Ana SayfaEkolojiHayvan HaklarıBu bir vegan övgü yazısı değildir

Bu bir vegan övgü yazısı değildir

-

Duydum ki X market vegan stant kurmuş. Y firmasının ürünlerinin hepsi yüzde 100 vegan etiketine sahip. Z ürünü vegan mı? Vegan kek tarifini öğrenebilir miyim? Daha yeni vegan oldum, neler yemeliyim? Vegan, vegan, vegan

Son günlerde ne kadar çok duyuyoruz bu ifadeyi öyle değil mi? Ne olduğuna dair birçoğumuzun artık fikri var. Peki, nedir ki bu vegan? Birçok kişinin aklından hayvansal ürün tüketmeyen kişi diye geçiyordur. Evet, bu doğru! Vegan, hayvansal ürün tüketmeyen kişiler için kullanılan yabancı kökenli bir terim. Peki, bu veganlar neden hayvansal ürün tüketmiyor? Bu kısımla artık veganların dahi birçoğu ilgilenmiyor. Bu bir öğreti, bir yaşam tarzı, bir duruş. Toplumda tercih edilen bir karakter. İnsan canlısının kendi için biçtiği kişilik tanımlamalarından yalnızca biri.

vegan tag

Hayvan özgürlüğü hareketi kendi şiarıyla dünyanın farklı birçok bölgesinde var olan, hayvanların hapsedilmesini ve işkencelere maruz bırakılmasını görmezden gelemeyen birey ve/veya toplulukların ortaya çıkardığı, son yüzyılda kendisini daha fazla göstermeye başlamış bir harekettir. Günümüzde de her geçen gün daha çok güçlenerek ilerlemeye devam etmektedir. Bilimsel kanıtların varlığı ve araştırmalar ile birlikte hayvanların psikolojik yönden bizlerden çok da uzak olmayan duygu ve hislerine değinir. Mevcut yaşantımızda evlerimize giren besin ve/veya farklı alanlara ait ürünlerin arka planındaki kirli süreci önümüze serer. Peki, problem evlerimize giren ürünlerden mi ibarettir? Konunun bu kısmında veganların da çoğu yanılgıya düşmekteler. Görmezden geldikleri çok fazla konu mevcut.

Hayvan özgürlüğü hareketininde veganlık, yalnızca bir grev biçimidir. Başta gıda alanında öldürülen hayvanlar ile empati yaparak kullanımlarını bir nevi protesto etmektir. Bunun yanı sıra kozmetik, ilaç, tekstil ve daha uzayıp gidecek birçok sektörel alanın, hayvanların bedensel bütünlüğünü ve yaşam haklarını ihlal etmesinin ve insan faydasına kullanımlarının karşısında durur. Bu grev biçiminin tercih edilmesindeki ana sebep vicdanen hayvanların çektiği acıyı kabullenememek olarak görülse de işin püf noktası adaletin tanımını ne kadar geniş açıdan yapılabildiğimizdir.

go vegan
Çizim: Pascale Salmon

Veganlığı; vicdanen gelişmişliğin ve erdemliliğin bir adımı olarak zorunlu kılmak bazı sorunlara yol açmaktadır. Bu sorunların en büyüğü; şehirlerde yaşayan bizlerin, dünyaya verdiği zararı neredeyse bir hayvanınkiyle eşit seviyeye indirmiş bireylerin, toplumların veya hiçbir satın alma döngüsüne dahil olmayarak sokaklarda yaşamını sürdüren, çöplerden yiyecek bulan insanların dahi yanlış yolda olduğu gibi gerçeklikten uzak saptamalarda bulunmamızdır.

İnsan uygarlığının ilk gününden bu yana devam eden hayvan sömürüsü; kapitalizmin doğuşuyla endüstriyelleşerek, hayvanların tıpkı bir otomobil üretimindeki gibi kademelerden geçirildiği ve yaşamlarını sona erdiren sistematik bir yapı halini almıştır. Hayvanlar; vahşi ise doğalarından koparılarak, evçilleştirilmiş (köleleştirilmiş) ise sürekli çiftleşmeye maruz bırakılarak doğan talebi karşılamak adına hapsedilmektedir. Hapsedilen bu hayvanlar kullanılacakları alanlara gidene kadar yeri geldiğinde hiç toprağa ayak basmadan yaşama gözlerini yummaktadırlar. İşte günümüzdeki mücadeleninin odak noktasındaki durum da budur.

