Hiçliğe Övgü

-

Yanılgılarının kıyısındaki sonsuz evrende bilinmezliğe yelken açtın. Ne kovaladığın bir şey vardı ne de aradığın herhangi bir şey… Sislerin arasında yol alırken, güneşe kavuşacağını ummaktan başka bir çaren de yoktu. Şimdi engin bir okyanusun ortasında yapayalnız kaldın.

Kaç diyardan geçtin? Kaç limanda demir aldın? Kaç fırtınadan sağ çıktın? Kaç kalbi kırdın? Kaç kere yüreğindeki arsız sancıları susturup içine kapandın? Önemi yok artık. Yol senin…

Koca bir ömrü seyre daldın. Gelenler oldu; gidenler ve de kalanlar… Fakat en kötüsü ise ne gidebilen ne de kalabilenlerdi. Onlara “tutunamayanlar” dedin sen. Bir türlü tutunamamışlardı sanki sana. Hayatını kevgire çevirenlere inat sen kendine tutunsan da içinde yarım kalmıştı insanlar. Tamamlayamamışlardı kendilerini. Ne o kadar sabırları vardı ne de o kadar sevgileri…

Sen de aldattığın duvarlarına geri döndün. Onlar ki seni her koşulda esir edilmiş zamana çivileyen korkusuz süvarilerdi. Dünyanın acımasızlığından değil de insanların kendilerini haklı görme saplantılarından yıldın. Üstelik olay haklı ya da haksız olmak da değildi. Önemli olan geride ne bıraktıklarıydı. Onca insandan geriye kocaman bir boşluk kalıyorsa, yaşanmışlıklar da çırılçıplak kalıveriyordu, ne tuhaf! İşte, bunu hiç kimse göremiyordu. Halbuki kral çıplaktı.

Bozuk bir plaktan gelen rahatsız edici sesleri dinlemek gibiydi bazen. Ne plağı onarabiliyordun ne de kırıp atabiliyordun? Plak ise bozuk olduğunun farkında bile değildi. Ve sen onu kaybetmemek için dinlemeye devam ediyordun. Sessizliğin acımasız çığlıklarında yitip gitmenin uzağında olsan da bir müddet sonra boşluğun bile seni kandırdığını anlıyordun. Çünkü boşluğu da kocaman bir sessizlik dolduruyordu.

Boşluk bile sessizlikle doluysa eğer, hiçliğin hilesi ne olabilirdi ki?.. Hiçliğin maskesini düşürmeye çalışmak mı zordu, yoksa kelimelerin kaygan zemininde dans eden insanların anlamdan yoksun sözcüklerle örülü konuşmalarından sıyrılabilmek mi?

İkisi de bazen aynı şey değil miydi? Her şeyin olduğu yerde kaosa bürünen hiçliğin maskesi tanımından ötürüydü. Mütevazı bir sözcüğün sıradanlığı ile yetiniyordu, hepsi bu. Kimsenin dikkatini çekmeden her şeyin başlangıcı ve sonu olduğunu gizliyordu böylece. Sırrı buydu belki de… Çünkü basit zordu, bunu iyi biliyordu.

Sense içinde debelendiğin hiçliğin kör bir kuyudan farksız olduğunu sanıyordun. Düşüncelerinin yarattığı kara zindanın kâh içinde kâh dışında durup izliyordun kendini. Demir parmaklıkların ardından bakıyordun bir geçmişine bir şimdiki haline. Geçmişin, kabuk bağlamasına bile izin vermediğin yaralarını deşip tekrar acı çekmene neden olsa da en kötüsü pişmanlıkların şu anını zehirliyordu. Sanki Dante’nin cehennem kapısından içeriye girecek gibi daha gelmemiş olan geleceğe ise yorgun gözlerle bakıyordun.

Karmakarışık hislerinin bir kâbus gibi üzerine çöktüğünü fark ettiğinde, tüm yarım kalmışlıkları toparlayıp bir bütüne ulaşma çabasının saçmalığı ile Sisifios’a dönüşüyordun. Sonu aynı ve anlamsız bir hiçliğin yazgısı ile boğuşurken sen de hiçliğe dönüşüyordun böylece.

Meğerse fazla olduğundanmış tüm bunlar. Kendine bile fazla gelmenin yükü ile hiçliğe dönüşüverdiğinde anlıyormuş insan kim olduğunu… Kendine bile yabancı olabileceğini… Hiç kimse olabileceğini…

Düşüncelerini prangaya vuran karmakarışık hislerinin peşinde ayıklarken zaman taşlarını sen, yeryüzünün kılıfını yırtıp atan güneşin ilk ışıklarını karşılıyordu martılar. Aylak bir martının sana güldüğünü sanıyordun o an ama aslında güldüğü gecenin alacakaranlığında hiçliğe karışan insanın varoluş çabasının saçmalığı idi.

O kırılma anı ne zaman oluyordu? Sen, kendi topraklarındaki krallığının o muhteşem tahtına bir insanın oturmasına izin verecek kadar ona güvendiğinde ve onun bir müddet sonra azılı bir cellat olup senin içinde ne var ne yoksa paramparça ettiğine şahit olduğunda mı? Yoksa sinsice her bir hücreni ele geçirdikten sonra seni en zayıf anında yakalayıp sömürmeye başladığını anladığında mı? Ya da hayatın boyunca edindiğin tecrübelerden sana kalanlarla oluşturduğun gizli hazineni çalıp gittiğinde mi? Sen ona sonsuz okyanuslar sunarken onun seni bir kaşık suda boğduğunu gördüğünde mi?

Üstelik o an sen boğulurken sana suyu tarif ediyordu insanlar. Kimileri ise sen boğulurken su yolunu bulur diyordu sana. Asıl meselenin boğulmak olmadığını kimse anlamıyordu. Çünkü sen koca bir okyanusta debelendiğini sanıyordun ama aslında bir kaşık suda olduğunu senden başkası fark edemiyordu.

Her şey hiçliğe doğru kayıyordu böylece. Değer verdiğin her şey kendi krallıklarının isyanında yitip gidiyordu. Sense sonsuz topraklarında hiçbir krallığın kalıcı olamayacağını bildiğinden, yeni doğan güne umutla bakabiliyordun ve o zaman kendi içindeki tahtı parçalıyor, onun yerine yere bir sedir atıyordun. Ve o zaman topraklarında asla bir daha krallıklar olamayacağına karar verip, topraklarının bağımsızlığını ilan ediyordun. Çünkü artık özgürlüğün, dürüstlüğün, sevginin ve adaletin ne olduğunu bilenlerin kalbini fethetmesi için bir tahta ihtiyacı olmadığını anlıyordun. Sediri küçümseyenlere ise güle güle demek kalıyordu geriye. Tabii sadece hoşça kal diyebilecek kadar yürekleri olanlara…

Hayatını iğdiş eden saçmalıkların gölgesinde yitip gitmektense ve herkesin doğru yol sandığı çıkmaz sokaklarda kaybolup durmaktansa, aylak bir martının gülüşünde anlam bulup kutsanmış bir deliliğe doğru yelken açmaya karar verdin sonunda. Yol belirsiz de olsa en azından senindi ya artık… Gerisi insanların anlattığı hikâyeden ibaretti. Bir varmış bir yokmuş hesabı…

Hem sen hiç düşündün mü, deliler kendine ne söyler?

Kim bilir işte, belki de böyle şeyler… Hiçliğe dair öyküler…

\n

Yan\u0131lg\u0131lar\u0131n\u0131n k\u0131y\u0131s\u0131ndaki sonsuz evrende bilinmezli\u011fe yelken a\u00e7t\u0131n. Ne kovalad\u0131\u011f\u0131n bir \u015fey vard\u0131 ne de arad\u0131\u011f\u0131n herhangi bir \u015fey\u2026 Sislerin aras\u0131nda yol al\u0131rken, g\u00fcne\u015fe kavu\u015faca\u011f\u0131n\u0131 ummaktan ba\u015fka bir \u00e7aren de yoktu. \u015eimdi engin bir okyanusun ortas\u0131nda yapayaln\u0131z kald\u0131n.<\/p>\n\n\n\n

Ka\u00e7 diyardan ge\u00e7tin? Ka\u00e7 limanda demir ald\u0131n? Ka\u00e7 f\u0131rt\u0131nadan sa\u011f \u00e7\u0131kt\u0131n? Ka\u00e7 kalbi k\u0131rd\u0131n? Ka\u00e7 kere y\u00fcre\u011findeki ars\u0131z sanc\u0131lar\u0131 susturup i\u00e7ine kapand\u0131n? \u00d6nemi yok art\u0131k. Yol senin\u2026 <\/em><\/strong><\/p>\n\n\n\n

\"\"<\/figure>
\n

Koca bir \u00f6mr\u00fc seyre dald\u0131n. Gelenler oldu; gidenler ve de kalanlar\u2026 Fakat en k\u00f6t\u00fcs\u00fc ise ne gidebilen ne de kalabilenlerdi. Onlara \u201ctutunamayanlar\u201d dedin sen. Bir t\u00fcrl\u00fc tutunamam\u0131\u015flard\u0131 sanki sana. Hayat\u0131n\u0131 kevgire \u00e7evirenlere inat sen kendine tutunsan da i\u00e7inde yar\u0131m kalm\u0131\u015ft\u0131 insanlar. Tamamlayamam\u0131\u015flard\u0131 kendilerini.<\/strong><\/em> Ne o kadar sab\u0131rlar\u0131 vard\u0131 ne de o kadar sevgileri\u2026<\/p>\n<\/div><\/div>\n\n\n\n

Sen de aldatt\u0131\u011f\u0131n duvarlar\u0131na geri d\u00f6nd\u00fcn. Onlar ki seni her ko\u015fulda esir edilmi\u015f zamana \u00e7ivileyen korkusuz s\u00fcvarilerdi. D\u00fcnyan\u0131n ac\u0131mas\u0131zl\u0131\u011f\u0131ndan de\u011fil de insanlar\u0131n kendilerini hakl\u0131 g\u00f6rme saplant\u0131lar\u0131ndan y\u0131ld\u0131n. \u00dcstelik olay hakl\u0131 ya da haks\u0131z olmak da de\u011fildi. \u00d6nemli olan geride ne b\u0131rakt\u0131klar\u0131yd\u0131. Onca insandan geriye kocaman bir bo\u015fluk kal\u0131yorsa, ya\u015fanm\u0131\u015fl\u0131klar da \u00e7\u0131r\u0131l\u00e7\u0131plak kal\u0131veriyordu, ne tuhaf! \u0130\u015fte, bunu hi\u00e7 kimse g\u00f6remiyordu. Halbuki kral \u00e7\u0131plakt\u0131.<\/em><\/strong><\/p>\n\n\n\n

\n

Bozuk bir plaktan gelen rahats\u0131z edici sesleri dinlemek gibiydi bazen. Ne pla\u011f\u0131 onarabiliyordun ne de k\u0131r\u0131p atabiliyordun? Plak ise bozuk oldu\u011funun fark\u0131nda bile de\u011fildi. Ve sen onu kaybetmemek i\u00e7in dinlemeye devam ediyordun. Sessizli\u011fin ac\u0131mas\u0131z \u00e7\u0131\u011fl\u0131klar\u0131nda yitip gitmenin uza\u011f\u0131nda olsan da bir m\u00fcddet sonra bo\u015flu\u011fun bile seni kand\u0131rd\u0131\u011f\u0131n\u0131 anl\u0131yordun. \u00c7\u00fcnk\u00fc bo\u015flu\u011fu da kocaman bir sessizlik dolduruyordu.<\/em><\/strong><\/p>\n<\/div>

