Bir ağacın ölümüyle reenkarnatif bir şekilde yüzlerce canlının yaşamı başlayabilir. Bu döngü ölü ağaç tamamen çürüyene ve ekosistemden çıkana kadar devam eder ve geçen süre zarfında da birçok böceğe, kuşa, mantara, yosuna alg türüne ev sahipliği yapar. Bu nedenle ölü ağaçlar, yüksek biyolojik çeşitliliğe sahip yaşam alanları olarak adlandırılırlar.
Dünya Doğayı Koruma Vakfı’nın (WWF) yayımladığı “Ölü Ağaçlar-Yaşayan Ormanlar” adlı raporunda; yaşlı ve ölü ağaçların çıkartılması, ormanlardaki biyolojik çeşitlilik kaybının en önemli nedenlerinden biri olduğunun altını çizmiştir.
Kuşlar için yavru büyütme ve besleme, kahverengi karıncalar için yuva olma, küçük memeli hayvanlar için saklanma, avcı kuşlar için gözetleme, ağaç kakanlar için de gagalama, toprak erozyonunu önleme, karbon depolayarak iklim değişikliği etkilerini azaltma gibi birçok görevi yerine getirmekte olan bu ağaçların, ülkemizde maalesef kıymeti bir türlü anlaşılamamıştır. Korunan ormanlık alanlardan bile ölü ağaçlar çıkartılarak “temizlenmiş” hale getirilmektedir. Doğal biyolojik çeşitliliğin önemli derecede yok olmasının sebebi ölü ağaçların yok edilmesinden dolayıdır ki sonrasında yok olan yaşam alanlarının yeniden oluşturulması, ancak uzun soluklu, zor ve masraflı orman rehabilitasyonu ve restorasyonu çalışmalarıyla gerçekleşebilmektedir.
Biyolojik tür çeşitliliğinin korunması sadece korunan ormanlık alanlarda değil, işletme ormanlarında da dikkatle üzerine eğilinmesi gereken bir konu. Bunu sağlayabilmek için de orman ekosistemine müdahalenin minimum düzeyde tutulması, kuru ya da çürük gövdelerin kendi haline bırakılması, yeşil ormancılık anlayışının benimsenerek uygulanması gerekir. Ancak bunun hayata geçebilmesi geleneksel ormancılık anlayışının değişmesine ve doğaya daha çok saygı ile mümkün.
Doğaya ve ağaçlara saygısının büyük bir ustalıkla işlendiği Yüzüklerin Efendisi filminde Gondor’un “Ak Ağacı”nın kurumasına rağmen 147 yıl boyunca kesilmemesi, kralın dönüşünün beklenmesi ve kral döndükten sonra ölü ağacın yerine başka bir fidenin dikilip, ölmüş ağacın da “ikinci yaşamını sürmesi” için başka bir yere taşınması filmi izleyenlerin dikkatinden kaçmamıştır.
Doğanın muazzam döngüsüne müdahale etmeyip, ölü ağaçları rahat bırakırsak orman ekosisteminde hayat bulan birçok türü de insan faktörü yüzünden yok olmaktan kurtarabiliriz.