“Leonardo huşuyla doğrulup yatakta oturdu, ona içindeki huzursuzluğu tüm ayrıntılarıyla anlatarak sanatta üzerine düşeni yapmadığı için Tanrı ve insanlara karşı suç işlediğinden sızlandı.” Ünlü Uffizi Galerisinin mimarı, sanat tarihçiliği yazarlığının kurucusu Vasari’nin ölüm döşeğindeki Leonardo ile ilgili yazdıkları böyledir.
Leonardo da Vinci, daha yaşarken ünü yayılan ve bugün bile eserlerine, dehasına hayranlık ve bilmecemsi bir gözle bakılan İtalyan Rönesansı’nın yetiştirdiği bir dahi, Sigmund Freud’un Leonardo’ya ilgisini ise 9 Ekim 1889 tarihinde bir arkadaşına yazdığı mektupta kullandığı cümlelerden anlıyoruz: “Kadınlarla bir aşk macerası yaşadığına dair elimizde hiçbir belge bulunmayan Leonardo belki de gelmiş geçmiş solak kişilerinin en ünlüsüydü.” (Kaynak: Sanat ve Sanatçılar üzerine-Sigmund Freud)
Freud’n Leonardo’nun dehasına ve yaşantısına zaten ilgisi vardı ancak Jung’a yazdığı gibi onu Leonardo’nun eserlerini analiz etmeye götüren gerçek sebep ise bir hastasının Leonardo’ya çok benzemesidir. Aynı mektupta Freud, Jung’a İtalya’dan onun çocukluk ve gençlik dönemi hakkında kitap getirtmek istediğinden bahseder.
Çocukluğu hakkında çok detaylı bilgiye sahip olmadığımız Leonardo 1452 yılında Floransa ile Empoli arasında ufak bir şehir olan Vinci’de evlilik dışı bir ilişki sonucu doğar. O dönemlerde evlilik dışı dünyaya gelen çocuklara halk arasında ağır bir gözle bakılmıyordu. Annesi başka bir adamla evlenir. Babasının da ikinci evliliği çocuksuz kalınca Leonardo küçük yaşta baba evine alınır ama bir süre sonra orayı da terk edecektir.
Gençlik dönemine ait çok fazla bilgi yoktur. Sonraları Milano dükünün sarayına lavtacı görevine atanır ve hakkındaki bilgilere bu tarihten sonra daha kolay ulaşma imkânı buluruz. Ancak Freud’un ilgisini çeken asıl konu ise Leonardo’nun çocukluk dönemi ve neden sıklıkla eserlerini tamamlanmadan bıraktığıdır.
Ünü yayılmaya başladığı dönemlerde sürekli resim siparişi alırken o birkaç iş ile ilgilenir bazılarını ise tamamlanmadan bırakır ve mühendislik ya da büyücülük ile ilgilenir.
Hatta öyle dönemler vardır ki fırçayı eline neredeyse gönülsüz aldığı söylenecek dönemler gelmiştir. Sanat tarihi yorumcularından bazıları Michelangelo’nun da birçok eserini tamamlanmadan bıraktığı ve bunun sebebinin ünlü ressamların bize göre olağanüstü eserlerinin onlar için sadece kafalarındaki eserin yetersiz bir yansıması olması yüzünden olduğunu söylerler.
Leonardo’yu bir romanında baş kahraman yapan Dimitri Sergeyeviç Merejkovskiy ise Leonardo’nun tamamlanmamış eseleri hakkında şöyle der: “Leonardo’daki her şeyi tanıyarak ve serinkanlı düşünerek mükemmelde saklı en derin gizleri araştırıp ele geçirme yolundaki o dindirilmez güçlü tutku, Leonardo’nun eserlerini her zaman yarım kalmak gibi bir tahlihsizlikle karşı karşıya bırakmıştır.”
Freud bunu Leonardo’nun sevgi ve nefret kavramlarına bakışı ile açıklamaya çalışır. Buna dayanak olarak Leonardo’nun bir cümlesini kullanır: “Büyük sevgiler, sevilenin adamakıllı tanınmasından kaynaklanır. Sevi objesi yeterince tanınmadığı zaman yeterince sevilemez”
Freud, Leonardo’nun bu cümledeki yanlışını da bildiğinden emin olarak der ki: Bir nesneye karşı sevgi ve nefret duyguları beslemek için, bu duygulara konu edilen nesneyi tamamen incelemek anlamak gerekmez, insanlar içtepisel yoldan severler, sevgileri duygusal nedenlere dayanır.
Freud’a göre Leonardo’nun sevgi anlayışı şöyle bir özellik taşır. Duygular dizginlenir ve araştırma içgüdüsü ortaya çıkar ve onun duyguları artık araştırma güdüsünün etkisine altına girmiştir.
Sanat ve Sanatçılar Üzerine adlı kitabında Freud şu cümleleri kullanır: ”Leonardo sevip nefret etmemiş, neyi sevip neden nefret edeceğini belirleyen etkeni araştırmış.”
Sevgi ve nefret duygularına göre hareket etmemiş daha çok nedenleri araştırmış aynı babasının yeni evliliğinde çocuksuz kalması yüzünden Leonardo’yu evine alması gibi, o da çocuklarına yani eserlerine ilgisiz ve sevgisiz davranarak yarım bırakmıştır.
Freud’un sıklıkla eserlerini tamamlanmadan bırakan, belki de gerçekten yazının başında Leonardo’nun ölümünden hemen önce söylediği sözlerin anlamı budur.
Başlık Görseli: Adoration of the Magi