz şarkılarından ikisi Simon and Garfunkel’den “Sound of Silence”.
ve Eric Clapton’dan “Layla”