Türkiye’de feminist hareketin önemli katılımcılarından biri olan Handan Koç’un “Muhafazakârlığa Karşı Feminizm” adlı kitabı, feminist kadınların yüzyıllardır hesaplaşmaya çalıştığı muhafazakâr düşüncelere ve bu düşüncenin kadınlara biçtiği rollere çözüm arıyor.
Kendisini ikinci dalga feminizme mensup devrimci bir feminist olarak tanımlayan Koç, AKP hükûmetinin manifestosu niteliğini taşıyan “Muhafazakâr Demokrasi” başlıklı yazının oluşturduğu uzlaşı etrafında şekillenen yazıları ile ataerkil toplum düzeninin ve muhafazakârlığın kadınlara oluşturduğu sorunlara ışık tutuyor. Muhafazakâr politikayı yakından incelemiş olan yazar, Said Nursi, Necip Fazıl Kısakürek ve Fetullah Gülen’in kadınlarla ilgili yaklaşımlarını titiz bir kaynak taraması ile okuyucuya aktarıyor.
Kitapta Nur Risaleleri’nden Sızıntı dergisine kadar kadının ne düşünmesi gerektiği, nasıl giyinmesi gerektiği ve –her dönem, yeniden- kadına yüklenen toplumsal rollerin bir analizi yapılmış. Özellikle liberal düşüncenin dinciliği ya da dini temel alan hayat pratiklerini kültürel değer olarak görmeye karşı hatta pratikleri bu özellikleri dolayısıyla kutsal ve dokunulmaz yapma eğilimine karşı ve Ataerkil düşünce ile tekelci-kapitalist sistemin dostluğu sonucu eve kapatılmaya çalışılan Türkiyeli kadına, ideolojik rehber niteliğinde bir kitap.
“80 sonrası yıllar, İslamcıların Türkiyeli kadınların üzerinde büyük bir etki sağladığı dönem oldu. Bizler Mor İğne ile gezerken bir yandan da kendine özgü bir gericileşme dönemi yaşanıyordu. 12 Eylül, eşitlikçi, solcu, devrimci bütün güçleri şiddet kullanarak durdurmuştu. Bu sayede parlayan Özalizm hem yeni- liberal anlayışıyla bir tür serbestlik ortamı yaratıyor hem İslamcılara büyük bir hoşgörüyle bakıyor hem de Nakşibendilerle açık politik işbirliği yapıyordu. Feministlerin derdi ise kadınların sesini oluşturmaktı.”