Yalnızca vegan olmak yeterli değil

Bir insanı kendi emelleriniz uğruna sürekli doğuma maruz bıraksanız, ölmeden derisini yüzseniz, bebeklerini kucağına alamadan ölüme gönderseniz bu durumun devam etmesine göz yumabilir misiniz? Öncelikle kendinize sormanız gereken soru budur. Vegan beslenme de bu soruya cevap olarak hayır yanıtını veren bireylerin tepki amacıyla kullandıkları grevlerden yalnızca birisidir. Peki, veganlık hayvan sömürüsü için tek başına yeterli bir grev biçimi midir? Buna evet yanıtını verecek birçok vegan olduğuna eminim ama hayır, maalesef tek başına bu grev hayvanları ve biz insanları özgürleştirmek için yeterli değildir.

Günümüzde hayvan kullanımının yanı sıra doğa tahribi ve ekolojik yok oluş hayvanların doğal alanlarında da özgür olmalarının önündeki en büyük engellerden birisidir. Tarım için yok edilen ormanlar, petrol arayışları için yok edilen buzullar, atıklarımızı saçtığımız denizler, kentleşme için delik deşik ettiğimiz arazilerin tamamından en çok zararı gören bölge habitatları ve bu habitatta yaşayan canlılardır.

istanbul denizde atiklarimiz

Veganlık buzulların erimesini engelleyebilecek bir grev midir? Peki denizlerin kirlenmesini? Her gün binlerce metrekarelik alanlar tarım amacıyla düzleştirilmektedir. Paketli yiyecekler ile oluşturduğumuz atıkların çok azı geri dönüştürülürken, çok fazla atık da doğaya bırakılmaktadır. Sürekli elektronik eşya talebimizle doğan ve yenisine sahip olabilmek için eskilerini çöpe attığımız anlayışımız dünyayı büyük bir çöp bidonu haline getirmektedir.

Devletlerin toprak bütünlüğünü korumak adına oluşturduğu sınırlar ve bu sınırlara çektiği tel örgüler hayvanların göç yollarını tıkamaktadır. Avcılık faaliyetleri, yasadışı ticaret ağları, petrol ürünlerine olan bağımlılık ve nüfus artışıyla beraber ortaya çıkan hammadde talebi dünyaya zararımızı daha büyük boyutlara taşımaktadır. Küresel ısınma adını verdiğimiz sera gazı düzeyi de yok oluşumuzun kanıtı niteliğinde. Peki, bu durumdan hayvanların aldığı pay ne? Tek bir pay var, o da yok olmak. Avustralya’da bir kemirgen memeli türü de küresel ısınma nedeniyle ilk yok olan tür olarak kayıtlara geçmiş bulunuyor.

Veganlık sektörleşiyor…

Bunun dışında küresel sermaye odakları tarafından, veganlığın büyüyen bir hareket olduğu gözlemlenmiş ve bunun için yeni çözümler de üretilmiştir. Marketlerde gördüğümüz vegan stantlar bunun en güzel örneğidir. Ürünlerin üzerindeki vegan/vejetaryen etiketler de… Örneğin bir şampuan veya duş jeli aldığınızda üzerinde vegan etiket görebilirsiniz. Bu etiket “hiçbir hayvan üzerinde denenmemiştir”in kanıtı niteliğinde ürünün üzerine konulmaktadır. Peki, aynı duş jelinin denize karışmasıyla yaratabileceği tahribata değinilmiş midir? Hayır! Bununla ilgilenen vegan insan sayısının çok fazla olduğunu da düşünmüyorum.

