Öyle bir bitki düşünün ki yüksek kalite kâğıt, kumaş, ilaç, kozmetik ve sabun üretiminde kullanılabiliyor. Aynı bitki dünyanın gün geçtikte daha da yok olmasına sebebiyet veren petrol ve petrokimya alanına alternatif sağlıyor. AIDS ve kanser tedavisinde kemoterapi ve radyoterapi tedavilerinin etkilerini azaltıyor. Şimdi bu bitkinin yasal olmadığını düşünün. Bu bitki, hepimizin hayatında bir kez dahi olsa duyduğu kenevir, namı diğer esrar.
Dünyanın insanla imtihanı ortada. Mevcut tablo hiç iç açıcı değil. Ormanları yok ettik, dereleri kuruttuk, denizleri doldurduk, hayvanların nesillerini tükettik, beton ve çelik dünyacıklar yarattık. Sona doğru tam gaz ilerliyor ve ciddi çözümler için adım atmaya tenezzül dahi etmiyoruz. Kenevirin dünyamızda hak ettiği değeri bulması gerçek çözümler için bir adım olabilir. Toplumda yalnızca uyuşturucu etkisi ile bilinen kenevir aslında bir süper kahraman. Yalnızca bir bitkinin bu kadar fazla faydaya sahip olması inanması güç olsa da gerçek.
AIDS ve kanser tedavisinde kemoterapi ve radyoterapi etkilerini azalttığı ve radyasyon temizlemede faydalı olduğu tıp çevreleri tarafından onaylandı. Glokom, artrit, romatizma, kalp, epilepsi, astım, mide, uykusuzluk, psikoloji, omurga rahatsızlıkları gibi en az 250 hastalıkta kenevirin etken maddesi THC kullanılıyor. Bazı doktorlar bilinçaltı temizliği için kenevirin alternatifi olmadığını belirtiyorlar. Bunun yanı sıra oksijen üretiminde 1 dönümlük kenevir 25 dönümlük ormanda eş değerken, kâğıt üretiminde ise 1 dönüm kenevirden 4 dönüm ağaca eş değer bir fayda sağlıyor. Kenevir bitkisi dört ayda yetiştirilebilir. Uygun ışıklandırma teknikleri sayesinde yılda üç kez yetiştirilebilir. Bir ağacın 25 yıllık ömrünü bir yılda üç kez yaşayabilir. Aynı zamanda kenevirden kumaş dokunabiliyor; ip, sepet, halat, çuval, çanta, halı, ayakkabı yapılabiliyor. Kozmetik alanında şampuan ve sabun üretilebiliyor. Tohumlarının besin değeri ideal bir protein kaynağı ve aynı zamanda doğada eşine rastlanmayan bir yağ asidi oranına sahip. Kollestrol sorununa bire bir. Omega 3-6-9 yağlarını içeriyor. Çok kısa zamanda, çok fazla mahsul vermesine karşın çok az suya ihtiyaç duyarak çok düşük maliyetlere üretilebiliyor.
Kimyasallarla dolu yiyeceklerin, plastik ve radyasyon yayan ürünlerin reklamlarının sürekli döndüğü ekranlarda, kenevir ürünlerinin reklamlarını yapmak yasak. Peki, kenevirin bu denli denetim altında tutulmasının ve yasaklanmasının sebebi ne? İçerisinde barındırdığı bir madde: THC, duman yoluyla bedene alındığı takdirde beyin fonksiyonlarını etkiler ve kullanan kişide bir gevşeme hissi uyandırır. Yan etki olarak gülme, duygu yoğunlukları, algılarda hassasiyet, denge bozukluğu, iştah ve susuzluk, depresyon gibi etkiler görünür. Kişiye göre etkileri değişkenlik gösterebilir. Uzmanlar tarafından psikolojik sorunlarla mücadelede faydalı olabileceğine inanılan bir bitki. Bazı uzmanlarca ise kimyasal uyuşturucuların kullanımını azaltmak için de kullanılabileceği düşünülmekte.
