Kesmeşeker Grubu’nun gazetedeki konser ilanını okuyunca, bu davet bir müzik dinleyicisine olduğu kadar, her sömürüye karşı duruşunda kendi ömrüyle sınanan direnişçi insanlar için de güzel bir çağrı olabilir dedim. Diyordu ki Kesmeşeker “Kesmeşeker dinleyicisidir ki ‘uçsuz bucaksız azınlık’tır; onlar ‘kaç’ değil ‘kim’dir.”
Arhavi Doğa Koruma Platformu‘nu, Kavak Hidroelektrik Santral Projesi’ne direnirken “kim“ yapan, sürekli açılan davalar gibi giderler için ceplerinden üç beş arttırarak toplanan para ortaklığındaki özverileri, ÇED olumlu raporu mahkeme tarafından iptal edilmesine rağmen köprü yapımına devam eden kepçenin önüne kendilerini bırakıştaki mukavemetleri ve İstanbul-Artvin arasına ipotekledikleri hayatlarını Arhavi için değil, dünyadaki tüm sosyal konumları denklemek için yormaları aslında. Onlar “kaç” değil, “kim”. Bu böyle biline.
Arhavi’de olup biteni detaylı anlatmaya gerek var mı bilmiyorum. Yine bir usulsüz HES yapımı, iptal edilen ÇED raporlarına rağmen devam eden projeler, talan edilen yeşil aracılığıyla adaletin yanında olana haddini bildirme enstantaneleri… Fakat diğer yandan Arhavi’de olan, nehir masallarını bugün de anlatabilmekten, bir “büyük” projenin daha tüm kazancını düşük ücretli emekten, sömürdüğü topraktan, nehirden çıkarma hevesinin kursağında kaldığını görmemenin keyfine niyetlenmiş “kim”seleri, bir şirketin kapital heybetinin altında bırakmama haysiyeti. Bu sebepten, bu bir doğa onuru mücadelesi, insan-doğa dayanışması.
Protesto için İstanbul’dan Artvin’e gitmiştik bu yaz. Arhavi Platformu’ndan Sevinç ve Ahmet beni evinde ağırladığında ömrümde tanıdığım en inayet sahibi insanlardan birinin daha bir direniş yorgunluğuna feda olmaması için dualar etmiştim. Zira artık mesele Ankara, Suruç, doğa katliamı, sokağa çıkma yasağını protesto için sokağa dökülenleri içeri tıkma, yazarı çizeri hedef gösterme falan değil. Artık mesele başkasının eşitliğini, adaletini, sosyal konum denkliğini dert etmenin cefasını kendiyle ödeye ödeye azalan, kırılan, yorulan, küsen, ferahfezası yoksullaşan direnişçiler. Bunun da tamiri var olmasına da niye kırılalım ki?
Arhavi Doğayı Koruma Platformu’yla tesanüt (TDK: omuzdaşlık) edelim, dayanışalım. Sadece onlar için değil bu sefer kendimizi de tamir etmek için dayanışalım. Dayanışma elimizdeki naif merhemimiz bu günlerde. Montaine “bir kapının açık olup olmadığını anlamak için onu birlikte itmek gerekir” derken bizi kastediyordu, şimdi anlıyoruz biz. Kapı ağır, birlikte bir yoklamak lazım. Kapının ardında başka bir hakikat olabilir ve dayanışma hakikatle kurulan en doğrudan muhaberedir.
HES’ler, nehirleri kuruttuğundan daha çok, halkı kapitale dair her türlü tamaha alıştırdığı, karşısında geliştirilen her türlü dayanışmayı istifhah ettiği, hukuku önüne katıp keyfince esip gürleyebildiği için kötüdür. HES kötüdür. Lakin ne gariptir ki “cennet” ülkemde bisiklet sürmeyi öğrenememiş ben bile en çok da kötülük karşısında direnişle konumlanmayı bilirim. Kendinizi bir yoklayın hele. Bu ülke bize en çok ve en taktiksel olarak bunu öğretti. Şimdi kendinizde birliğe, müşterekliğe, dayanışmaya, el vermeye, yol göstermeye, aş açmaya, iç sağaltan hikâyeler anlatmaya dair ne melekeniz varsa alıp gelin, birlikte gidelim Arhavi Doğayı Koruma Platformu’na.