Irkçılar, sahtekarlar, kadın düşmanları, savaş yanlıları ve daha niceleri… Nobel Ödülü, birçoğunuzun bildiği üzere Alfred Nobel‘in kurduğu dernek tarafından 1901 yılında verilmeye başlandı. Fakat günümüze değin fizik, kimya, edebiyat, barış ve tıp alanında verilen bu ödülü kimlerin hak edip etmediği tam anlamıyla bir tartışma konusu.
Başarılarında büyük katkıları olan kadın meslektaşlarını yok saymalarından tutun da bilgi adı altında ırkçılıklarını empoze etmeye çalışanlara kadar birçok bilim insanı bu ödüle layık görülmüş. Yine ödülü alan bazı isimler ise ünlerini sahte bilimi desteklemek için kullanmış.
Bilimi inkâr eden bilim insanı: Kary Mullis
Bilimi inkar eden bir isim ile başlayalım. 1993 Nobel Kimya Ödülü’nü alan Kary Mullis, aykırı olarak tanınmaktan zevk alıyor ve AIDS’i inkar etmek aykırı fikirlerinin başında geliyor. Nobel sahibi olmanın ününü, insanlara AIDS’in aslında eğlence amaçlı bir uyuşturucu olarak kullanıldığını ve HIV virüsünün zararsız olduğunu hatta AIDS’in HIV ilaçları yüzünden ortaya çıktığını anlatmakta bir araç olarak kullanmıştır.
Bir bilim insanı olarak ırk üstünlüğünü savunmak
Ödülü hak etmediği gözler önünde olan bir diğer isim William Shockley, Silikon Vadisi’ne silikonu getirmesiyle bilinir fakat bu tam anlamıyla bir ırkçı olduğu gerçeğini değiştiremez. Öyle ki genetik alanında hiçbir resmi eğitimi olmadığı halde soy arıtımı olarak bilinen ırkçı bir fikri benimsetmek için bu bilim dalını kullanmıştır. 1956 yılında aldığı Nobel Ödülü’nün ününü kullanarak beyazların, siyahilerden daha hızlı çoğaldığına inandığı için tersine evrim uyarısı yapmıştır. Çözüm olarak ise yine ırkçı bir fikir üretmiş ve siyahilere yönelik tüm sosyal yardımların kaldırılmasını, ayrıca “genetik dezavantajlı” bireylere kısırlaştırılmayı kabul etmeleri karşılığında mali destek verilmesini önermiştir.
Bilimi ile savaşa katkıda bulunan isim: Fritz Haber
Nobel Ödülü tarihine baktığımızda savaşa aracı olanlara bile bu prestijli sayılan ödülün verildiğini görüyoruz. “Havadan Ekmek Yapan Adam”ı bilir misiniz bilmiyorum, bu ad gübre olarak kullanılmak üzere nitrojen ve hidrojenden amonyak sentezi yapan Fritz Haber’e ait. Ancak Haber’e ait olan başka bir şey daha var: Endüstriyel toplu katliam. Birinci Dünya Savaşı sırasında kloru geliştirip cephelerde silah olarak kullanılmak üzere bir buluş yapmıştır. Bu buluş, 1915’te Belçika’da on dakika içinde bine aşkın askerin ölümüne sebep olan 6 bini aşkın gaz tüpünün kullanılmasına olanak sağlamıştır.
Bilimde cinsiyet ayrımcılığı ve emek hırsızlığı
Nobel Ödülü’nü hak etmeyen isimler arasında bir de cinsiyet ayrımcıları var. Yaptıkları araştırmalarda ve buluşlarda göz ardı edilemez derecede önem arz eden kadın çalışma arkadaşlarını arkada bırakan birçok hak hırsızı bu kategoriye girmekte. İngiliz biyokimyacı Sir Tim Hunt, Haziran 2015’te Seul’da verilen bir yemekteki konuşmasında kadın gazeteciler ve bilimciler için, kadınlar ile erkeklerin aynı laboratuvarda çalışmaları halinde onlara aşık olunduğunu veya kadınların kendilerine aşık olduğunu ayrıca eleştirildiklerinde kadınların sürekli ağladıklarını söyleyerek çok bariz bir şekilde cinsiyetçiliğini ortaya koymuştur. Hatta bunu daha da üst seviyeye taşıyarak kadınlar ve erkekler için ayrı bir laboratuvar mı yapılmalı sorusunu konuşmasına eklemiştir.
Nobel’in tarihinde yadsınamayacak derecede cinsiyet ayrımclığı ve hak hırsızlığı yatıyor. Bunlardan bir diğeri de hiç kuşkusuz eşi Esther Lederberg ile birlikte yaptıkları araştırma nedeniyle 1958 Nobel Fizyoloji veya Tıp ödülünü alan Joshua Lederberg. Esther Lederberg, bir bakteri keşfetmiş ve eşiyle birlikte bakteriyi petri kapları arasında taşımak için bir yöntem geliştirmişti. Deneylerinin ilk aşamalarında Esther’in pudra ponponunu kullanmıştır. Günümüzde halen bazı bilim insanlarınca bu yöntem kullanılmakta iken Joshua Lederberg, ödülü alırken eşinin tüm katkılarını bir yana bırakmış ve ödülde ondan sadece bir kere söz etmekle yetinmiştir.
Hatalı olduğu halde Nobel almak: Johannes Fibiger
1926 Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü’nü alan Johannes Fibiger de ödülü gerçekten hak etmemiş. Çünkü Nobel almasını sağlayan kansere yol açtığını düşündüğü parazit aslında kanserin asıl sebebi değilmiş. Yabani sıçanları inceleyen Fibiger, onlarda gördüğü siğil biçimindeki kistlerin parazitlerin yol açtığı bir kanser türü olduğuna inanmıştı ve komite de bu buluşundan dolayı “kuşağımızın tıbba yaptığı en büyük katkı” diyerek ona Nobel’i layık görmüştü. Ancak daha sonra yapılan araştırmalarda parazit etkili de olsa asıl sebebin parazit değil artan parazitler ile azalan A vitamini olduğu ortaya çıkmıştı. Johannes Fibiger’e hata kurbanı mı dersiniz yoksa birtakım komite üyesi tanımanın faydaları mı dersiniz o size kalmış.
Irkçılık ve cinsiyetçilik bir bilim insanında toplandı: James Watson
James Watson’ı herhangi bir kategoriye sokmak Watson’ı çok incitir (!) sanıyorum. Fakat DNA yapısının kaşifi olan Watson, insanlarını incitmekten hiç mi hiç kaçınmıyor. Berkeley’de yaptığı bir konuşmada cinsel libido ile deri rengi ve kilo ile hırs arasında biyokimyasal bir ilişki olduğunu öne sürdü. Bir başka söylemi ise antisemitizmde bir haklılık payı olduğu şeklinde. X ışını ile ilgili çalışmalar yapmasını olanaklı kılan Rosalind Franklin’i ise asla tanımadı. Aksine Franklin’i dış görünüşü ve kıyafet seçimi nedeniyle eleştirmek en büyük hobisi haline geldi. Artık daha ötesi ne olabilir diye düşündüğümüzde ise Watson karşımıza Afrikalı insanların diğer insanlardan kat be kat daha düşük zeka seviyesine sahip oldukları görüşüyle çıkmakta. Tüm bunlar dolayısıyla James Watson, geçtiğimiz yıl vicdan duygusuyla Nobel madalyasını açık arttırmayla 4,1 milyon dolara sattı.
Angela Merkel, Nobel Barış Ödülü’ne layık mı?
Bugünlerde Nobel ile ilgili bir tartışma da oldukça gündemde: Savaştan kaçan yüz binlerce mülteciye Almanya’nın kapılarını açan Başbakan Merkel’in Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmesi. Alman halkı, Merkel Nobel’i hak edecek ne yaptı diyerek bu duruma tepki gösteriyor. Birçok insan Pakistan ve Afganistan’a insansız hava araçları göndererek savaşı destekleyen Angela Merkel’in böyle bir ödülü hak etmediği düşüncesinde. Barışın günümüzde engellenmeye çalışıldığı, barış isteyen insanların katledildiği düşünülürse Nobel Barış Ödülü’nün Merkel’e verilmesi nasıl bir karar olur?
Kaynak: National Geographic, Haberler