Bizim deyimimizle; devletin doğaya el koyma maddesi, yasayı rant uğruna onayanların deyimiyle yetmişinci, yetmiş beşinci, daha olmadı sekseninci madde. Kabul edilişinin ilk tarihi 20 Ağustos 2016 olsa da bu madde, henüz geçtiğimiz Cumartesi, sabaha karşı ismi değiştirilerek ve içeriği genişletilerek yeniden onaylandı. Peki, Madde 80 ne diyor?
“Enerji yatırımları, kamu kaynakları, doğanın geleceği, ekolojik sistem, ekolojik sistemin düşmanı ekonomik sistem artık elimizde…” diyor. Bir de diyor ki; “Bütçeye dair tüm imtiyazlar, Bakanlar Kurulu’na ait.” Üstelik şunu da ekliyor: “Artık kamu kaynaklarının, doğal kaynakların kullanımı için lisansmış, izinmiş, çevresel etki değerlendirme süreçleriymiş, uğraşamayız. Ruhsatsız maden, izinsiz HES, lisanssız kömür santralleri ve doğanın her türlü tahribi yasal süreçlerin ortadan kaldırılması ile teşvik edilmişken biz, Türkiye Varlık Fonu’na bağlı özel şirketler, siyasi erk ile birlikte neden kamu kaynaklarının özelleşmesinden faydalanmayalım?”
Ekolojik sistemi, ekonomik sisteme, sermayeye ve özel şirketlere kurban eden torba yasa kapsamındaki yasa en genel hali ile; “stratejik proje bazlı yatırımların” izin, ruhsat, ÇED (Çevresel Etki Değerlendirilmesi) gibi süreçlerden muaf tutularak, Enerji Bakanlığı’na dair bir söz hakkı tanımaksızın, Bakanlar Kurulu tarafından stratejik yatırım olarak görülerek onaylanmasını hedefliyor.
80. madde,doğanın haklarını hiçe sayan dünya düzeni içinde doğayı savunan insanların seslerini duymadan, eylemleri, çevre mücadelelerininin haklılık payını gözardı etti. Bunun yanı sıra, stratejik yatırım olarak tanımlanan doğa talancısı projelerin maliyeti de kamudan karşılanacak. Çalışanların on yıllık sigorta pirimleri ve projede tüketilen enerjinin yarısı kamu tarafından karşılanırken personel ücreti ödenmesi de 5 yıla kadar devlet tarafından desteklenecek.
Karadeniz İsyandadır Platformu tarafından yapılan açıklama ve duyuruda yer alan rapor, bu madde hakkında, “Bu yasa, çevreyi ve doğayı korumaktan çok yatırım ve yatırımcıyı koruyacak tarzda doğayı metalaştırarak sermaye talanına açma yasasıdır” diyor. 411 sayılı yasanın 80 ve 80/4. maddelerinin anayasaya aykırılık görünümü hakkında bilgi veren rapor, devletin temel amaç ve görevleri, yasama yetkisi, kişinin dokunulmazlığı, maddi, manevi varlığı, konut dokunulmazlığı, kamu yararı, toprak mülkiyeti, sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması, tarım, hayvancılık ve bu üretim dallarında çalışanların korunması, ormanların korunması ve geliştirilmesi esaslarına ilişkin aykırılıkları açıklıyor.
Eğer rant avcılarının bir projesi, bir hazine arazisini gözüne kestirmişse, onun da yolu var; bu arazi, 49 sene bedelsiz kiralanabilecek. Bakanlar Kurulu, bu konuda tek yetkili. Zaten talep olursa, devlet, yasa kapsamında projeye yüzde 49 oran ile ortak olabilecek. Yani doğayı sermaye haline getirenlere duyduğunuz öfkenin yanında doğa cinayetine elinizde olmadan çanak tutuyor olacaksınız.
Özel şirketlerin, kamu kaynaklarının özelleşmesinden sağlayacağı kaynakları, Türk Ticari Kanun hükümlerine tabi olarak kurulmuş bir fon olan Türkiye Varlık Fonu‘na aktarılarak istihdam yaratması biçiminde işleyen süreçte, doğaya verilen hiçbir söz hakkı yok. Doğaya, doğal kaynağa gelecek zararı düşünen, doğanın para basma makinesi olarak kullanılması yolunda hiçbir denetim, lisans, izin, ruhsat yok. Kendini doğadan bile ari kılan bu insanların, gün gelip de doğaya muhtaç, tükenen kaynaklardan medet uman halini gözlerimiz görür mü? Bilinmez. Bilinen; bu yasanın, erk sahipleri tarafından doğanın kanatlarını kırmaya yönelik bir darbe niteliği taşıdığı.