Peki, veganlık mevcut sisteme de zarar vermeyi hedefleyen bir anlayış ise marketler ve kuruluşlar neden vegan etiket çıkarma ihtiyacı duymuştur? Tabii ki veganları da mevcut tüketim anlayışına entegre etmek için. Çünkü insan, damak tadı ve konforcu anlayışından ödün vermek istememektedir. Bu anlayış sonunda, veganları ürün tüketimine ve hayvan özgürlüğü kavramını pasif bir hâl almaya itmiştir. Son günlerde hayvan kelimesinden çok vegan kelimesini duymamızın nedeni de kapitalizmin bu alandaki başarısını bizlere gösteriyor. Son dönemlerde İsrail devleti, orduya katılımı artırmak adına veganlara uygun bir yapı oluşturduklarını açıkladı. Gerçek deriden yapılmayan botlar, askeriyede çıkarılan vegan besinler ve bunun gibi birçok olanağı vegan askerlerine tanıyacağını bildirdi. Vegan ve asker olmak ne kadar çelişkili öyle değil mi? Ama bu durum gerçek ve katılımın olduğu da düşünülüyor. İşte bu da kapitalizmin başarılarından biri.

an animal is more than this

Bu politikalar veganlığın dayandığı hangi değer üzerinden gerçekleştiriliyor? Bunun yanıtı sanırım etik olacaktır. İnsan etik değerler üzerine kurguladığı bir yaşam ile daha yaşanılabilir bir dünya kurmayı hedeflemektedir. Fakat etiği algılama biçiminde de hastalıklı durumlar mevcut olabiliyor. Bu yüzdendir ki örneğin kedi için vegan mama talebinde bulunmayı dahi kendisine hak görebiliyor.

Etik dışı olan, düzenin ta kendisidir

Evlerimizde ve sokakta beslediğimiz hayvan dostlarımız için farklı bir hayvanın öldürülmesine göz yumulmasını beklemiyoruz. Fakat hayvanların sürekli öldürüldüğü ve insanlar için besin amacıyla satıldığı bir dünyada yaşıyoruz ve bu dünyada bu besinlerin çok ciddi bir kısmı çöplerde yerini alıyor. Frigan yöntemler kendi besinlerimizi bulmamız için iyi bir yöntem olmakla beraber, etçil sokak hayvanlarını beslemek için de fazlasıyla yeterli ve en etkili yöntem diyebiliriz.

Etik olarak bir cesete asla dokunmam anlayışımız, o ceset parçasının da doğal döngüye ait olduğunu görmezden gelmemize neden olabiliyor. Doğada canlıların birbirlerini yiyerek -ki bizler de bitkileri yiyerek yaşamlarımıza devam ediyoruz- var olduğunu hepimiz biliyoruz ve bu döngüde mevcut düzenin bize dayattığı tüketim anlayışının dışına çıkarak tüm besin talebini hem kendimiz hem bizimle yaşayan hayvanlar için frigan yöntemlerle karşılamamız mevcut yapıya vegan beslenmemizden daha ciddi etki yaratıyor. Etik değerlerimiz şiddetle olan mücadelede etkili olsa da mevcut yapıyı ortadan kaldırmak ve/veya o yapıya zarar vermek adına çok fazla yol katedebilmemize tek başına yarar sağlayamıyor. Bu durumu şöyle örneklendirebiliriz: Birisinin sahip olduğu bir şeyi çalmak etik dışıdır. Peki sistemin senin zamanından, sağlığından ve yaşamından çalarak sana sunduğu ürünü çalmak etik dışı mıdır? Etik dışı olan zaten mevcut düzenin ta kendisidir ve bu düzenin dışında bir yaşam sürmeye çalışmak etik dışı olarak nitelendirilemez.

Hayvan kurtarma eylemleri şiddet olarak nitelendirilemez

Vegan beslenme ve tüketim anlayışı, esaret altındaki canlılara yararı dokunan bir durum mudur? Bunu önemseyen insanın da çok az olduğunu düşünüyorum. Son 10 yılın hayvansal gıda üretimi ve hayvan kullanımındaki yüzdelere baktığımızda ciddi değişikliklerin olmadığını da görebiliyoruz. Veganlık yalnızca hayvan sömürüsüne karşı olan tutumdaki tutarlılığın bir göstergesidir. Bunun dışında mevcut yapıya ciddi zarar veren bir etkisi henüz mevcut değildir. Hayvan kurtarma ve özgürleştirme eylemlerinin şiddet olarak nitelendirilmesi, olması gerekenin daha pasif bir tutum gibi algılanmasına neden oluyor. Kafes arkasında yaşamak zorunda bırakılan milyonlarca canlı hâlâ kafes arkasında ve ölecekleri günü bekliyorlar.

