Yaşamın her alanında yapabileceğimiz ama çocukluğumuzdan beri çeşitli kısıtlamalara uğrayan tek eylem büyük ihtimalle gülmektir. Derste güldüğünüzde, öğretmen ya “Neye güldüysen bize de söyle biz de gülelim” der ki bu aslında hep beraber gülmek için değil rencide etme amaçlı söylenmiştir ya da “Çok mu komik” diye bağırır ve o kahkaha doruğa ulaşamadan sonlanır.
Kadınsanız ve sokak ortasında kahkaha atarsanız bir anda bir sürü gözün size çevrildiğini akabinde “cık cık cık” seslerinin yükseldiğini duyabilirsiniz. Memleketin doğusuna doğru giderseniz gülmenin ayıp karşılandığını dahi görürsünüz çünkü tercih edileni ağır başlı olmaktır.
Gülme yogası eğitmeni Eda Atay ise aslında gülmenin en iyi antidepresan olduğunu söylüyor. Atay ile gülme yogasını ve insana etkilerini konuştuk.
Eylül Akdeniz: Yogaya başlama sebebiniz neydi, gülme yogasından haberdar mıydınız?
Eda Atay: Ankara Üniversitesi Fizik Bölümü’nde okuyordum. Sırt ağrıları ve kas romatizmalarım vardı. Gittiğim doktorlar tedavi için sürekli antidepresan veriyorlardı. Ek olarak da spor öneriyorlardı. Üç ay ilaç kullandım, eskisi gibi gülmüyordum, nötr bir insan oldum, sanki ruhsal bir bağlantım olmadan yaşamaya başlamıştım. Bir yoga merkezine denk geldim, altı ay boyunca çok düzenli yogaya gittim. Refleksolojiyi keşfettim, yaptığım ayak masajı resmen ağrılarımın geçmesini sağlıyordu. İnsanlara ve kendime uygulamaya başladım ve iyileştiğimi hissettim.
Eylül: Peki, gülme yogası ile nasıl tanıştınız?
Eda: Okulu bitirdiğimde memur olmak istemediğimin farkındaydım ama ne yapacağıma karar verememiştim. Bir gün odamda oturup kara kara düşünürken, “Keşke hem gülsem hem güldürsem” dedim, birkaç gün sonra gülme yogası eğitimini buldum. Eğitime gittim, hocam asistanlık teklif etti. Bu şekilde başladım.
Eylül: Yoga bildiğimiz kadarıyla oldukça dingin bir aktivite ama siz insanlara kahkaha attırmaktan bahsediyorsunuz. Gülme yogası nedir, nasıl ortaya çıkmıştır?
Eda: Gülme yogası 1995 yılında Hindistanlı doktor Madan Kataria tarafından geliştirilmiş bir terapi; nefes, gülme egzersizleri ile meditasyon çalışmalarını içeriyor. Kendisi ağır semptomlu hastalarını görüp, acaba gülmek bu semptomlarda nasıl bir değişiklik yaratabilir diye düşünmüş ve bir çalışma ortaya koymuş. Semptomlarda iyileşme olmuş. Bilimsel olarak da bunu kanıtlıyorlar.
Eylül: Bilimsel etkileri nedir?
Eda: Çok ciddi hormonal bir etki alıyorsunuz, endorfin hormonunuz salgılanıyor, kan dolaşımınız hızlanıyor, stres hormonlarınız düşüyor, tüm bunları da yapılan bilimsel araştırmaları referans alarak söylüyoruz.
Dünyada 60 ülkede 6 binden fazla kulübü var. Ülkemizde de gitgide yayılıyor. Ben de 2012 yılından beri kurumsal ve bireysel olarak çalışıyorum.
Eylül: Peki, sizin eğitim verdiğiniz hasta insanlar oldu mu ya da böyle bir çalışma yapmayı düşünür müsünüz?
Eda: Etkinliklerime gelen kanserli bir danışanım vardı ve kendisine çok güzel bir bakış açısı kazandırdığımı söylemişti. Sosyal sorumluluk kapsamında KAÇUV’daki çocuklarla gülme yogası çalışması başlatmayı planlıyorum. Çocuklar benim için her zaman öncelikli, özellikle de kanserli çocuklar çünkü çok küçük yaşlarında çok ağır tecrübelere maruz kalıyorlar. Bu yıl içerisinde bir şeyler yapabileceğimizi düşünüyorum.
Eylül: Pek çok etkinlik yapmış olmalısınız, aldığınız en değişik tepki neydi?
Eda: İki yıl önce İğneada’ya doğa festivaline gitmiştik, genel katılıma açık bir atölye yaptım. Çok kalabalık bir gruptu. Bir teyze, “Yavrum sen bizi hem uyuttun hem güldürdün” demişti.
Eylül: Türkiye’de gülmek her zaman hoş karşılanan bir eylem değil aslında, bununla ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Eda: Bizde gülmek koşullu çünkü kahkaha atan bir kadına olumsuz bir sıfat yükleyebilen bir toplumuz. “Şimdi çok güldüm birazdan ağlayacağım” gibi bir kalıbımız var. Melankolik bir toplumuz, iki kişi bir araya geldiğinde birbirlerine derdini anlatmayı çok seviyor ama mutluluklarını paylaşmıyorlar sanki nazar değeceğini düşünüyorlar. Gülme yogası bu noktada güzel bir kapı açıyor ama isteyene. Grup çalışması çok etkili, sizin bir gülüşünüz bir başkasına şifa olabiliyor. Siz eğer kendinize izin vermişseniz daha önce hiç yapmadığınız gülüşünüzü, gerçek gülüşünüzü keşfedebiliyorsunuz çünkü diyafram kaslarını kullanarak içten gülüş egzersizleri yapıyoruz. Öncesinde nefes çalışıyoruz ve akciğerleri gülmeye hazırlıyoruz, çünkü kişilerin gülerken katılmasını istemiyoruz. Sonrasında da meditasyon yapıyoruz. Bir seans toplamda 1 saat sürüyor.
Eylül: Gülme yogası için yaş sınırı var mıdır?
Eda: 7’den 70’e herkesin gülme yogasını deneyimlemesini istiyorum. Çünkü genel olarak herkes güldüğünü söyleyebiliyor ama gerçekten gülmüyoruz ve yaşamsal koşullarımız içerisinde gülmeyi unutuyor, çok da vakit ayıramıyoruz. Gülme yogası bizim bir araya gelerek kendimize gülmek için vakit ayırmamıza imkân sağlıyor. Fizyolojik etkileri kanıtlanmış olan bir terapiye giriyor ve bedenimizi ödüllendiriyoruz. 48 saatlik de bir etkisi söz konusu.
Eylül: İleriye dönük hedefleriniz var mı?
Eda: Hedeflerimden biri mutluluk konusunda farkındalık yaratmak. İnsanlar içsel olarak mutlu olduğunun farkında mı, gerçekten gülüyor mu? Gülmek size doğuştan bir hediye, içten gülmeniz için herhangi bir şakaya ihtiyacımız yok. Genel olarak bir kez gelen hep gelmek istiyor.