Kenevirin bunca faydası bilinmesine rağmen neden kimyasallara ve petrole dayalı bir medeniyet kurduk? Bütün suç THC’nin mi? Tabii ki de hayır. THC’nin etkileri bu bitkinin yasaklanmasındaki tek etken değil. Daha önceleri yaygın bir biçimde kullanılan kenevir ilk olarak 1930’lu yıllarda Amerikan Senatosu’nda oy çoğunluğuyla yasaklandı. Yasaklanmasının temelinde toplum psikolojisi ve sağlığı değil, siyasal ve maddi çıkarlar yatıyordu. 1900’lü yıllarda siyasetçi ve aynı zamanda yayıncı W.R. Hearst; ülke çapında büyük bir gazete ve dergi ağına sahipti. Kağıt üretiyordu ve ormanları vardı. Kenevirden üretilen kağıt en büyük rakibiydi. Dönemin en zengin adamı Rockefeller‘in petrol şirketi vardı ve kenevir bioyakıt kullanımı dolayısıyla onun da en büyük rakibiydi. İlaç sektöründe kenevir bazlı doğal ürünler de kara listedeydi. Dupont şirketinin ana hissedarı Andrew Mellon ise petrol ürünü olan plastik üretmek için patent sahibiydi ve selofan, naylon gibi bir çok malzeme üretimi gerçekleştirecekti. Fakat kenevir pazar payını yüzde seksen oranında baltalıyordu.
Tüm bunların olduğu bu dönemde Mellon, ABD Başkanı Hoover yönetiminde hazine bakanı oldu ve yeğenini Federal Narkotik Birimi’nin başına atadı. Hearst, Rockefeller, Mellon ve bir dizi ilaç firması sahibi, yaptıkları toplantılarda servetlerini büyütmelerine engel olan kenevir ile mücadele etme kararı alındı. Kenevir günah keçisi ilan edilecekti ama nasıl? Öncelikle çoğunluğu eğitimsiz halkı bir kelime ile korkutmaları gerekiyordu ve bunun için Meksika’da argo olarak kullanılan Marihuana seçildi. Hearst’ün gazeteleri aracılığı ile de ülkenin dört bir yanına bu kampanya yayıldı. Bu sözcükle kenevirin ne olduğunu unutturmak istiyorlardı. Onun yerine tehlikeli bir uyuşturucu madde profili çizdiler ve istedikleri gibi başarıya ulaştılar.
Ticari alanda ise 1937 yılında çıkan “Marihuana Vergi Yasası” ile önce kenevir ticaretini vergi pulu ile yapılması sağlandı ve hiç pul bastırmayıp, kenevir ticareti yapan kişi ve kuruluşlar cezalandırıldı. Üzerinde kenevir bulunan göçmen işçiler sınır dışı edilerek mutlak bir biçimde kenevir, Birleşik Devletler’de yasaklanmış oldu. Önceleri Muggles adlı bir parça besteleyen ünlü Caz Müzisyeni Luois Armstrong, yasak sonrası Kaliforniya’da esrar içerken yakalandığı için tutuklandı. Kitaplar, dergiler, filmler ile kampanyalar sürdürüldü. Irkçılığın hala yaygın olduğu bu dönemlerde kampanyalar ırkçılıkla ilişkilendirilerek de yürütülmeye devam edildi. Günümüz de dahi ırkçı gruplar tarafından kenevir siyahların içeceği olarak anılır. Kampanyalar, sonunda tüm alanlarda başarıya ulaştı ve kenevirden yapılan ilaçlar yasaklandı. Petrol ve plastik ana maddeler olarak yaygın bir şekilde tüm dünyada yerini aldı. Marihuana içenler ve satanlar cezalandırılarak insanlar bastırıldı.
Günümüzde petrol ve yan ürünleri dünyayı dönülmez bir yola sokuyor ve özellikle denizlerimizi çöplüğe çeviriyor. Kanser vb. hastalıklara sebebiyet vermesinin yanı sıra atmosfere de fazlasıyla zararı dokunuyor. Yasa dışı örgütler vasıtasıyla kenevir tüm dünyada illegal bir ağa sahip bir biçimde kullanımı devam ediyor. Birçok insanın hayatına mal olacak kadar büyük bir kaçakçılık ağına da sahip. Herhangi bir kontrol söz konusu olmadığından içerisine farklı kimyasal maddelerde eklenerek farklı uyuşturucu maddelerin üretiminde de kullanılıyor. Fakat tüm bu olanlara rağmen günümüzde Amerika’nın 21 eyaletinde farklı şekillerde esrar kullanımı serbest ve gün geçtikçe buna yenileri ekleniyor. Ayrıca Hollanda, İspanya, Portekiz gibi Avrupa ülkelerinde ve onlarca dünya ülkesinde farklı şekillerde kullanımı serbest. Güney Amerika ülkesi olan Uruguay’da tamamıyla serbest. Dünyamızın kurtuluşuna büyük katkı sağlayacak bu bitkinin beraat etmesinin zamanı gelmiş olabilir.
Başlık Görseli: Al Jazeera