Ana SayfaYeşilPaylaşım ve SürdürülebilirlikSürdürülebilir tarım, beslenme zorlukları ve gıda israfı konusunda yolun neresindeyiz?

Sürdürülebilir tarım, beslenme zorlukları ve gıda israfı konusunda yolun neresindeyiz?

-

25 ülkeyi 58 kritere göre değerlendiren Gıda Sürdürülebilirlik Endeksi verilerine göre Economist Intelligence Unit tarafından hazırlanan Fixing Food raporu, sürdürülebilir tarım, beslenme zorlukları ve gıda israfı olmak üzere üç ana bölümden oluşuyor. Proje, Barilla Gıda’nın ve Beslenme Merkezi’nin (BCFN) işbirliği ile geliştirildi.

Birinci bölümünde sürdürülebilir tarım konusuna değiniliyor. Almanya bu konuda ilk sırada yer alırken, Türkiye 14. sırada yer alıyor. Almanya daha az gübre ve tarım ilacı kullanımı yönünden sürdürülebilir tarım performansında oldukça başarılı. Tarımsal sübvansiyon, üretkenlik ve tarım sistemlerinde çeşitlilik gösteren Kanada ise sürdürülebilir tarım konusunda, ikinci sırada yer almakta. En kötü performansı sergileyen ülkeler arasında ise Hindistan, Birleşmiş Arap Emirlikleri ve Mısır bulunuyor.

Rapor çözüm olarak işlenebilir toprakların korunmasını, gübre ve tarım ilaçlarının kullanımının azaltılmasını, suyun etkili kullanılmasını; hatta tarım bilgisi, bilimi ve teknolojilerine yatırımlar yapılmasını öngörüyor. Tarım sektöründe yer almakta olanların ormanları yok etme ve ağaçları kesme gibi konulara büyük bir hassasiyetle yaklaşmaları da büyük önem taşıyor. Rapor, iklim değişikliğine uyumlu, üretken ve kaliteli ürünlerin yetişebileceği bir tarım için biyoçeşitlilik önceliğinin önemine vurgu yapıyor.

2025’te 8,1 milyar olması beklenen insan nüfusu arttıkça sermaye artışını da tetikleyecektir. Ekonomik büyüme her ne kadar uzun ve sağlıklı bir yaşam anlamına gelse de, gıda sistemine dair kimi da sorunları beraberinde getirecektir. Günümüzde milyonlarca insanın  beslenme alışkanlıkları, gitgide değişiyor. İnsanlar; meyve ve sebze gibi besinler tüketmek yerine et, şeker, yağ ve işlenmiş gıda tüketmeyi tercih ediyorlar. Bu da gıda sistemi temelleri üzerinde bir baskı oluşturuyor. Gelişmekte olan ülkeler, kalorisi ve proteini yüksek gıdaları daha sık tüketiyorlar. Bu, dünyanın ilgilenmesi gereken önemli durumlardan yalnızca bir tanesi.

Raporun ikinci bölümü beslenme zorlukları konusuna değiniyor. Fransa, Japonya ve Güney Kore bu endeksin ilk sırasında yer alıyor. Türkiye ise 19. sırada bulunuyor. Fransa’nın ilk sırada yer alıyor olmasının nedeni, yetersiz beslenme yüzdesinin düşük olması. Beslenme zorluklarının en çok olduğu yerlerse Hindistan, Nijerya ve Güney Afrika. Endeksin sonunda yer alan Hindistan’da yetersiz beslenme ve yanlış beslenme bu zorlukları tetiklerken, Güney Afrika’da fastfood türü gıdaların çok satıyor olması ve insanların sağlıklı gıdalar almak için alım gücü olmaması beslenme sorunlarına zemin hazırlıyor.

