Ana SayfaGüncelAntep'in gasp edilmiş Ermeni konakları

Antep’in gasp edilmiş Ermeni konakları

-

101 yıl önce bugünlerde, öyle ya da böyle, bu coğrafyadan sökülüp atılmak istendiler ama artlarında silinmez izleri kaldı; o izler, hatıralarını bugüne değin taşıdı. Birçok kentte zanaat erbabı ve tüccarlık yapan, konaklar, tesisler ve yollar inşa eden, kentleşmenin bugünlere taşınan ana hatlarına biçim veren Ermenilerden arta kalanlarla sohbet etmek, onlardan hem bir zamanların dostane ilişkilerinin hem de büyük acının hikâyesini dinlemek, hâlâ mümkün. Yeter ki etrafınıza şöyle bir göz atın. Mutlaka size yakın bir ize rast geleceksiniz.

Gelin şimdi, Antep Ermenilerinden arta kalan konaklarda, o hikâyeye kısaca göz atalım…

1900'lerin başında Antep...
1900’lerin başında Antep…

Antep, Osmanlı Devleti hakimiyetinde, Halep Vilayeti’ne bağlı bir kazaydı; başında bir mutasarrıf bulunuyordu. 1914 yılında Antep nüfusu 80 bin dolaylarındaydı; bunun 36 bin kadarı ise Ermeni‘ydi. 

Ermeniler, siyasal iktidara sahip olmasalar da, toplumsal hayatta, başka birçok kentte olduğu gibi nüfuslarından da büyük etki gücüne sahipti. Öyle ki, Antep’te bulunan toplam 8 avukatın 6’sı; 8 banker ve sarrafın tamamı; 22 simsar ve komisyoncunun 15’i; 8 kunduracının tamamı Ermeni’ydi. Bu tablo, bütün zanaat ve ticaret kollarında da hemen hemen aynı biçimdeydi.

Kentin yollarını Ermeniler inşa ediyor, en güzel konaklarında da yine onlar oturuyordu. Kentte 20’nin üzerinde okulları, 5 kilise/manastırları vardı. Bunlardan en görkemlisi, yapımı 20 yılda tamamlanan Surp Asdvadzadzin (Aziz Meryem Ana) Katedrali‘ydi.

Surp Asdvadzadzin (Aziz Meryem Ana) Katedrali, 1900'lerin başı.
Surp Asdvadzadzin (Aziz Meryem Ana) Katedrali, 1900’lerin başı.

İttihat ve Terakki Partisi Hükümeti’nin 1915’te uygulamaya koyduğu “iskan ve tehcir”, Antep’te de -görece geç biçimde- 30 Temmuz -1 Ağustos günlerinde başlatıldı. Tehcir, on binlerce Ermeni’yi Der Zor çöllerine doğru zorlu yolculuğa yöneltti; bunlardan 20 bini yollarda yaşamını yitirdi. Bir biçimde kalanlardan bir kısmıyla birlikte başka kentlerden 20 bin civarında Ermeni, İttihat-Terakki’nin devrilmesi ardından geri döndüyse de, Kuvay-i Milliye’nin kenti Fransızlardan alması sonrasında yeniden sürgüne çıkmak zorunda kaldılar. Nihayetinde, 1914’te 30 bin dolayında olan Antep’teki Ermeni nüfusu, 1924’te “0” oldu.

Ermeniler, artlarında mimari harikası konaklarını bırakmıştı. Bu konakların “geri dönenlere” iade edileceği, uluslararası hukukla çelişmemek adına bir süre söylense de, bu hiçbir zaman gerçekleşmedi. Zira geri dönüşlerin önü, farklı metotlarla kapatılmıştı. Sonunda ise, kentten zorla çıkarılan Ermeniler “firari” ve “kayıp”, mülkleri ise “emval-i metruke” (terk edilmiş mallar) ilan edildi; konaklar, ya çok ucuza satıldı ya da harpte başarılı olanlara hediye edildi. Ermeni konaklarına yerleştirilenler arasında, tehcire öncülük eden ve Ermeni hatıratlarında “yol boyunca kırbaçlamak”, “tecavüz etmek” gibi fiillerle anılan isimler de vardı. Bu isimlerden bazıları, II. Meclis’te milletvekili olarak onurlandırıldı. (Örneğin, Ali Cenani)

Ermenilerin tehcir edilmesine karşı çıktığı için istifa etmek zorunda bırakılan dönemin Antep Mutasarrıfı Şükrü Bey’in ise cumhuriyet yönetiminde siyaset yapma şansı, elbette olmadı.

Antep'teki bir Ermeni konağı, henüz Ermeniler kovulmadan önce.
Antep’teki bir Ermeni konağı, henüz Ermeniler kovulmadan önce.

Antep Ermenilerinin artlarında bıraktıkları konaklar, uzun yıllar değişik amaçlarla (barınma, otel, atölye…) kullanıldı; bazıları ise harabe oldu ve fuhuş, uyuşturucu ticareti gibi fiillerin yatağına dönüştü. Bugünse konakların önemli kısmı, “Antepevleri” adıyla turistik ziyarete açıldı; yoğunlukla bulundukları mahalleler olan Eblehan, Bey Mahallesi ve Tepebaşı, kafeler ve butik otellerle çevrelendi. Fakat evlerin hiçbirinde esas sahiplerine dair hiç değilse tarihi bilgiler bile bulunmuyor.

Olur ya, Antep’e yolunuz düşer, mesela Bey Mahallesi’ndeki turistik rotanın en önemli eserlerinden birini teşkil eden “Kurtuluş Camii” ile karşılaşırsınız. Kara-beyaz taşların muhteşem uyumunun göze çarptığı, 1100 metrekarelik alan üzerinde bulunan bu yapı, aslında Surp Asdvadzadzin Katedrali‘nin ta kendisidir ve her bir taşında Ermeni taş oymacılığı sanatının derin ihtimamının izleri vardır.

Surp Asdvadzadzin Katedrali, Ermeni Meselesi Ansiklopedisi‘ne göre, ünlü Ermeni mimar Sarkis Balyan ve taş ustası Sarkis Taşçiyan tarafından inşa edilir; 3 tonluk çanı ise Brezilya’da yaşayan Hrant Köşkeryan‘a özel olarak döktürülür. Katedral, Ermenilerin kentten sürülmesi ardından bir süre boş kalır, ardından cezaevine dönüştürülür. 12 Eylül 1980 ardından katedral, Antep’teki en ünlü işkence merkezlerinden birine dönüşmüştür. 1981 yılı sonlarında ise cezaevi boşaltılır; 84’te onarılır; 88’de yeni adıyla tekrar ibadete açılır: Kurtuluş Camii!

Surp Asdvadzadzin Katedrali'nin bugünü: Kurtuluş Camii!
Surp Asdvadzadzin Katedrali’nin bugünü: Kurtuluş Camii!

Bey Mahallesi’nin dar sokaklarında gezerken, Antiochos, Hayal Kahvesi, Tichos gibi binbir “yaratıcı” isimle süslü kafelerle karşılaşmak mümkün. Antik Yunan’a atıf yapan isimlere bakmayın; aslında tamamı, geride kalmış Ermeni konaklarıdır. Mesela en meşhurlarından biri olan Papirüs Kafe, Nazaretyan ailesine aittir. Ailenin reisi Garabet Nazaretyan, Osmanlı’nın en meşhur sabun fabrikalarından birinin sahibidir; fabrikada zeytinyağlı sabun üretilmekte ve birçok kente gönderilmektedir. Garabet Nazaretyan’ın babası (?) Karanazar Nazaretyan, bu konağı 1856 yılında yaptırmıştır.

FOTO 5 - NAZARETYAN KONAĞI'NIN SON HALİ - PAPİRÜS CAFE
Nazaretyan Konağı’nın son hali: Papirüs Kafe!

Yüzlerce Ermeni konağının bulunduğu mahalledeki birçok konak ise terk edilerek harabeye dönüştü(rüldü) ve yıkılarak yerlerine çok katlı iş hanları, oteller inşa edildi. Bazıları Ermenilerin mülklerine el koyarak zenginleşenlerin vakıflarına ve hatta Ermeni nüfusunun “sıfıra” düşmesiyle sonuçlanan süreci kaba bir Ermeni düşmanlığı anlatısına dönüştüren etkinliklerin düzenlendiği “ocaklara” hibe edildi.

Olur da yolunuz Antep’e düşerse, gezdiğiniz her bir sokakta, Bakırcılar Çarşısı‘ndan aldığınız herhangi bir zanaat ürününün motiflerinde, tattığınız yemeklerin tarifinde, eski kentin planlamasında Ermeni izlerini bulacaksınız. Tabii kentin kırımlarla harap olmuş sosyal dokusunda da…

Yeter ki görülen ve anlatılanın ötesine uzatın gözünüzü, kulağınızı…

Nazaretyan Konağı'na soykırım sonrası yerleştirilmiş iki fotoğraf.
Nazaretyan Konağı’na soykırım sonrası yerleştirilmiş iki fotoğraf.
Surp Asdvadzadzin Katedrali’nin bugünü: Kurtuluş Camii!

SON YAZILAR

Yeni nesil ne diyor?

Her şey bir konuşmayla başladı. Bir arkadaşım yeni nesil sözcüklerden bahsediyordu. Konu hakkında konuştukça konuştuk. Dedim, bir yazı yazayım ben de, dergide de bulunsun. Çünkü...

“Gerçeği görüyoruz! Anayasa değişikliğine HAYIR diyoruz!

Feminist ve LGBTİ+ örgütlerin biraraya gelmesiyle kurulan Hepimiz için Anayasa Koordinasyonu "Birbirimizin elini bırakmıyoruz! Hiçbirimizi geride bırakmıyoruz! Anayasa değişikliğine HAYIR diyoruz!" başlıklı açıklamasıyla tüm toplumu...

Hataylılar 6 Ekim’de Meclis’te: #HatayıGör

6 Şubat depremlerinde en büyük yıkımı yaşayan Hatay'da depremin üzerinden geçen 8 aya rağmen hiçbir şey değişmedi. Barınma, beslenme, eğitim, sağlık ve ulaşım gibi en...

Akbelen Ormanı TBMM Olağanüstü Genel Kurulu İçin Bilgi Notu

Geleceğini düşünenler Akbelen için mücadele ediyor. Yaşam Savunucuları TBMM'nin Akbelen gündemi ile olağanüstü toplanması için çağrı yapmış ve eklemişti: Koltukları boş görmek istemiyoruz! Direnen yaşam...
Osman Oğuz
Osman Oğuzhttp://osmanoguzarsiv.blogspot.com
1989'da doğdu. Diyarbakır Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde okurken aldığı hapis cezası nedeniyle Almanya'ya geldi. 2013'ten bu yana politik mülteci. 2010'den bu yana farklı mecralarda 'gastecilik', yazarlık filan yapıyor. Vejetaryen bir Antepli, anadili Türkçe bir Kürt, adı Osman bıyığı Haydar.

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol