En trajik örneklerinden bir tanesini hali hazırda şu günlerde yaşanıyor. Doymayan ve her zaman daha fazla isteyen insanlara et yetiştirebilmek adına bütün dünyada her zamankinden daha vahşi politikalar uygulanıyor. Hayvanlar maliyeti daha düşük olması sebebiyle canlı olarak oradan oraya taşınıyorlar. Kendi dışkılarına, çişlerine bulanmış vaziyette, korku dolu günlerin, haftaların sonunda getirildikleri yerlerde öldürülüyorlar. Öldürülme sebepleri ise ülkede etten asla vazgeçemeyeceğini övünerek söyleyen insanların akşam yemekleri olmak.
Geçenlerde Türkiye Bulgaristan sınırında (Kapıkulu) bir kamyon dolusu sığır ve koyun aç, susuz, 30-35 dereceyi bulan sıcakta bekletildiler. Benim bundan günler sonra haberim oldu, takip ettiğim birkaç vegan aktivist sayesinde o da. Çünkü Türkiye’nin tek taraflı, insan merkezli, sermaye ve endüstri yanlısı medya ve basın bu habere yer vermemeyi tercih etti.
Sınırda bekletilmelerinin sebebi ise gümrük işlemleri ve birkaç evrak. The Guardian konu hakkında bir haber paylaşmış, doğrudan aktarıyorum:
Hayvanlar sıcak havaya rağmen konteynırlarda bekletiliyorlar ve temiz havaya ulaşabilmek için birbirlerini eziyorlar. İnekler için koyulan su döküldüğü gibi, su kabı da dışkıyla dolmuş. Yani su içemiyorlar. Hayvanlar sıcaktan dolayı daha da büyük bir stres yaşıyorlar, hepsinin dilleri dışarda. Zaten yolda dışkılamalarını önlemek için hayvanlara su ve yiyecek verilmiyor. Hollanda’daki bir hayvan hakları derneğinden(Eyes On Animals) gelen bir kadın aktivist hayvanların ne koşullarda orada olduklarına bakıyor. Yetkililerin koşulları iyileştireceklerine dair söz vermiş olmalarına rağmen her sene burada aynı durumun yaşandığını söylüyor. Yani bu ne yaşanan ilk olay ne de son. Australian Bureau of Statistics’in verdiği rakamlara göre AB en fazla Türkiye’ye, Orta Doğuya ve Kuze Afrika’ya canlı hayvan gönderiyor. 2014-2017 yılları arasında %62.5’lık bir büyüme sağlamış ki bu da 585,000,000 kg yapıyor.
Türkiye gibi ülkeler kendi ürettikleri et miktarından fazlasını tükettiği için bunu ucuza yurtdışından sağlamalı. Sosyal sorumluluk adı altında yapılan bu ucuz et politikası, hayvanı son anına kadar maksimum düzeyde sömürmek ve eziyetini 10 kat arttırmak anlamına geliyor.
Arz-talep mekanizması bu noktada ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Kimse talep etmezse, hiçbir canlı bu koşulda kesilmek için acı çekmez.
Kaynak: The Guardian