“Çocuk çocuktur, masumdur, paktır. Çekin kirli ellerinizi, düşüncelerinizi onların üzerinden, bir anda büyümek zorunda bırakmayın çocukları.”
Büşra Sanay’ın kaleme aldığı; “Kardeşini Doğurmak – Türkiye’de Ensest” kitabı yukarıda okuduğunuz bu ikaz ile başlıyor. Çoğumuzun hakkında konuşmaya çekindiği, gündeme almadığı ve aslında çok da önemli bir konu olan ensest sorununu a’dan z’ye tüm ayrıntıları, detayları ve en önemlisi birçok ensest mağduru ile yaptığı görüşmeleri bu kitapta okuyabilirsiniz. Büşra Sanay ülkemizde ensest vakalarına dair en kapsamlı çalışmayı yapan kişi olarak yazdığı bu kitapta birçok mağdur yanı sıra ensest karşısında mücadele eden hukukçu, adli bilimci, doktor, psikolog gibi birçok kişiyle yaptığı röportajları da yine bu kitapta okuyabilirsiniz. Ensestle ilgili yığınla haber, röportaj ve film yapılmış ve hala yapılıyor olmasına rağmen nedense bunu hiç yüksek sesle konuşmuyoruz. Yazı boyunca kitapta tüylerimi diken diken eden satırları sizlere sunmaya çalıştım. Üzerine ekleme yapmadan bazı satırbaşlarını sizlere sunmak istedim. Birçok kitap vardır okuduğumuz zaman hayatımızı etkileyen, değiştiren veya bilinçlenmemizde büyük rol oynayan. Büşra Sanay’ın Kardeşini Doğurmak kitabı da işte o kitaplar arasında. Ensest durumlarına karşı sessiz ve duyarsız kalmamayı bu kitabı okuyarak başlayabilirsiniz.
TARİHTE ENSEST
Dünya düzenine baktığımızda, hatta insanlığın varoluşuna kadar indiğimizde, yalnızca bugün değil, her dönemde görülen bir vaka olmuştur ensest. Eski Roma’da da vardı, Eski Yunan’da da… Hatta öyle ki bazı eski toplumlarda anne hamileyse ve biri erkek biri kız, ikiz bebek doğurmuşsa öldürülüyorlardı; çünkü anne karnında cinsel ilişkiye girdikleri düşünülüyordu! Ne tuhaf değil mi? Bazı yerlerde bu yaşanırken, bazı yerlerde, mesela Antik Mısır’da, ensestin dinsel ve siyasal nedenleri vardı. Dolayısıyla ensest üst sınıfa özgü bir durumdu ve firavun kız kardeşleriyle evlenebiliyordu. Bunun için firavunların çoğu ya erken yaşta ölmüştür ya da mutlaka bir doğuştan gelen sakatlık veya özür durumu mevcuttur. Her tarihte ve her farklı coğrafyada haliyle farklı şekilde değerlendirilirdi ensest. Mesela bir başka örnek Hititlerde bu tamamen yasaktı. Çok büyük ceza ve yaptırımları vardı. Tarihin başlangıcından beri bizimle olan bu sorunu lütfen yok saymayalım.
SESSİZ KALMA!
Ensest vakalar karşısında devlet sessiz kalıyor ve sessiz kalarak bu suça ortak oluyor. Çünkü ensest vakaları bu kadar çok olan bir ülke iken bu duruma karşı ne yazık ki gerekli yaptırımlar, cezalar maalesef yetersiz kalıyor. Ensesti önlemek için atılan adımlar asla yeterli değildir. Kızlar babalarından çocuk doğuruyor bu ülkede ensest sonucunda. 14-15 yaşında enseste maruz kalmanın acı sonucudur bu. Türkiye’de eğer bir kız, babasından çocuk doğuruyorsa bu bizim için bir kıyamettir, bir kıyamet olmalı hepimiz için!
90’lı yılların başında İstanbul’da bir mahkemede yaşanan konuşma şudur: Baba diyor ki; “Hâkim Bey, bahçenize diktiğiniz ağacın ilk meyvesini başkasına verir misiniz?” İnanabiliyor musunuz? Bu kadar sapıkça ve bu kadar açıkça bunu dile getirebiliyorlar.
Ensesti engellemek için burada topluma da çok büyük bir görev düşmekte. Çünkü sessiz kalınmasının en büyük sebeplerinden birisi de toplum baskısı. Toplum baskısı sebebiyle mağdur bunu söylemeye korkuyor. Toplum tamamen dışlıyor ensest mağdurlarını. Bu toplum tecavüz eden adamın tecavüz ettiği kadınla evlenip mutlu olacağına inanan bir toplum. Tabii bir de bakış açısı var. Bu bilindiği takdirde tamamen cinsel bir obje için, karşı cins için yapılması mübah bir durum gibi algılanıyor. Nasılsa tecavüze uğramış, benimle de birlikte olur zihniyeti kanayan yaramızdır. Yine bir ensest vakasında mahkemede baba sıfatlı kişinin yaptığı açıklama şöyledir; “E köyde neredeyse herkesle birlikte olmuştu, ben de oldum.” Bunu öz kızı için diyor, dikkatini çekerim.
Türkiye’de ensesti hep Güneydoğu ya da Doğu bölgeleriyle ilişkilendiriyorlar. Hatta bir il ismi bile telaffuz ediliyor. Neye dayanarak? Mesela İstanbul’un nüfusu 16 milyon. Bu 16 milyonda olan vaka sayısını biliyor muyuz? Hayır. Gaziantep şehrini ele alalım; nüfusu 4 milyon civarında. Bu kadar nüfuslu bir yerle İstanbul gibi bir nüfusun karşılaştırmalı analizi var mı elimizde? Yok. Ensest rakamını tespit etmekle elimize geçecek hiçbir şey de yok.
Amerika’da bir ev tuttuğunuzda 5 km yarıçapındaki her evi dolaşıp imza karşılığı istismarcı olduğunuzu, bu konuda ceza aldığınızı tebliğ etmek zorundasınız. Keşke Türkiye’de de olsa diyorum. Çünkü yeterli seviyede cezai yaptırımlar ne yazık ki bizde mevcut değil. Bizim temel problemimiz bu, istismarcılar sosyal hayattan dışlanmıyor. Mesela adliyeye intikal etti, adam sadece ilk celseye katılıyor ondan sonra avukatı devam ediyor. Zaten kimse bilmiyor, ya da bilenlerin sayısı 10-15’tir.
DOKTORLARI HASSASİYETE DAVET EDİYORUZ
Ensest vakalarında özellikle doktorlarımıza çok iş düşüyor. Çünkü birçok üstü örtülen veya üzerine gidilmeyen vakalarda bakıyoruz ki muayene’nin yetersizliği buna sebep oluyor. Doktor çok rahat saklayabilir, çünkü yanında en fazla bir hemşire ya da sağlık memuru vardır. Gece 2’de, 3’te bir vaka geldiğinde damdan düşme diye rapor edilebilir rahatça. Doktorlar iyi para kazanırlar. Çocukları iyi okullara gider. Böyle meselelerle uğraşmak istemezler, çünkü kaybedecekleri çok şey vardır. Belalı meselelerdir bunlar. Bir de çocuklar adli süreçte çok hırpalanıyor. Mahkemeye götürülüyor, oradan hastaneye, yurda… Bir çalışanın söylediği şey şuydu; “Asıl biz tecavüz ediyoruz.” İşte insanı asıl mahveden bu. Doktorlar kadar değinmek istediğim konulardan biri de hâkimler, savcılar, avukatlar. Doktorlar kadar büyük bir önem ve dikkat gerektiriyor. Sabah tapu davasına girmiş hâkimi, öğleden sonra istismar davasına sokuyoruz. İstismara yönelik bir birimimiz yok.
ENSEST TERÖRÜ
Türkiye’nin en büyük sorunu sizce nedir? Burada araştırma yapsanız herkes size terör, sağlık, eğitim gibi şeyler söyler ama ilk sırayı terör alır muhakkak. Terör suçlarını kapsayan maddeyle ilgili 2015 yılında açılan 16 bin dosya var. İstismardan açılan dosya sayısı ise 17 bin. Ki bu açılan dosya demek gündeme gelen ve ortaya çıkan demek. Ya hala sessiz kalınan vakalar? Ensest terörünü lütfen görmezden gelmeyelim.