Büyük sorunlar yaşadığımız bu dönemlerde, aynı diğer büyük sorunlar yaşadığımız dönemlerde olduğu gibi, bazı önemli konuları es geçiyoruz. Bu bazı önemli konular gündeme göre değişiklik gösteriyor. Zaman zaman kadınlar ve sistematik şekilde yaşadıkları şiddeti görmezden gelirken, bazen hayvanları, bazen çocukları, bazen doğaya yapılanları ve bazen de kadın veya erkek diye tanımlanmayı reddedenleri görmezden geliyoruz. Evet, biz. Bunu hepimiz yapıyoruz. Biz büyük insanlık ve bunlar da bizim büyük çaresizliklerimiz: İki cinsiyetten fazlasını anlayamamak. Gözden kaç(ırıl)an hayatlar, görmezden geldiğimiz katliamlar.
LGBTİQA. Lezbiyen, gey, biseksüel, trans, interseks, queer, aseksüel bireylere işaret eden bu kısaltma, pek çok hak ihlalini ve cinayeti de aklımıza getiriyor. Görmezden geldiğimiz cinayetler, tacizler, tecavüzler ve sayılamayacak kadar çok mağduriyeti bu kısaltma ve içindekiler ile sizlere tekrar hatırlatmak istiyorum.
Geçtiğimiz günlerde Trabzon’da bir trans kadın seks işçisi “müşterisi” tarafından 200 bıçak darbesiyle öldürüldü. Vahşi geldi değil mi? 3 bıçak darbesi ile öldürülmesi biraz içimizi rahatlatacaktı belki de.
Cinayetin sebebi ise tam olarak toplumsal bir sorunumuza ışık tutuyor: Ahlak kuralları, toplum baskısı ve erkeklik. Şahıs “bu çarpık ilişkiden” pişman olduğunu ve cinayeti de pişman olduğundan işlediğini söyledi. Erkek kendine bunu “yakıştıramadı.” Erkek kişinin erkekliği düştü, erilliği kırıldı ve incindiği için de erilliğini kıran, o üzerinde ego yaptığı insanı öldürdü. 200 bıçak darbesiyle. Adaletin nasıl bir karar vereceği ise merak uyandırıcı.
Bu biraz da masum, saf, temiz ve edepli ev kızının tecavüze uğrayıp öldürülmesi ile seksi giyinmiş, dekolteli, ağzında sakız olan, küfürlü konuşan bir kadının öldürülmesi arasındaki algı farkı gibi. Aslında birinin neden ve nasıl öldürüldüğünden ziyade önemli olan onun öldürülmüş olmasıyken neden öldürüldüğü konuşuluyor. Bunun adı erkek zihniyet. Ölümleri kıyaslamak, ego ile yaşamak ne büyük çaresizlik… Hayatı kadın ve erkek olarak adaletsiz bir tartıya koyup gerçeği çirkefçe inkar eden çaresizliğimiz.
İçinde bulunduğumuz savaş ortamı yeni değil. Yıllardır aynı savaşın içinde yuvarlanıp duruyoruz zaten. Ancak pek çok duruma sanki yeni olagelmiş gibi tepkiler veriyoruz. Mesela “kıyıya vuran çocuk” haberi. O çocuk gibi yüzlercesinin kıyıya vurmadan bulunup, bir siyah cenaze torbasına koyulduğunu, çoğunun ülkemizden gönderilen silahlarla parça parça edilmek suretiyle öldürüldüğünü, bir kısmının polis tarafından bizzat yurdumuzda vurulduğunu ve daha nicesini zaten biliyoruz, yaşıyoruz, görüyoruz. Ama görmezden geliyoruz. Politik görmezden gelişlerimiz, cezasızlığımız ve ahlak yargılarımız katliama ortak oluyor.
Nikah kıymayı reddeden memura hapis cezası
Maalesef Türkiye’de değil. Biz bunları tartışırken Amerika’nın Kentucky eyaletinde br nikah memuru eşcinsel çiftin nikahını kıymadığı için tutuklandı ve şuan hapiste. Çünkü Amerika Haziran ayında eşcinsel evliliğin anayasal bir hak olduğuna karar verdi. Yol bizim için de dönülmez değil. Hakları kazanmak için, önce konuşmak, istemek ve bilmek gerekir. Yapabileceklerimiz var. Mesela henüz hayattayken Kemal Ördek‘e destek vererek bir adım atabiliriz.
Kemal Ördek’in kendisine tecavüz eden ve parasını çalan şahıslar hakkında açtığı davanın ilk duruşması 27 Ekim 2015 saat 11’de Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Kişiler nitelikli cinsel saldırı, kasten yaralama, hürriyetten yoksun bırakma, hırsızlık, hakaret ve tehdit suçlarından yargılanacak.
2008 yılında babası tarafından eşcinsel olduğu gerekçesiyle öldürülen Ahmet Yıldız’ın davasında ise 20’inci duruşmaya gelinmesine rağmen bir sonuca ulaşılmadı. Cinayetin üzerinden 7 yıl geçti ancak katil hâlâ yakalanmadı. Ahmet Yıldız’ın bir sonraki duruşması da 26 Kasım 2015 saat 9:35’te İstanbul Anadolu Adliyesi 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılacak.