Ana SayfaGüncelBir depremin anatomisi: 1755 Lizbon Depremi

Bir depremin anatomisi: 1755 Lizbon Depremi

-

1 Kasım 1755 günü saat 9.40’ta, Avrupa’nın en büyük dördüncü kenti Lizbon’un neredeyse
tüm yerleşim alanlarını kullanılmaz hale getiren, Richter ölçeğine göre 8.5-9 şiddetinde bir deprem meydana geldi. Atlantik Okyanusu merkezli depremi tsunami izledi, binaların neredeyse hepsi yıkıldı, o dönemde nüfusu 200 bin olan Lizbon’da 50 bine yakın insan hayatını kaybetti.

1 Kasım günü, Portekiz’in en kutsal günü sayılan, Hristiyanların her yıl kutladığı Azizler Günüydü. Deprem, Azizler Günü için bütün şehirdeki kilise ve evlerde yakılan mumları devrilip korkunç bir yangına sebep oldu. Meşhur kiliseler, opera binaları, 70 bin kitabı barındıran bir kütüphane, ünlü ressamların eserleri… Hepsi yok oldu. Büyük Lizbon depremi, Portekiz’i ekonomik, sosyal ve siyasi anlamda o kadar etkiledi ki, Batı Avrupa’daki koloni imparatorluklarından sömürgeciliği en uzun süre sürdüren devlet olan Portekiz’de koloniciliğin sonunun gelmesine dahi sebep oldu.

1755 Lizbon depremi, Avrupa’da başlayan Aydınlanma Düşüncesinin fitilini ateşleyen en önemli olaylardan kabul ediliyor. Deprem, aydınlanma düşüncesi ile birlikte oluşan kilisenin otoritesinin ve iktidarların varlığının sorgulanması sürecine ciddi bir ivme kazandırıyor. Özellikle, felaket sırasında 40 kiliseden 35’inin yıkılıp genelevlerin yıkılmaması, mahkumların ölmemesi gibi olaylar geride kalan insanların tanrıyı ve kiliseyi sorgulamasına sebep oluyor. Kısaca, artık “Tanrı’nın işi ifadesi gönüllere teselli veren ve akılları teskin eden bir açıklama olmaktan çıkıp, yasal mesuliyetten kaçınmak için alaycı bir bahane haline geliyor.” Bu deprem, tüm dünyanın hafızasına silinmesi mümkün olmayan bir soru işareti kazırken, elbette ki dönemin filozofları için de önemli bir çalışma alanı yaratıyor.

Ünlü filozof Kant, Almanya’da sismoloji biliminin kurulmasına zemin hazırlayan, Lizbon depremi hakkında üç ayrı makale yayınlarken; yıkımdan etkilenen Rousseau, insanlar kırsal alanda daha geniş ve ferah şekilde yaşamalıdır diyerek, büyük ve kalabalık şehir fikrine şiddetle karşı çıkıyor. Voltaire ise din felsefesini, tanrının ilgisizliğini ve acımasızlığını eleştirdiği Lizbon Felaketi Üzerine Şiir’ini de tam da bu atmosferde yazıyor:

Ah talihsiz ölümlüler!
Ah şu acınası yer!
Ah korku içinde yaşayan tüm ölümlüler!
Faydasız acılar ebediyen sürüp giden!
Ve hatalı filozoflar, haykırarak, “her şey iyidir” diyen,
Haydi, gelin de dikkatle seyredin bu korkunç yıkıntıları,
Küllerini şu talihsizin,
Şu döküntüleri, şu kalıntıları,
Birbirinin üstüne yığılmış şu kadınları ve çocukları,
Parça parça mermerler altındaki şu dağılmış uzuvları!

Peki ya depremden sonrası?

Lizbon’un kentsel reformunda kilisenin ve zenginlerin itirazları tamamen bastırılıyor. 1755 depreminin ardından Portekiz Kralı José I, günümüzde Pompal Markisi olarak bildiğimiz dönemin Dışişleri Bakanı Sebastião José de Carvalho e Melo’yu görevlendiriyor. Pompal, tüm ülke genelinde bir anket uygulaması başlatıyor. Marki’yi, depremin neden ve sonuçlarının objektif bir bilimsel tanımını yapmaya çalışan ilk kişi olduğu için, modern sismolojinin öncüsü olarak tarihe kazıyacak bu ankette, deprem ve etkileriyle ilgili birçok soru bulunuyor.

Deprem ne kadar sürdü?
Kaç tane artçı sarsıntı hissedildi?
Ne tür hasarlar meydana geldi?
Hayvanlar garip davrandı mı?
Kuyularda ve su çukurlarında neler oldu?