esaret altinda bir domuz

Biz gerçek adaleti arayan bireyler bu hayvanlara yaptığımız vegan keklerle destek olabiliyor muyuz gerçekten? Hiç sanmıyorum. Onlar ölecekleri güne koşar adımlarla bizim zorumuzla ilerliyorlar. İşte bu esarete son verecek şey, hepimizin ihtiyacı olan cesaret. Kilitleri kırmak ve özgürlüğe koşmak. Ben şu an geldiğimiz durumu şuna benzetiyorum; suç işlemeyerek hiçbirimiz hapse girmeyelim bu sayede hapishanelerdekiler kurtulacaktır. Öyle mi dersiniz? Peki, hapishanedeki bir birey neden bulunduğu alandan kaçmaya çalışıyor? Hayvanların ihtiyacı da tam olarak bu. Bulundukları hapishanelerden kaçmak. Bilinç farkı sebebiyle de bunu yapabilmek için yardıma ihtiyaçları var. Bu yardım ise mutfaktaki devrimimizle maalesef hayata geçemiyor.

Kafeslere dokunmadan oraların soğukluğunu hissedemeyiz. Hayvanların yardımımıza ihtiyacı var. Hayvanlara yardım etmek için vegan olmaktan fazlası gerekli ve artık şu ölü toprağını üzerimizden atmanın zamanı geldi. Tüm kafesler kırılana dek mücadele devam etmeli. Unutmayalım; hayvan özgür olmadan, insan özgür olamaz. Bunun için hayvanlardan öğreneceğimiz çok fazla şey var. Çünkü özgürlüğü hâlâ hayvanlar biliyorken bizler çoktan unutmuş durumdayız.

Bizler bilinçlerimizin esiri varlıklar. Kökten bozulmaya uğramış insanlar.

hayvan ozgur olmadan insan ozgur olamaz

SON YAZILAR

Yasayı sokakta biz yazacağız!

Toplumda bir karşılığı olmayan ve fakat iktidar tarafından köpürtülen Güvenli Sokaklar Derneği'nin oluşturduğu fason algı sonucunda, adı hâlâ "hayvanları koruma" olan 5199 numaralı yasadan "koruma"...

Hatay’da depremin ardından süren hayat mücadelesinin pek de söz edilmeyen özneleri: Hayvanlar

6 Şubat depremlerinden en çok etkilenen Hatay'da yaşayan patili dostlarımız oldukça zor durumda. Hayvanlara yönelik bir sağlık hizmeti görünür değil, özellikle kedi ve köpekler kontrolsüzce...

“Hayvanlar için etki” yaz okulu için kayıtlar başladı

Kafessiz Türkiye tarafından düzenlenen “Hayvanlar İçin Etki Yaz Okulu” kayıtları başladı! Başvuru için son gün 22 Temmuz. 25- 26-27 Temmuz 2023 tarihlerinde online olarak gerçekleştirilecek...

Neden vegan oldum?

“Neden vegan oldum?” sorusuna kısa cevabım; hayvanlara eziyet çektirmeden, onları öldürmek amacıyla üretmeden, doğaya zarar vermeden ve sağlıklı yaşamak için. Tüm bunlar insan üzerinde aynı anda...
Kadir M. Ersoy
Kadir M. Ersoy
Milyonlarca yıl önce iki ayağı üzerine kalkan primatlatların günümüz temsilcilerinden biriyim. Şansıma modern dünya adı verilen döneme rast geldim. Bana modern olmak ister misin diye sorsalar yok ben taşları birbirine vurarak ateş yakmaktan öteye gitmek istemem derdim. Ne parmaklık tanırdım o zaman ne de tel örgü. Bu konular üzerine de konuşamazdım belki ama varsın internetim de olmasın. Her insan canlısı kadar bu dünyaya zararı dokunan ama bunun farkında olup utancını içinde yasayarak kendini değiştirmekle ise başlayan sıradan biri. Herkese yetecek kadar sevgisi, duvarlara karşı öfkesi mevcut. Müzik dinleyip resim çizer. Ha bir de çok iyi hayvan sever.

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol