Doğanın çeşitliliği karşısında bizim algımız tekildir. Doğa bilinci denince akla sadece ağaçlar gelir.
Ne bir bitki örtüsünün oluşum sürecini ne de ekolojik döngünün oluşması için gereken süreci biliriz. 10 bin tane çam ağacı yan yana dikilince doğayı kurtarabileceğimiz düşüncesi vardır. Oysa doğa çeşitliliğin zirvesidir. Her bir çeşit, hayati önem taşır.
Okullarda yeşili koruyalım cümleleri ile anlatılan derslerde, doğanın korunmasının nasıl olabileceği ile ilgili bir öğretim yoktur. Zaten öğretmen de konuyu laf olsun diye anlatır genellikle. Kendisinin de durum ile ilgili malumatı yoktur. Sebebi ise toplumsal farkındalığımızın olmaması.
Yol kenarlarına dikilen ağaçlarla kendimizi kandırarak,
Denize atılan bira veya kola şişelerine tepki göstererek,
Bankamatikten makbuz almayarak doğa bilinci oluşmaz.
Oradan buradan denk gelerek öğrendiğimiz olgularla doğaya sahip çıkamayız. Toplumsal bir farkındalığımız olmalı.
- Bitki örtüsünün emdiği karbon miktarı ile ozon tabakasını nasıl koruduğunu,
- Dünyanın yaşanılabilir bir yer haline gelirken bitki örtüsünün yaşamın formülünü nasıl ürettiğini,
- 4,54 milyar yıl sonra ancak dünya yaşamı oluşturabilecek kimyayı tutturduğunu ve bu tecrübe doğanın çeşitliliğinin uyumu ile oluştuğunu bilmeden asla doğaya tam anlamıyla sahip çıkamayız. Doğaya tam olarak sahip çıkmak için önce bize neler bahşettiğini çok iyi bilmeliyiz.
- Doğanın bir parçası olduğumuzu öyle gazetelerin haberlerinden öğrenemeyiz. Devletin eğitim sorumluluğunda birincil önem taşıması gereken bir konuyu, yerel yayın yapan televizyonların haber bültenlerinin sonunda “Doğamıza sahip çıkalım!” cümleleri ile topluma aktaramayız.
- İlkokuldan eğitimin son adımına kadar müfredatlarımızda doğa bilinci ile ilgili zorunlu dersler olmalı.
- Ailelerin, evlatlarını doğaya saygılı yetiştirebilmeleri için öncelikle ebeveynlerin eğitimi ile ilgili adımlar atılmalı.
- Devlet tüm kurumlarında doğa bilincine uygun kanunlar getirmeli. Tüm kamu binaları doğa duyarlı olmalı.
- İmar izni ancak çevreye duyarlı konutlara verilmeli.
- Her bir öğrenci, yeşilin içerisinde büyümeli. Yeşilliği olmayan tek bir okul kalmamalı. Geri dönüşümü olmayan tek bir kurum olmamalı.
- Tüm bunlar ütopya değil. Rant kavgasını birazcık azaltabilirsek, kalan boşluk tüm bunlara imkan sağlayacaktır. Yani devletin bir pozitif bir doğa politikası olması ile alakalı.
- Yeni yapılan okulun 1 metre yakınına büfe açmaya çalışmak yerine, etrafını ağaçlarla süslemek imkansız değildir.
- Doğa hakkında tarih kadar bilgisi olan öğretmen yetiştirmek de zor değildir, kamu binalarının doğaya zarar vermesini engellemek de…
Sadece yeterli farkındalığın oluşması gerekiyor.
Başlık Fotoğrafı: Hdwallpapercorner