Etiyopya, Kolombiya, Çin ve Hindistan yetersiz beslenme konusunda ilk sıralarda yer alırken; Amerika, Suudi Arabistan ve Birleşmiş Arap Emirlikleri obeziteden ve fazla kilolardan yakınıyor. Beslenmeyle ilgili olumsuz faktörler, henüz beş yaşına bile basmamış olan çocukların yüzde 45’inin ölümüne neden olmaktadırlar. Öte yandan, gelişmekte olan ülkelerdeki çocuklarda ve gençlerde yoğun miktarda kilo artışı gözlemlenmekte. Erkek çocuklarda bu oran yüzde 8,1’den yüzde 12,9’a yükselmiş durumda. Kız çocuklarında ise bu oranın yüzde 8,4’ten yüzde 13,4’e çıkmış olduğu görülüyor. Rapor yetersiz beslenmeye çözüm olarak gıda takviyesi yapılmasını ve özellikle anne ve çocuklar için eğitim kampanyaları yürütülmesini öneriyor. Obeziteye ve aşırı kiloya karşı ise şeker, yağ ve tuz gibi ürünlerin daha az tüketilmesi öneriliyor.

Günümüzde 795 milyon insan yetersiz beslenme mağduruyken, 2,1 milyon insan ise aşırı kiloyla veya obeziteyle mücadele ediyor. Bahsi geçen rapor, Milan Protokolü’nün önerilerini şu şekilde sıralıyor: Herkese yeterli, güvenli ve besleyici gıdalar sağlanmalı; yetersiz beslenme sona erdirilmeli; gıda üretim sistemleri daha üretken, etkili, sürdürülebilir ve dirençli olmalı; çiftçilere ve küçük çaplı firmalara erişim sağlanmalıdır.

Raporun üçüncü bölümünde ise gıda kaybına ve israfına değiniliyor. Fransa, bu konuda ilk sırada yer alıyor. Bu durum ülkenin israf konusunda uygulamakta olduğu yenilikçi politikalardan kaynaklanmaktadır. Türkiye ise bu endekse göre 20. sırada yer alıyor.

Gelişmiş ülkelerde gıda israfı, perakendeci ve tüketici düzeyinde meydana gelmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde ise öncelikli olarak çiftlikten, satış öncesi evreden, kuraklıktan ve doğal afetlerden, yetersiz yol altyapısından, depolama veya soğutma sistemleri eksikliğinden kaynaklanmaktadır.

Kişi başına düşen yıllık gıda israfı yönünden en çok israf yapan ülkeler Suudi Arabistan, Endonezya, Amerika ve Birleşmiş Arap Emirlikleri’dir. En çok tüketici israfı zengin ülkelerde yapılmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde ise gıda kaybı, gıda daha tüketicinin eline ulaşamadan yaşanmaktadır.

Dünyadaki gıda miktarının üçte biri olan 1,3 milyar ton gıda, ya tüketicinin eline ulaşamadan ya da kasıtlı olarak israf ediliyor. Bu sayı, yıllık 750 milyar dolara tekabül ediyor. Bir yandan durum böyleyken, diğer yandan açlık yaşayan insanların sayısı 795 milyonu bulmuş durumda. Elbette bu israfın başka yansımaları da var. Üretilen ama yenmeyen gıdaların karbon ayak izleri, atmosfere gönderilen 3,3 milyar ton sera gazının salımı anlamına geliyor. Eğer kaybedilen ya da israf edilen gıdaların dörtte biri saklanmış olsaydı, bu miktar dünyadaki tüm aç insanları doyurmaya yetebilirdi.

Rapor gıda kaybı ve israfını önlemek için yapılabilecekleri şu şekilde sıralıyor: Ürünler üzerine daha net son kullanma tarihleri yazılmalı, perakendeciler tarafından bağış yapılmalı, tüketici eğitilmeli ve zarar gördüğü için kaybedilen gıdalar dönüştürülmelidir.

Aslında dünyada yeteri kadar gıda var. Önemli olan ise bu gıdayı dağıtmak ve bu gıdalara eşit derecede erişim sağlamaktır. İnsanların bu konuya olan duyarlılığı, giderek artıyor. Bu konuda bir şeyleri değiştirebilmek adına, hepimizin öncelikle gıda israfından kaçınması; sonrasında ise israfı tamamen ortadan kaldırmaya yönelik girişimlerde bulunması gerekiyor. Rapor, israf konusunda tüketici eğitiminin öneminin altını çiziyor.

İsraf konusu görmezden gelinemeyecek kadar önemli bir konu. İnsanlığın devamlılığı için en hayati gereksinimlerden biri olan gıdanın mevcut durumu konusunda bireyler israfın ölçüsü konusunda bilgilendirilmeli, bunun ciddiyetini anlamalı ve çözümü için eğitilmelidirler. Ayrıca üreticilerin ve satıcıların bağış yapma, geri dönüştürme ve israfı önleme konusunda güdülenmesi şarttır. Gıda kaybı ve israfını önlemek ekonomik açıdan tasarruf sağlar; hatta üzerinden para kazanmaya bile olanak tanıyabilir. Bu konularda insanların bilinçlenmesi gerekmektedir. Devletler, kâr amacı gütmeyen kuruluşlar ve satıcılar, tüketici duyarsızlığının üstesinden gelebilmek için, bireylerin ekonomik anlamda tasarruf etmeleri ve daha az israf yapmaları konusunda birlikte çalışmalıdırlar.

Dünyamız farklı yaşamlara tanıklık ediyor. Bir tarafta bir şeylerden bol miktarda bulunuyor ve değeri bilinmiyorken, diğer tarafta o şeyin özlemi yaşanıyor. Konu gıda olunca ise durum daha üzücü bir hal alıyor. Bizlerin, hiç değilse bireyler olarak yapması gereken, bu konularda bilinçlenmek, okumak, çevremizi bilinçlendirmek ve bununla kalmayıp sorunları çözüme kavuşturmak adına bir eylemde bulunmaktır. Mesela işe kendi yaptığımız israfa son vererek başlayabiliriz. Bunları aşmamız içinse önümüzde epey uzun bir yol var gibi görünüyor.

Kaynak: Food Sustainability

Başlık Görseli telif: Genevieve Simms

SON YAZILAR

Çevre dostu mimarinin örneği: Sürdürülebilir yaşam, Casa Cosecha de Lluvia ve yağmur suyu yönetimi

Casa Cosecha de Lluvia, dağların kalbinde sürdürülebilirliğin ve yenilikçiliğin mükemmel bir örneğini sunuyor. Yağmur suyunu arıtan bu etkileyici yapı, çevre dostu tasarımıyla size ilham verecek! Robert...

Çiftçilerin isyanını, toprağın çığlığını duydun mu?

Dünyanın dört bir yanında çiftçiler meydanlarda seslerini yükseltiyor. Peki neden? Çünkü toprağın gerçek sahipleri, artık daha fazla susamıyor. Çığlıkları dünyaya yayılıyor, kulak veren var mı? Çiftçinin...

Yeşil mimarinin geleceği: Tarımsal atıklardan mimarinin zirvesine; mısır koçanları karbon emici duvarlara dönüşüyor

Tarım atıklarının mucizevi dönüşümüne tanık olun: Mısır koçanlarından üretilen karbondioksit emen duvar kaplamalarıyla yeşil mimarinin geleceği şekilleniyor! Sürdürülebilirliğin sınırlarını zorlayan bu yenilikçi projeyi keşfedelim! İnşaat ve...

Sürdürülebilir mimari tasarımın yeni yıldızı: Ahşaptan ayırt edilemeyen pirinç kabuğu yapı malzemesi

ACRE, ahşap alternatifi olarak öne çıkan bir yapı malzemesidir; dayanıklılığı, suya ve çürümeye karşı direnci, estetik dokusu ve sürdürülebilirliği ile dış mekanlarda mükemmel performans sergiler. Alüminyum ve pirinç tozlarının muazzam bir sentezi olan bu malzeme, çitlerden kapılara, pervazlardan teraslara kadar geniş bir yelpazede dış mekan uygulamaları için ideal bir seçenektir. Dünya ormanlarını koruyan bu malzemeyi keşfediyoruz!

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol