Boya ve duygunun bir bütün hali ile en güzel dışavurumunu gerçekleştiren ressam Nalan Ünal, Gaia Dergi’de bu ayki konuğum. Sanatçı ile geçmiş ve şimdiki çalışmaları üzerine ve de gelecek projeleri üzerine konuştuk.
Sanatçı Nalan Ünal, uzun yıllar resim piyasası içerisinde, gerek eğitimci ve gerekse sanatçı kimliği ile yer alan başarılı genç sanatçılarımızdan biridir. Sanatçının, son dönem resimlerinde tuvalin spesifik formlarından çıkarak, amorf yapılar oluşturduğu eserlerinde, iç sesin yankılarını renk coşkusu içerisinde görmek mümkündür. Sanatçı Nalan Ünal’ın resimlerindeki amorf yapılar, soyut dünyanın kapılarını açarken, bu girift yapı içerinde evrenin sonsuzluğunu temsil eder. Çeşitli organizmaların yapısal görüntüleri gibi algılanan bu formlar, rengin ve boyanın yoğun kullanımı ile bizi düşünsel bir yolculuğa çıkaran kavramsal bir dile sahiptir.
Soyut Dışavurumcu sanatın başını çektiği spontane resim, sanatçının üretiminde de etkili olduğu görülmektedir.
Sevgili Nalan, eserlerine ilk baktığımız zaman, Soyut Dışavurumculuk ve Jackson Pollock ile yakın bir duruş sergiliyor. Bu noktada Soyut Dışavurumcuların meselelerini renklerle anlattıkları, duygu yüklü dünyalarını kendine yakın buluyor musun? Sana tam anlamıyla Soyut Dışavurumcu diyebilir miyiz? Eserlerinin çıkış noktası Dışavurumcular gibi varoluşsal meselelerle mi ilgili yoksa daha özel ve kişisel kaygılarla mı yüklü?
Resimlerimi yaparken soyut dışavurumcu bir tavırla yaptığım için Jackson Pollock’a teknik anlamda benzerlik kabul ediyorum. Uzun zamandır bu teknik ile eserler üretiyorum. Renkler, kompozisyonlar iç sesimin dışavurumudur. Katman oluşumu sonsuzluğa yolculuk için ilk adımdır. Yoğun akıtmalar ve damlacıklar bu yolculuğa eşlik eder. Varoluşsal nedenler beni tetikleyen bir faktör ancak edindiğim yaşamsal edinimlerim resimlerime müdahale ederler. Eserlerimi yaparken yaşadıklarımdan, duygularımdan ve adlandırmakta zorlandığım bir bilinç seviyesinden yardım alıyorum. Bir sesin, bir kokunun ruh halimizde yaptığı sıçramalara neden olması gibi kendimizi serbest bıraktığımızda planlı olmayan bir serüvene çıkarız. Maceracı serüven, önce bilinçaltımızda başlar ve tuvalde sonlanır, resmin ne zaman bittiği de somut bir gerçeklikten yola çıkılmadığı için duygusal bir tatmin ile gerçekleşir. Dünya adını verdiğimiz gezegende yaşamamız algı biçimimizde de bir sınır koyar ancak bu sınırları aştıkça aslında tam olarak konumumuzun farkına varabiliriz. Sorunların çözümünü kendi içimde ararken derinliklerde yaşanan bu sorgulamanın cevapları bildik söylemler değildi. İfadede önce soyutlamacı sonra da soyut bir dil kullanan sanatçı çevresinde gördüğü nesnelerin de içsel bir dili olduğunu fark eder. Evren içindeki yeri artık başka bir boyut kazanmıştır. Maddenin atomlardan oluştuğu bilgisinden de yola çıkarak her varlığın bir iç enerjisinin olduğu bilincine varılır. İç dünyasındaki yoğunlaşmadan ötürü öylesine büyük bir iç enerji açığa çıkar ki adeta patlamaya hazır bir volkan gibi harekete geçmeyi bekler. Bu kaygıları yaşayan sanatçılar enerjiyi ifade şeklini serbest fırça darbeleri, boyanın akmasında, damlamasında bulurlar. Pollock’un tamamen kendini düşlerine yoğunlaştırarak elini ve fırçasını serbest bırakması gibi. Açıkçası Jackson. Pollock’un açtığı yolda kendi coğrafyamı arıyorum diyebiliriz.
Son dönem çalışmalarında amorf biçimlere rastlıyoruz. Tuvalin belli kalıplarından çıkarak oluşturduğun bu yapısal çalışmalarından kısaca bize bahseder misin? Senin için yeni bir dönem başladı diyebilir miyiz?
Akan boyayı, tuvale yön vererek formlar oluşturmak bana evrenin ve dünyanın oluşumu esnasındaki evreleri hatırlatır.
Yaygın lekelerin içine patlamalar halinde serpiştirilen renkli damlacıklar maddenin oluşumunu temsil eden dinamik fiziksel aktörler olarak yer alır. Boyanın kuruması ile başka evrelere geçilir. Bu aşama oluşum, değişim ve gelişim sürecidir. Spontane başlayan yaratma süreci ile oluşan bu formlar tamamen soyut bir imge halindedirler. Fiziksel dünyanın görüntüsündeki altta yatan nedeni sorgularken dağınık halde bulunan boya damlacıkları bir araya gelerek biçimsiz biçimleri oluşturdular. Amorf biçimler bu şekilde ortaya çıktı. Daha önce karşılaşmadığım birbirinden farklı bu biçimsiz biçimler bana çok heyecan veriyor.
Biçimsiz biçimler serisi dünyanın oluşumu esnasında serbest halde bulunan atomların x nedenden dolayı bir araya gelip kütleyi oluşturmasından etkilenerek yapılmış resimlerdir. Evren’in nasıl oluştuğu sorusunun cevabının arandığı dönemdir. “Bin-bang” büyük patlama deneyinin yapılması toplumda büyük heyecan uyandırır. Uzay, keşfedilmeyi beklerken bu sorunun cevabının plastik değerlerle aradığım resimlerimde ortaya çıkan “biçimsiz biçimler” yeryüzünde, bilinen tüm biçimlerin ötesinde yeni bir biçim yaratmaya çalıştım. Ama yine de sanat izleyicisinin bu oluşumları bir şeylere benzetme kaygısına girdiğini, tamamen soyut ve spontan tarzda olan bu biçimlerin izleyiciyi düşünmeye ittiğini gördüm.
Boya tuvalde yol alırken, yaşadığımız her anın bir sonraki anda sonlanacağını bilerek hızlı bir çalışma temposu ile hızlı düşünebilmek ve doğru kararlar vermek gerekir. Bu aşamada resimlerimin oluşum sürecinde başka bir evre başladı. Bilinç denen engelden kurtulup bilinçaltında serüven başladığı bu dönemde bazen küçük bir leke önemli bir eleman olarak görülüp bütün stratejiyi onun üzerine kurgulayabiliyorum.
Sıvının düz yüzeyde bıraktığı lekenin konturları alınarak ortaya çıkan biçimler, görüntüde dingin görünen ama iç derinliği yoğun olan resimler bir süre sonra bu yapay formları da reddederek boyasal alanları kendilerine sığınak olarak seçerler.
Son dönem çalışmalarını, önceki dönem ile kıyasladığında ne gibi farklılıklar ve benzerlikler görüyorsun? Neler değişti?
Boya damlacıkları, akmalar uzun süre çalışmanın sonunda derinliği ve sonsuzluğa yolculuğu başlatırken ortaya çıkan yüzeyde ortaya çıkan amorf biçimlerin oluşumu bu kendiliğindenliğin yanı sıra yeni bir müdahale ile konturlarına benim karar verdiğim yeni biçimlere dönüştü. Son dönem yaptığım çalışmalarda tuvalin bilindik şekillerinden çıkıp amorf resimlerimi daha özgürleştiğine inandığım şekilde şaseden kurtarıyorum. Böylece bulundukları ortama daha çok etkileşime gireceklerine ve özgürleşeceklerine inanıyorum.
Son olarak, gelecek projelerini öğrenmek isteriz? Yakınlarda yeni bir sergi projesi ile seni görecek miyiz yoksa biraz daha vakit var mı diyorsun?
Resim sanatının iki boyutlu çalışmaların üç boyutlu sezinlendirme mücadelesi çerçevesinde eserlerime boyut kazandırmak istiyorum. Bu nedenle gelecekte çalışmalarımın üç boyutlu hallerini ortaya koymak istiyorum. Şu an resimlerimin üzerinde yoğunlaşmış bir şekilde çalışıyorum zamanı ve mekanı henüz belirsiz olan yeni bir sergiye hazırlanıyorum.