\"\"<\/figure><\/div>\n\n\n\n
\"\"<\/figure>
\n

Bo\u015fluk bile sessizlikle doluysa e\u011fer, hi\u00e7li\u011fin hilesi ne olabilirdi ki?.. Hi\u00e7li\u011fin maskesini d\u00fc\u015f\u00fcrmeye \u00e7al\u0131\u015fmak m\u0131 zordu, yoksa kelimelerin kaygan zemininde dans eden insanlar\u0131n anlamdan yoksun s\u00f6zc\u00fcklerle \u00f6r\u00fcl\u00fc konu\u015fmalar\u0131ndan s\u0131yr\u0131labilmek mi? <\/p>\n<\/div><\/div>\n\n\n\n

\u0130kisi de bazen ayn\u0131 \u015fey de\u011fil miydi? Her \u015feyin oldu\u011fu yerde kaosa b\u00fcr\u00fcnen hi\u00e7li\u011fin maskesi tan\u0131m\u0131ndan \u00f6t\u00fcr\u00fcyd\u00fc.<\/em><\/strong> M\u00fctevaz\u0131 bir s\u00f6zc\u00fc\u011f\u00fcn s\u0131radanl\u0131\u011f\u0131 ile yetiniyordu, hepsi bu. Kimsenin dikkatini \u00e7ekmeden her \u015feyin ba\u015flang\u0131c\u0131 ve sonu oldu\u011funu gizliyordu b\u00f6ylece. S\u0131rr\u0131 buydu belki de\u2026 \u00c7\u00fcnk\u00fc basit zordu, bunu iyi biliyordu.<\/p>\n\n\n\n

\n

Sense i\u00e7inde debelendi\u011fin hi\u00e7li\u011fin k\u00f6r bir kuyudan farks\u0131z oldu\u011funu san\u0131yordun. D\u00fc\u015f\u00fcncelerinin yaratt\u0131\u011f\u0131 kara zindan\u0131n k\u00e2h i\u00e7inde k\u00e2h d\u0131\u015f\u0131nda durup izliyordun kendini. Demir parmakl\u0131klar\u0131n ard\u0131ndan bak\u0131yordun bir ge\u00e7mi\u015fine bir \u015fimdiki haline. Ge\u00e7mi\u015fin, kabuk ba\u011flamas\u0131na bile izin vermedi\u011fin yaralar\u0131n\u0131 de\u015fip tekrar ac\u0131 \u00e7ekmene neden olsa da en k\u00f6t\u00fcs\u00fc pi\u015fmanl\u0131klar\u0131n \u015fu an\u0131n\u0131 zehirliyordu.<\/em><\/strong> Sanki Dante\u2019nin cehennem kap\u0131s\u0131ndan i\u00e7eriye girecek gibi daha gelmemi\u015f olan gelece\u011fe ise yorgun g\u00f6zlerle bak\u0131yordun. <\/p>\n<\/div>

\"\"<\/figure><\/div>\n\n\n\n

Karmakar\u0131\u015f\u0131k hislerinin bir k\u00e2bus gibi \u00fczerine \u00e7\u00f6kt\u00fc\u011f\u00fcn\u00fc fark etti\u011finde, t\u00fcm yar\u0131m kalm\u0131\u015fl\u0131klar\u0131 toparlay\u0131p bir b\u00fct\u00fcne ula\u015fma \u00e7abas\u0131n\u0131n sa\u00e7mal\u0131\u011f\u0131 ile Sisifios\u2019a d\u00f6n\u00fc\u015f\u00fcyordun. Sonu ayn\u0131 ve anlams\u0131z bir hi\u00e7li\u011fin yazg\u0131s\u0131 ile bo\u011fu\u015furken sen de hi\u00e7li\u011fe d\u00f6n\u00fc\u015f\u00fcyordun b\u00f6ylece. <\/em><\/strong><\/p>\n\n\n\n

\"\"<\/figure>
\n

Me\u011ferse fazla oldu\u011fundanm\u0131\u015f t\u00fcm bunlar. Kendine bile fazla gelmenin y\u00fck\u00fc ile hi\u00e7li\u011fe d\u00f6n\u00fc\u015f\u00fcverdi\u011finde anl\u0131yormu\u015f insan kim oldu\u011funu\u2026 Kendine bile yabanc\u0131 olabilece\u011fini\u2026 Hi\u00e7 kimse olabilece\u011fini\u2026<\/em><\/strong><\/p>\n<\/div><\/div>\n\n\n\n

\n

D\u00fc\u015f\u00fcncelerini prangaya vuran karmakar\u0131\u015f\u0131k hislerinin pe\u015finde ay\u0131klarken zaman ta\u015flar\u0131n\u0131 sen, yery\u00fcz\u00fcn\u00fcn k\u0131l\u0131f\u0131n\u0131 y\u0131rt\u0131p atan g\u00fcne\u015fin ilk \u0131\u015f\u0131klar\u0131n\u0131 kar\u015f\u0131l\u0131yordu mart\u0131lar. Aylak bir mart\u0131n\u0131n sana g\u00fcld\u00fc\u011f\u00fcn\u00fc san\u0131yordun <\/em><\/strong>o an ama asl\u0131nda g\u00fcld\u00fc\u011f\u00fc gecenin alacakaranl\u0131\u011f\u0131nda hi\u00e7li\u011fe kar\u0131\u015fan insan\u0131n varolu\u015f \u00e7abas\u0131n\u0131n sa\u00e7mal\u0131\u011f\u0131 idi.<\/p>\n<\/div>

\"\"<\/figure><\/div>\n\n\n\n

O k\u0131r\u0131lma an\u0131 ne zaman oluyordu? Sen, kendi topraklar\u0131ndaki krall\u0131\u011f\u0131n\u0131n o muhte\u015fem taht\u0131na bir insan\u0131n oturmas\u0131na izin verecek kadar ona g\u00fcvendi\u011finde ve onun bir m\u00fcddet sonra az\u0131l\u0131 bir cellat olup senin i\u00e7inde ne var ne yoksa parampar\u00e7a etti\u011fine \u015fahit oldu\u011funda m\u0131? Yoksa sinsice her bir h\u00fccreni ele ge\u00e7irdikten sonra seni en zay\u0131f an\u0131nda yakalay\u0131p s\u00f6m\u00fcrmeye ba\u015flad\u0131\u011f\u0131n\u0131 anlad\u0131\u011f\u0131nda m\u0131? Ya da hayat\u0131n boyunca edindi\u011fin tecr\u00fcbelerden sana kalanlarla olu\u015fturdu\u011fun gizli hazineni \u00e7al\u0131p gitti\u011finde mi? Sen ona sonsuz okyanuslar sunarken onun seni bir ka\u015f\u0131k suda bo\u011fdu\u011funu g\u00f6rd\u00fc\u011f\u00fcnde mi?<\/p>\n\n\n\n

\"\"<\/figure>
\n

\u00dcstelik o an sen bo\u011fulurken sana suyu tarif ediyordu insanlar. Kimileri ise sen bo\u011fulurken su yolunu bulur diyordu sana. As\u0131l meselenin bo\u011fulmak olmad\u0131\u011f\u0131n\u0131 kimse anlam\u0131yordu. \u00c7\u00fcnk\u00fc sen koca bir okyanusta debelendi\u011fini san\u0131yordun ama asl\u0131nda bir ka\u015f\u0131k suda oldu\u011funu senden ba\u015fkas\u0131 fark edemiyordu.<\/em><\/strong><\/p>\n<\/div><\/div>\n\n\n\n

Her \u015fey hi\u00e7li\u011fe do\u011fru kay\u0131yordu b\u00f6ylece. De\u011fer verdi\u011fin her \u015fey kendi krall\u0131klar\u0131n\u0131n isyan\u0131nda yitip gidiyordu. Sense sonsuz topraklar\u0131nda hi\u00e7bir krall\u0131\u011f\u0131n kal\u0131c\u0131 olamayaca\u011f\u0131n\u0131 bildi\u011finden, yeni do\u011fan g\u00fcne umutla bakabiliyordun ve o zaman kendi i\u00e7indeki taht\u0131 par\u00e7al\u0131yor, onun yerine yere bir sedir at\u0131yordun. Ve o zaman topraklar\u0131nda asla bir daha krall\u0131klar olamayaca\u011f\u0131na karar verip, topraklar\u0131n\u0131n ba\u011f\u0131ms\u0131zl\u0131\u011f\u0131n\u0131 ilan ediyordun. \u00c7\u00fcnk\u00fc art\u0131k \u00f6zg\u00fcrl\u00fc\u011f\u00fcn, d\u00fcr\u00fcstl\u00fc\u011f\u00fcn, sevginin ve adaletin ne oldu\u011funu bilenlerin kalbini fethetmesi i\u00e7in bir tahta ihtiyac\u0131 olmad\u0131\u011f\u0131n\u0131 anl\u0131yordun. Sediri k\u00fc\u00e7\u00fcmseyenlere ise g\u00fcle g\u00fcle demek kal\u0131yordu geriye. Tabii sadece ho\u015f\u00e7a kal diyebilecek kadar y\u00fcrekleri olanlara\u2026<\/em><\/strong><\/p>\n\n\n\n

\n

Hayat\u0131n\u0131 i\u011fdi\u015f eden sa\u00e7mal\u0131klar\u0131n g\u00f6lgesinde yitip gitmektense ve herkesin do\u011fru yol sand\u0131\u011f\u0131 \u00e7\u0131kmaz sokaklarda kaybolup durmaktansa, aylak bir mart\u0131n\u0131n g\u00fcl\u00fc\u015f\u00fcnde anlam bulup kutsanm\u0131\u015f bir delili\u011fe do\u011fru <\/em><\/strong>yelken a\u00e7maya karar verdin sonunda. Yol belirsiz de olsa en az\u0131ndan senindi ya art\u0131k\u2026 Gerisi insanlar\u0131n anlatt\u0131\u011f\u0131 hik\u00e2yeden ibaretti. Bir varm\u0131\u015f bir yokmu\u015f hesab\u0131\u2026<\/p>\n<\/div>

\"\"<\/figure><\/div>\n\n\n\n

<\/em>Hem sen hi\u00e7 d\u00fc\u015f\u00fcnd\u00fcn m\u00fc, deliler kendine ne s\u00f6yler?<\/strong><\/em><\/p>\n\n\n\n

Kim bilir i\u015fte, belki de b\u00f6yle \u015feyler\u2026 Hi\u00e7li\u011fe dair \u00f6yk\u00fcler\u2026<\/em><\/p>\n\n\n\n

Derya Gül
Derya Gül
1 Mart 1980 doğumlu sanatçı, on sene boyunca «usta-çırak kültürü» içerisinde yetişti. Sanat ve atölye eğitimleri alırken bir yandan da resim çalışmalarına başladı. Sanatçı, ilk eserlerinde kolaj tekniğini kullandı. Ardından çalışmalarına, kendi oluşturduğu teknik ve üslupla devam ederek buna yönelik eserler üretti. Uzun bir süre sadece portre üzerine çalışan sanatçı, ilerleyen yıllarda soyut figüre yöneldi ve son iki yıldır ise tamamen soyut dışavurumcu resimler yapmaya başladı. Sanatçının ilk dönem eserlerinde «denge» arayışı göze çarparken, son döneme ait çalışmalarında «kontrollü otomatizm ve geometrik soyutlama» dikkat çekmektedir. Edebiyat, felsefe, mitoloji ve tarihle de yakından ilgilenen Derya Gül’ün “Ayadaki Göz” ve “Ah Şu Cahil Filozoflar” isimli iki kitabı bulunmaktadır.

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol