Kırsaldan şehirlere göç eden nüfusun artmasıyla yatayda tükenen arazilerin bir çözümü olarak üretilen dikey yerleşimlerin popüler olmaya başladığı şu dönemlerde, Viyanalı mimarlar, bu dikey tasarımlara ekolojik bir alternatif tasarım ve oldukça ütopik fikirler sunuyorlar. Ancak imkânsız değil. Belki de yoğun nüfus artışının yaşandığı kentlerde gelecekte bu tarz yaşamlarımız olacak.
Biraz ürkütücü geliyor kulağa. Zaten sıkılmışız dışarıdakini ötekileştiren her şeyi kapsül gibi site içlerine hapseden, tüm imkânları çitlerin içine kilitleyen, dışarıya çıkmaya gerek bırakmayacak derecede düşünceli (!) paket, yüksek yoğunluklu ve yüksek katlı yapılardan.
Ama yatayda büyüme imkânı bulunamayan bölgelerde gerçekten bir alternatiftir dikey yapılar belki de. Oldukça tartışma götürür bir mevzu. İnsan örgütlülüğünü ve dayanışmasını kısıtlayan bir şeymiş gibi sanki dikeyleşmek. Ya da yatayda dokunabildiklerimizi ulaşılamaz kılacakmış ve sınıflar ortaya çıkaracakmış gibi korkunç bir yanı da var.
Dikeyleşmeye alternatifler sunan Viyanalı mimarların yaptığı bu gökdelen ise hem bir solar enerji santrali hem de küçük bir şehir niteliğinde.
Güneş bacasının içinde yaşamak ister misiniz?
Yeni bir konseptle karşımıza çıkan yapının içinde Cleveland büyüklüğündeki bir şehir nüfusuna yetecek kadar yer var ve bu yapı binaların hepsi için bir güç oluşturabilir. Tasarım, aynı oranda güneş alan büyük bir güneş kolektörü ortasında oturan dev bir güneş bacası niteliğinde. Gün boyu, güneş altında toplayıcı ısındıkça, dışarıdaki havadan daha sıcak oluyor ve sıcak hava kule içinde yükseliyor. Yol boyunca hava hareket ettiği için elektrik üreten tribünler döner. Bu sistem tipi, tipik güneş panellerinin aksine sistem çalışmayı durduğunda da gece boyunca çalışmaya devam ediyor.
Pahalı bir teknoloji ve şimdiye kadar bu tarz tek bir kule inşa edilmiş (İspanya’da). Fakat Viyanalı mimarlar Heri&Salli Avusturya’da gibi görünen bir güneş bacası tasarımına oldukça yaklaşmışlar.
Mimarlarından Josef Saller, yaşam alanlarını minimalize etmek için 400 bin kişinin bu yapıya sığabileceğini dile getiriyor. Onların konsepti, Burj Khalifa binasının iki katı ve Viyana’da bulunan diğer yüksek binaların hemen hemen dört katı yüksekliğinde olacak şekilde bin metre uzunluğunda ekolojik bir gökdelen tasarımı.
Tipik yüksek katlıların aksine, açılabilir “iklim katmanları” elamanlarıyla tasarımda, dış alanla iç alanı entegre etmişler. “İklim kalkanları güneş hücreleri ile donatıldı ve gerektiğinde ışığın hareketine göre gölge sağlıyor ve rüzgâr akışını kontrol ediyor” diyor ve ekliyor Saller “Ya da gerekli olduğunda uygun yağmur, sis ya da mikro iklim alanları yaratmak mümkün.”
Gökdelen, Viyana Teknik Müzesi‘nde şehrin geleceğine ilişkin yeni bir serginin de parçası durumunda. Şimdiye kadar Viyana’da inşa edilenlere bakıldığında bu gökdelenin yapılması Viyana’da imkânsız görünüyor fakat mimarlar, bir yerlerde bu tasarımı gerçekleştirmek istiyorlar.
“Sadece Viyana için değil genel olarak sorun şu ki şehirlere göç eden insanların nüfusu çok fazla ve bu kentlerde boşluk kalmamasına neden oluyor” diyor ve ekliyor Saller; “Bu tasarım, yaşamlarımız için gereken boşluğu bize sunuyor.”
Kaynak: Fast Company