Aşk ve Öbür Cinler, karakterlerin gelişimini sergilediği, döngüsünü başlangıçla tamamladığı ve roman atmosferiyle okuru içene alan keyifli bir okuma deneyimi sunar. Marquez, Kolombiya’nın sürgünü bir yazar olarak gerçekliği “çok kültürlü” anlatımıyla beslemektedir.
Aşk ve Öbür Cinler, yazarın romanın başına koyduğu ve kendi hayatıyla ilgili kısa bir not olarak da okunabilecek anlatımıyla açılır. Bu notta, Gabriel Garcia Marquez, haberci olarak gönderildiği bir manastır yıkımını ve karşılaştığı bir mezarın daha sonra romanına kaynaklık ettiğini belirtmektedir.
“Sierva Maria de Todos los Angeles. Yere yayılan o harikulade saçlar, yirmi iki metre on bir santim uzunluğundaydı.” s.11
Romanın Doğası
Don Kişot’un serüveni başladığında edebiyatta da artık yeni bir tür doğmuştur. Bundan sonra kurgu dünya yeni kavuştuğu bu türün imkanlarını geliştirmeye başlar. Yetkin örnekler, bu türü besleyen ve vazgeçilmez bir deneyimin hazzını okura sunan eserlerdir.
Roman türünün belirleyici ölçütleri: İnandırılıcılığı, karakter gelişimi, ayrıntılı mekan, karakter, olay, durum vb. tasviridir.
Sinema, hemen hemen aynı anlatma tekniğini beyaz perdeye aktarır. Bir ekip işi olarak elbette üstün olduğu yanlar vardır. Yine de romanlar; okunmaya, yeni deney ve deneyimleri okurla buluşturmaya ve kimi zaman da sinemaya kaynaklık etmeye devam etmektedir. Yazarın göstergeleri, dil aracılığıyla, okurun aslında uydurma olduğunu bildiği halde yine de ilgiyle, merakla takip ettiği, hayal gücünde canlandırabildiği ve karakterlerin gelişimine tanıklık edebildiği bir okuma deneyimi sunmaktadır.
Gabriel Garcia Marequez’in Büyülü Gerçekliği
Büyülü gerçekçi edebiyat, romanın imkanlarının geliştirilmesinin bir sonucudur. “Büyülü” ve “gerçekçi” sözcükleri ilk bakışta iki sentezlenemez unsuru dile getiriyor gibi görünse de aslında bu sadece o sözcüklere yüklenen düşünme biçimlerindeki kalıpların değişmezliğini ifade eder.
Gerçekçi edebiyatın akılcı düşünce biçiminin bir süre sonra aydınlanmacı yanını yitirdiği söylenebilir. Patron ustaya, usta işçiye, işçi eşine, eşi de çocuk ya da çocuklarına diye bilenen bakış açısı ya da büyük balık, küçük balık mevzuları; standart, tek yönlü ve açıklayıcı cevaplar bulmaya yönelik üretilmiş bir veri analiz sistemidir. Oysa hayat kısa formüllerle ifade edilemeyecek kadar karmaşıktır.
Roman, karakter olarak tanımladığı ve hayatın formüllerinin uzağında bir nevi istisna figürleri merkezine alır. Bu istisna olduğundan karakter olmayı hak eden ama içinde dramatik çatışmanın öğelerini barındırdığı için de kurgudaki kaderi yazarın belirlediği döngüde gelişim gösteren karakteri okur da kendi bakış açısından deneyimler.
Büyülü gerçekçi edebiyatın yetkin bir temsilini sunan Aşk ve Öbür Cinler, gerçekçi bir habere kendini dayandırsa ve olayları ekonomik/kültürel olarak gerçekçi bir zemine oturtsa da hem karakterler hem de olaylar “büyülü” ya da bilimsel aklın doğrularıyla açıklanamayacak ögelerle beslemektedir.
Latin Amerika kökenli yazar, “kuzeyin” akılcılığına “güneyin” doğaüstü inanç, gelenek ve ritüellerini eklemektedir. Romanın atmosferini işte bu iki unsurun karışımı yaratır.
Aşk Ve Öbür Cinlerin Gösterdiği
Roman, baş karakteri Sierva Maria’nın bir köpek tarafından ısırılması onun kuduz şüphesiyle yaşadıkları ve ölümünü anlatır. Ölüm sebebi köpekten aldığı kuduz mikrobu değildir. Asıl ölüm sebebi, beyazlar, yerliler ve kölelerden oluşan bir toplumun skolastik zulmü ve cehaletidir.
Sierva Maria bir markinin kızıdır ama onu köleler büyütmüştür:
“Kölelerin, Sierva Maria’nın yaş gününü kutladıkları gürültülü avlusu, birinci marki zamanında kent içinde kent gibiydi.”s.16
“Hiç kimsenin özgür olmadığı bu baskı dolu dünyada bir tek Sierva Maria özgürdü: ama yalnızca o ve yalnızca orada. Bu yüzden de yaş günü kutlaması orada yapılıyordu, onun gerçek yuvasında ve gerçek ailesiyle birlikte.” s.17
Sierva Maria’nın anne ve babası “soylu” dünyalarında neredeyse bir kızları olduğunu unutacak kadar kaybolmuştur. Yaşadıkları, onların, hayattan el etek çekmiş, bezgin bir haz dünyasında birer yabancı olarak kalmalarına sebep olmuştur. Sierva Maria da böylesine yabancılaşmış bir ev ve aile ortamında kendisini büyüten kölelerin geleneklerini benimsemiştir. Bu farklılığı onun kuduz olmadığının anlaşılmasına rağmen şeytan kovma ayini kurbanı yapar.
Aslında o şeytan kovma ayini kurbanı da değildir. Ondaki şeytanları kovması için ayin görevi verilen Delaura ile yaşadığı aşkın kurbanıdır ya da ölüm sebebi bu aşka bağlansa da asıl olarak o kilisenin skolastik baskısının ve bu baskının yarattığı hiyerarşi karşısında çaresizliğin kurbanıdır.
Sonuç Yerine
Marquez’in büyülü gerçekliği okuru her defasında kendi dünyasına çeker, sarıp, sarmalar. Aşk ve Öbür Cinler’in yüz altmış sekiz sayfasında da olan budur.
Okura, renkli ve iç içe geçmiş bir kültürü, skolastik inanç tiranlığını, dönemin tıp olarak sunulan bilgisizliğini ve aşkın tutkusunu anlatır. Büyülü gerçekçi roman okumak isteyenler ve türü sevenleri için biçilmiş kaftan olan bu kitapla ilgili yazımı romanın karakterlerinden birisi olan Doktor Abrenuncio’nun bir sözünü alıntılayarak tamamlamak istiyorum.
“Mutluluğun iyi edemediğini iyileştirecek ilaç yoktur.” s.40