Pombal ekibine üç askeri mühendis alıyor: Eugénio dos Santos, Carlos Mardel, Manuel da Maia. Yeni Lizbon Planı için dört seçenek arasından Santos’un “Temiz sayfa” planı seçiliyor: Lizbon’un aynı bölgede sıfırdan inşa edilmesine karar veriliyor. Şehrin yeniden yapılandırılması ise, kesin ve çığır açan önlemlere odaklanıyor: Binaların duvarlarına sallanan fakat yıkılmayan esnek bir yapı yerleştirilerek kafesleme yönetiminin kullanıldığı yenilikçi bir mühendislik yöntemi geliştiriliyor. Sarsıntıyı taklit etmek için askeri birlikler binaların etrafında yürüyüş yaptırılarak sismik tasarım özellikleri test ediliyor. Felaket durumunda tahliyeyi kolaylaştırmak için geniş alanlar ve dikey caddeler hayata geçiriliyor.

Evlerin iki kat ile sınırlandırılması öneriliyor; evlerin boyunun, sokağın genişliğini geçmeyecek ve bu sayede bir felaket anında sokakları geçilebilir kılacak şekilde olması gerektiği öngörülüyor. (Ancak bu önerinin uygulanamadığı söyleniyor.) Neredeyse tamamı yıkılmış olan şehrin yeniden inşasını hızlandırmak için, özellikle yeni kaldırımların yapılmasında yıkılmış binalardan bloklar kullanılıyor. Lizbon Depremi, tüm bu çalışmalar ile risk yönetimi kavramının doğuşuna sebep oluyor.

Lizbon’un yeniden inşasında şu amaçlara ulaşılıyor: Şehrin mümkün olan en modern düşünceyi yansıtması için geçmiş değerleri ve biçimleri reddeden, dikkatle geliştirilmiş bir hazırlık süreci benimseniyor. Şehrin estetik formu yeni değerleri yansıtacak şekilde geliştiriliyor. Lizbon, Kral’ın ve soyluların şehri olmaktan çıkıyor; halkın, tüccarın ve orta sınıfın dahil olabildiği bir “ev”e dönüşüyor. Lizbon, modern, fonksiyonel ve iyi düzenlenmiş bir şehir sıfatını kazanıyor.*

Anlayacağınız, Lizbon kelimenin tam anlamı ile sıfırdan inşa edilmiş bir şehir. Antropoloji
profesörü David Harvey, şehirleri yeniden inşa ederken kendimizi de inşa edebildiğimiz
gerçeğine işaret ediyor: “Şehir hakkı, kentsel kaynaklara erişim konusunda bireysel
özgürlükten çok daha fazlasıdır: Şehrin değişmesiyle kendimizi değiştirme hakkı
kazanırız.
” Bütün bu anlatılanlardan sonra, insan düşünmeden edemiyor: Günümüzden
yüzlerce yıl önce, neredeyse bir yıl kadar kısa bir zaman içerisinde gerçekleşebilmiş bu
dönüşüm ve değişim, neden ülkemizin 6 Şubat 2023 günü neredeyse tamamen yıkılan
şehirleri için de gerçek olmasın ki?

Kaynaklar: 1,2, 3, *4

İlginizi çekebilir:


SON YAZILAR

Yeni nesil ne diyor?

Her şey bir konuşmayla başladı. Bir arkadaşım yeni nesil sözcüklerden bahsediyordu. Konu hakkında konuştukça konuştuk. Dedim, bir yazı yazayım ben de, dergide de bulunsun. Çünkü...

“Gerçeği görüyoruz! Anayasa değişikliğine HAYIR diyoruz!

Feminist ve LGBTİ+ örgütlerin biraraya gelmesiyle kurulan Hepimiz için Anayasa Koordinasyonu "Birbirimizin elini bırakmıyoruz! Hiçbirimizi geride bırakmıyoruz! Anayasa değişikliğine HAYIR diyoruz!" başlıklı açıklamasıyla tüm toplumu...

Hataylılar 6 Ekim’de Meclis’te: #HatayıGör

6 Şubat depremlerinde en büyük yıkımı yaşayan Hatay'da depremin üzerinden geçen 8 aya rağmen hiçbir şey değişmedi. Barınma, beslenme, eğitim, sağlık ve ulaşım gibi en...

İZBAN’daki boş koltuk

Ege’nin medeniyetler beşiğinde büyüttüğü bir kenttir İzmir. Çarpık kentleşme yıllarıyla, eş, dost, tanıdık, ahbap, yandaş, kayırıla kayırıla bir tuhaf kentleşmiştir. Büyümüştür büyümesine ama körfez kenarına dizilmiş...

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol